Güncelleme Tarihi:
Banu Birecikligil, her sergisinde kendine ait bir mitoloji gösterir bize. Onun resimlerinde bu mitoloji her zaman hikâyeler kurar. Bunlarda çoğunlukla hikâyeye ‘maruz kalan’ olarak kendisine benzeyen bir ya da birden fazla figür de belirir. Bu figür her zaman etrafını çevreleyen manzarayla tanımlanır. Bu manzara, bir biçimde bildiğimiz tabiattır, ama ressamın yeni ilişkiler içinde yeniden kurguladığı bir tabiat; dinozorlar kadar kediler, tropik bitkiler kadar sürüngenler, ceylanlar kadar kuş insanlar da vardır burada. Birecikligil’in resimlerinde tabiat, dünyanın en eski zamanlardaki hikâyesi ile gelecekteki olası hikâyesi arasında kuşkulu, endişeli bir denge içinde var olur. Doğum ile ölüm, deyim yerindeyse.
Son sergisi ‘Lathyrus’un Sabahı’, masum görünüşlü fakat zehirli Lathyrus bitkisinin (Türkçede mürdümük ya da nazende deniyormuş) meyvelerinin insanı cezalandırma ya da ona bir uyarı yollama gücü hakkında bir çerçeve hikâye içinde, melankoli, sanat tarihi, tabiatın gücüne saygı, dünyanın sonu, hibrit varlıkların olabilirliğine duyulan umut gibi temaları ele alıyor. Sergideki Leonardo da Vinci’nin ‘Kayalıklar Meryemi’ ve ‘Meryem’e Müjde’ tablolarını yorumlayan iki büyük resim insanoğlunun, dini ya da dindışı saiklerle, tabiatı daha tamamen kendi suretinde görmeyi tamamlamadığı pagan zamanlara birer gönderme gibi; bunlarda melek bir kuş ayaklı kadın, Meryem’le oğlu ise yarı balık yarı insan yaratıklar. Öte yandan daha yetişkin yaşta bir Meryem kendisine iletilen müjdeyi garip bir tereddütle karşılıyor, arkasında bir yangının soluk manzarası da var. Müjdeyi getiren, neredeyse küçük bir liseli kız kılığındaki meleğin şaşkınlığı aslında göksel müjdeleri kuşkuyla karşılayan bizlerin ifadesi; göksel müjdelerin hâlâ olabileceğini umuyoruz ama bir yandan da hem şaşkın hem de müjdeyi alan kadar ümitsiziz bu konuda. Bu tabiatla tarif edilmiş hikâyede, göksel müjdelerle ilişkimizi bozan şey belli ki tabiatla ilişkimizi bozmuş olmamız; tabiatla uyum içinde bir hikâye sürdürdüğümüz zamanlarda mümkün olanın yavaş yavaş sekteye uğraması bu resimleri hem bir kehanet hem de bir özlem havasına büründürüyor.