Güncelleme Tarihi:
Oyuncu Engin Akyürek, ister bir polisi oynasın ister bir katili, ondan hep kırılgan, naif bir insan olduğu hissini alırım. Akyürek’in ilk öykü kitabı ‘Sessizlik’ işte bu naifliği okuyucuya geçiren bir metin.
Kitap, kapağından da anlaşılabileceği gibi okuyucuyu kâh genç bir çocuğun, kâh bir kedinin, bazen bir yaşlının, bazen de 30’larındaki bir erkeğin hayatının içine sokuyor. 13 yaşında bir çocuğun kiraz ağacından düşmesiyle kendini bir aile babası olarak bulması, eski sevgilisiyle karşılaştığında ne yapacağını bilemeyen bir adamın içinde bulunduğu ruh hali, bir inşaatla birlikte mahalleye yerleşen Alman kurdu gibi birçok hikâye sanki tek bir karakterin öyküsünü okuyormuş hissi veriyor.
Gündelik hayatta yaşanan kısacık anların yaşayana saatler gibi gelen yansımasını anlatıyor Akyürek. Bunu da tatlı tatlı, kısa öykülerle okuyucuyu sıkmadan yapıyor. Öyküdeki karakterlerin yaşları, durumları, statüleri değişiyor ama hepsinde o naif ruh hali hissediliyor.
‘Sessizlik’te yer alan 21 öykünün 18’i ‘Kafasına Göre’ adlı edebiyat dergisinde yayımlandı. Derginin okurları zaten bir süredir Akyürek’in edebiyata göz kırpışını izliyordu. Kitapta yer alan üç öykü ise ilk kez okurla buluştu. Bu arada Akyürek dergideki editörleriyle yaşadığı olaylara da öykülerinde yer vermiş. Bazı öykülerde gerçekle kurgu iç içe geçmiş. Okuduğunuzun gerçekten Akyürek’in bir anısı mı yoksa kurgusu mu olduğunu anlayamıyorsunuz.
Kitaba ismini veren ‘Sessizlik’ öyküsüne de ayrı bir yer vermek gerek. Babasını kaybeden Selim’in ve onu ziyarete gelen yakın arkadaşlarının taziye evindeki halleri, mükemmel bir ‘çocukluk’ anlatısı: İkram edilen çörekleri ağızlarına tıkıştıran Selim ve arkadaşları bir anda gülmeye başlayarak o ağır havayı dağıtır. Çay getiren akça pakça teyzenin “Şşt ayıp oğlum, bugün senin baban öldü” sözüyle”silkelenen Selim yeniden ‘babası ölen bir çocuk böyle mi davranır’ bakışlarıyla çevrelenir. Öykü, okura Selim’in yaşadığı toplumsal baskıyı hissettirirken bir çocuğun ‘acı’ kavramıyla hayatında ilk kez temas edişini anlatıyor.
MAHALLELİNİN SOKAKLARA DÖKÜLDÜĞÜ YILLAR...
Akyürek’in öyküleri aynı zamanda geçmişe özlem hissi yaşatıyor. Öykülerin hangi zamanda geçtiği belli olmamasına rağmen ben özellikle çocuk hikâyelerinin anlatıldığı öykülerin 80’lerin sonlarında geçtiğini hayal ettim. Çocukların boş arazi gördüklerinde topu alıp koşmaya başladığı, tüm mahallenin birbirini tanıyıp koruyup kolladığı, mahallede bir çocuk kaybolduğunda herkesin seferber olduğu dönemler... Pek çok öyküde Akyürek’in özellikle eski komşuluklara özlem duyduğu anlaşılıyor.
Tüm öykülerin can alıcı noktalarında yer alan Nalan Ataca’nın çizimlerine de değinmeden geçmeyelim. Ataca, Akyürek’e öykülerin kafamızda canlanmasına yardımcı olan çizimlerle eşlik etmiş. Kitabın telif gelirlerini Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışlayan Akyürek ilk öykü kitabıyla okuru yakalıyor ve edebiyat dünyasında kalıcı olabileceğinin sinyallerini veriyor.
Sessizlik
Engin Akyürek
Doğan Kitap, 2018
200 sayfa, 25 TL.