Muzaffer Bey’in Sofrası

Güncelleme Tarihi:

Muzaffer Bey’in Sofrası
Oluşturulma Tarihi: Kasım 05, 2021 10:31

Cağaloğlu’ndaki ‘Muzaffer Bey’in Sofrası’ 30 yıl boyunca muhabirler, çizerler, ünlü ozanlar, ressamlar, romancılar ve öykü yazarları için vazgeçilmez bir uğrak yeri oldu. Burası bir lokantadan çok, tanıdıkların buluşma yeriydi. Maalesef korunmadı.

Haberin Devamı

Gazeteler, yayınevleri Babıâli’de olduğu için yazarlar, gazeteciler bilinen lokantalarda buluşurlardı. Bu lokantalardan biri de Muzaffer Bey’in Sofrası’ydı.
Eğer Bâki Hoca (Abdülbâki Gölpınarlı) kitap için Cağaloğlu’na gelmişse mutlaka ‘Sofra’ya giderdik. Sahibi Muzaffer Bey, gelen tanıdıkları için mutfağa “İki misafirimiz var” derdi.
Sofra’nın üstünde yayın ajansları vardı. Burası bir lokantadan çok, tanıdıkların buluşma yeriydi. Bu tür yerler birçok anıyı taşıdığından dolayı, yaşaması için başta yerel yönetimlerin çabası gerekliydi.
Öğle yemeği Sofra’da yendikten sonra Eminönü’ndeki dondurmacıya gidilirdi. Sofra’dan çıkınca oraya inerken kitapçılar da gözden geçirilir, yeni kitaplar alınırdı. Bütün kitapçılar oradaydı, içlerinde Milli Eğitim Bakanlığı satış yeri de vardı. Bizim için Sofra-kitap alışverişi-dondurma bir rutindi adeta.
Muzaffer Bey’in ölümünden sonra orayı yaşatmak için çeşitli çabalar gösterildi. Oktay Akbal köşesinde ‘Sofra’yı Yaşatmak’ yazısında bu dileğinden bahsetmişti. Zaman zaman Sofra’ya gittiğini yazıyor, orada Muzaffer Bey’in eşi ve kızıyla konuşarak buranın yaşaması için çareler düşündüklerini anlatıyordu. Ne yazık ki bu girişimler gerçekleşemedi, çünkü mekân yıkılıp yerine bir han yapılacaktı. Akbal zamanın belediye başkanı Bedrettin Dalan’ı buraya davet etmeyi bile düşünmüştü.
Başka binaların da yıkılıp yerine yeni binalar yapıldığından yakınıyor, örnekler veriyordu:
Markiz ya da Naşit’in Millet Tiyatrosu gibi.
Şimdi Cağaloğlu’ndan aşağıya inerken anılarımızı canlandıracak hiçbir binanın kalmadığını görüyoruz. Semih Lütfü Kitabevi, Hilmi Kitabevi, Ahmet Halit Yaşaroğlu Kitabevi, Ece Ajandaları binası... Pandemide de yılların işyerleri kapandı; Konyalı, Toksoy gözlük mağazası, herkesin bildiği yerler...
Bir yazar, bakın Sofra’yı nasıl anlatıyor:
“Muzaffer Bey’in Sofrası 30 yıl boyunca muhabirler, çizerler, ünlü ozanlar, ressamlar, romancılar ve öykü yazarları için vazgeçilmez bir uğrak yeri oldu. Bugün duvarlarını süsleyen tablolar ve fotoğraflar, bir bakıma 1950’lerden bu yana Türk siyasi tarihinin resmigeçidi sayılabilir.”
Oğuz Aral’ın ‘Sofra’nın duvarlarını süsleyen ‘fresk karikatürlerini’ benim kuşağım hatırlar.
Reşat Ekrem Koçu bakın ‘Cağaloğlu’nda Bir Sanat Galerisi’ yazısında Sofra’ için ne demiş:
“Sofra’da yemek yenir, bir lokanta mıdır? Hayır!.. Aşçı dükkânı mı? Hiç değil!.. Bir kebapçı mı?.. Belki biraz andırır. Basın mensuplarından bilmeyen yoktur. ‘Bursa’ yoğurtlu pideli bir karışık kebaptır. Sofra’nın baş yemeği... Ama Sofra asıl ziyafetini şimdi vermeye başlıyor. Üst kat salonlardaki sanat galerisi, süresiz sanat sergisi ile.”
Yazıda bir de fotoğraf var: Muzaffer Yüksel, Mehmet Ali Aybar ve Çetin Altan.

BAKMADAN GEÇME!