Güncelleme Tarihi:
Öykü, anlatım olanakları açısından okuruna da yazarına da geniş alan tanıyan bir tür. Yazarına, anlatacakları doğrultusunda ulaşmak istediği hedefine doğru çokça seçenek sunar. Onu bir kalıbın içine hapsetmeyip formun ve dilin imkânlarını genişletmesini sağlar. Okuruna ise hislerini çeşitlendirecek, her okuyanda farklı duygular uyandıracak denli zengin kapılar açar. Mesele, bu olanaklar denizinin içindeki dengeyi kurup kendi özgün dilini ve biçimini yakalayabilmekte ki zaten bunu yapabilen hemen her kalem, tahkiyeyi de beraberinde sürüklemeyi başarıyor. Öykü sınırları içinde kalarak hikâye anlatmayı başarabilmek, kaleme getirilen metni her zaman bir adım öteye taşıyor. Bunun nitelikli örneklerine de -işin gerçeği- her köşe başında rastlanmıyor.
Yakın zaman önce okur karşısına çıkan Elif Erdoğan’ın kitabı ‘Dokuzdan Küpe Çiçeği’, bu anlamda nitelikli bir örnek olarak dikkat çekiyor. ‘Dokuzdan Küpe Çiçeği’ bir ilk kitap olmasına karşın, oturmuş dili ve üslubu da öne çıkan özelliklerinden. Elif Erdoğan ismini, önemli edebiyat dergilerinde yayımladığı öykülerinden biliyoruz. Varlık’ta, kitap-lık’ta, Trendeki Yabancı’da çıkan metinleri sayesinde Erdoğan, tanışmıştı daha önce okurla. Öte yandan bugün okurla buluşan ‘Dokuzdan Küpe Çiçeği’, 2018 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nde dikkate değer bulunmuş bir dosya. Yayımlanması bugüne kalmış. Tam 82 kısa öykü yer alıyor ‘Dokuzdan Küpe Çiçeği’nde. 100 sayfayı bulmayan bir kitap hacminde 82 kısa öykü.
Öykü, edebiyatımızda güçlü bir damarı olan ve geçen zamanla birlikte kökleşen, bununla birlikte yeni kollar doğurmayı da başarabilen bir tür oldu her zaman. Fakat kısa öykü mantığı da dili de henüz tam anlamıyla yerleşmiş değil. Usta yazar Ferit Edgü’nün bu anlamda öncü bir rolü olduğunu söylemek mümkün. Edebiyatımızda kısa öykü denince akla gelen ilk isimlerden Edgü, “fazlalıksız ama öte yandan eksiksiz de” olan metinleriyle, bir anlamda kısa öykünün edebiyatımızda yol alacağı çerçeveyi belirledi. Elif Erdoğan’ın kaleminden çıkan metinlerin, Ferit Edgü’nün açtığı yolu izlediğini söylemek mümkün bu haliyle. Kaleme getirmek istediği her şeyi getiren ama bunu dar alanda ve yeni bir form arayışında bulan öyküler bir araya gelmiş ‘Dokuzdan Küpe Çiçeği’nde. Üstelik formun da anlatımın bir parçası haline geldiği bir yapı kurmuş Elif Erdoğan ki, kitabın en dikkat çeken yanlarından biri olarak bu da öne çıkıyor.
Elif Erdoğan’ın okurlarını içine çektiği duygular evreninde ise kaybetmeyi, yok görülmeyi bir şekilde deneyimlemiş ve bunu, içindeki yaralarla anlatmayı becerebilmiş anlatıcılar bekliyor bizi. İroni de Erdoğan’ın güçlü yanlarından biri. Yazarın kurduğu bu modern yokluk evreninde ironi, Erdoğan’ın kahramanlarının hayata tutunma çabalarının bir parçası olarak yansıyor öykülere. Naif ruhların direniş çabalarını göreceğiz bu anlamda ‘Dokuzdan Küpe Çiçeği’nde. “Çenesi titreyen korkakların büyük cesareti, kumru yuvasına yer açma nezaketi, bir yaprağa bir karıncaya duyulan aşkın deliliği...” diye özetlenmiş kitapta Erdoğan’ın kurduğu öykü evreni ki çok doğru. Buna ek olarak şunu söyleyebiliriz: ‘Dokuzdan Küpe Çiçeği’nin dünyasında, her umutsuzun kendine çiçek toplayabileceği bir tarlası var.
Bu ümitvar dünyaya daha ilk öykü kitabıyla dikkat çekmeyi başaran Erdoğan, bundan sonrası için de takibi hak ediyor.