Güncelleme Tarihi:
‘ÇOK ACI OLAYLAR YAŞANDI’
* Pandemi sanatı nasıl etkiledi?
Romanlarda distopya olarak okuduğumuz şeylerin gerçek olması korkunçtu. Konserlerimiz bıçakla kesilir gibi durdu. Eğitim ile birlikte kültür ve sanat en büyük darbeyi alan kesimler. Özellikle bale sanatı çok büyük bir gerilemeye uğradı Türkiye’de. Bir balerinin hayatında bir sene çok önemlidir. Zaten azami 40 yaşına kadar yapılabilen bir sanat dalı. Genç müzisyenler de bu travmayı yaşadılar. Bu dönem, 20 yıl sonrasına dahi olumsuz izler bırakacak. Sabit geliri olmayanlar özellikle çok zorlandı. Duyduğumuz çok acı şeyler de var. İntihara sürüklenenler, enstrümanlarını satmak için pazara gidenler.
‘EN HUZURLU DÖNEMİM’
* Siz ne yaptınız bu dönemde?
Kişisel anlamda ben o kadar kötümser bakmıyorum bu sürece. Benim Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ndan (CSO) ayrılma sürecime denk düştü. Yazarak, okuyarak, dinleyerek geçirdim. Yaşantımın en huzurlu ve en doymuş dönemi oldu. Birçok proje geliştirdim. Çok çok dolu geçirdim diyebilirim.
‘BENZER AMA FARKLI’
* Futbol teknik direktörlüğüne benziyor mu?
Çok benzerlik var ama arada fark da vardır. Futbol teknik direktörü dışarıdan bakar olaya. Aksayan yönlerini görür düzeltir. Şef bizzat fiilen işin içindedir. Hem yönetir hem de gelişebilecek tehlikeleri önleme açısından anlık kararlar alır. Düşünme fırsatınız pek yoktur. Orkestra şefinin liderliği, yöneticinin bilfiil işin içinde kalarak yönettiği tek olgudur. Savaşta komutanlar bile dışarıdan bakarlar. Teknik direktör de öyle. Sizin öyle fırsatınız yoktur.
* Orkestra yönetmenin püf noktaları nelerdir?
Karşınızdaki insan materyalini çok iyi tanımanız gerekiyor. Her orkestranın ayrı bir ruhu vardır. At ve binici ilişkisi gibidir. Çok iyi koşucu bir at, vasat bir binici ile nereye kadar varabilir? Her ayrıntıyı iyice hesap etmeniz ve orkestrayı en üst düzeye taşıyabilmeniz gerekir. Psikolojik analiz önem kazanır.
‘GENÇLERİMİZ BAŞARILI’
* Genç şefler yetişiyor mu?
Cumhuriyet’le birlikte Orkestra şefliği ekollerine Zeki Üngör’den başlayarak baktığımızda, Hasan Ferit Alnar, Hikmet Şimşek ve Gürer Aykal’la devam eden bu zincir ve bizim nesilden sonra çok yetenekli ve önemli orkestra şefleri yetişmeye başladığını görüyoruz. Türkiye’nin dünya müzik platformunda birçok alanda olduğundan daha önemli bir konumda olduğunu düşünüyorum. Son yıllarda ciddi bir orkestra şefliği ekolü gelişmekte. Genç icracılarımız başarılı bir şekilde geliyorlar. Orkestralarımızın birçok Avrupa orkestrası ile rahat rahat boy ölçebilecek düzeyde olduklarını söyleyebilirim.
Bilakis, aslında tam tersi. Evet gerçi klasik müzikte, insan yaradılışının duyabileceği her türlü duyguyu yansıtabilme potansiyeli vardır. Bunun içinde şiddet de olabilir. Ama sevecenlik, sıcaklık daha fazladır. Mozart’ın, Vivaldi’nin müziğinde şiddetin ‘Ş’ harfinin noktasını bile bulabilmek mümkün müdür? Klasik müzik ile bağdaştırılabilecek en son kelime şiddettir. Klasik müzik ile barışık olmak, birçok sorunun daha kolay aşılmasını da sağlayacaktır. Müzik insanoğlunun sert ve vahşi duygularını törpüleyen, ruhuna işleyen bir sanattır. Toplumların kültürüne ulaştıkları zaman insanoğlunu medeni kılan en önemli sanat dalıdır. Toplumların 21’inci yüzyıldaki gelişim süreçlerinde dünya liderlerinin müzik sanatının önemini keşfetmeleri çok büyük kapıları açabilir. Bu vahşet, kadına yönelik şiddet, çevreye yönelik umursamaz tavır, ırkçı yaklaşımlar müzik sanatı ile daha kolay aşılabilecektir.
TÜRKİYE’DE ‘ŞEF’TEN ÇOK ŞEY BEKLERLER
* Türkiye’de şef olmanın zorlukları nelerdir?
Bizde yönetici odaklıdır toplumsal yaşantımız. İçinde bulunduğunuz ortamın düzeni ve kalitesi yöneticisine göre değişir. Örneğin Almanya ve Japonya’da böyle değil. Belli bir sistem var. O yöneticiyi alıp başka bir yönetici getirseniz dahi o sistem bozulmaz. Türkiye’de orkestralar yöneticiye çok bağımlıdır. Dolayısı ile şeften çok şey beklerler. Birçok sorunun şef tarafından çözülmesi istenir. Sizden sürekli olumsuzlukların çözümünün beklenmesi yıpratıcıdır. Almanya’da şeflik değil, kurumsal yapı çözer sorunları. Biz çok duygusal bir toplumuz. Bu duygusallık işin içine girdiği zaman maalesef işimize olumsuz yansıyabiliyor. Çoğunlukla objektif değerlendiremiyoruz.
TÜRK SANAT MÜZİĞİ DİĞERLERİNDEN FARKLI
* Geleneksel eserlerimizin, türkülerin, Zeki Müren şarkılarının orkestra ile çalınmasına karşın eleştirilere nasıl bakıyorsunuz?
Çok zengin tarihsel ve kültürel bir birikimin üzerine inşa edildiği için geleneksel Türk sanat müziğini dünyanın diğer yerel müziklerinden çok farklı, daha gelişmiş özellikleri olan bir zenginlik olarak görüyorum. Ancak onu dünyanın en gelişmiş müzikleri mertebesine koymayı da doğru bulmam. Zeki Müren’de dönemi içinde kendine göre tarz yaratmış olağanüstü popülerlik kazanmış bir müzisyen. Zülfü Livaneli’nin müzikleri çok önemli bir yerdedir. Bu kadar düzeyli, bu kadar gerçek, içten ve Anadolu kokusunu kaybetmeden hem kitlelerine hemde dünyaya seslenebilmek her müzisyenin başarabileceği bir şey değil.
RENGİM GÖKMEN KİMDİR
66 yaşındaki Prof. Dr. Rengim Gökmen, ülkenin duayen orkestra şeflerinden. Devlet Opera ve Balesi’nin Genel Müdürlüğü ve sanat yönetmenliğini üstlendi. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda (CSO) da uzun yıllar müzik direktörlüğü ve şeflik görevlerinde bulundu. Bu orkestrayı pandemi dönemine kadar aralıksız 40 yıl, her yıl en az bir kez yöneterek de bir rekora adını yazdırdı. Aynı zamanda Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın kurucusu ve daimî şefi, İzmir Karşıyaka Belediyesi Oda Orkestrası’nın ise süpervizörü. Kariyerinde üst düzey orkestraları yönetme başarısına ulaşan Gökmen, bugünlerde ise Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nda genç şef adaylarını yetiştiriyor.