Güncelleme Tarihi:
Pek çok kişiye göre roman yazarları, bencil ve güçlü bir rekabet ruhu barındıran, dünyayı anlayan tek kişi olduğu yanılsamasıyla yaşayan, etrafındaki olayların ve durumların farkında olmak için çabalayan insanlardır. Aslında roman yazarlığını kendine meslek edinmiş bir kişi, yıllarını bir masanın başında yapayalnız geçiren, o anlarda iyi bir şey yakalasa da arkasında sırtını sıvazlayan biri olmadan sandalyesine gömülmüş, kaderini ve iyi ya da kötü şansını yaşayan insandır. “Roman yazarları bir şekilde balıklar gibidirler. Suyun içinde sürekli ileriye doğru hareket etmezlerse ölürler.” Kitapları 50’den fazla dile çevrilmiş, dünyada birçok önemli kitap ödülünü almış -Nobel’i daha almadı-, milyonlarca okuru olan yaşayan en ünlü yazarlardan Haruki Murakami böyle diyor. 1979’da edebiyat dergisi Gunzo’nun Yeni Yazarlar Ödülü’nü ilk romanı ‘Rüzgârın Şarkısını Dinle’ ile aldığından beri kendine özgü tarzıyla yazmaya devam ediyor. Murakami 40 yılı aşkın süredir devam eden uzun, yavaş, sürekli ve yalnız yüzme sürecini, Doğan Kitap etiketiyle Türkçeye çevrilen ‘Mesleğim Yazarlık’la okuyucuyla paylaşıyor. Yazarın 11 bölümden oluşan kitabı dünya edebiyatı literatüründe ‘otobiyografik bir metin’ olarak görülüyor. Murakami ise “Ben sadece bir roman yazarı olarak bu yolu hangi düşünceler doğrultusunda yürüyegeldiğimi, olabildiğince elle tutulur halde, gerçekçi bir şekilde kayıtlara geçirmek istedim” diyor yazdığı kitap için.
BİR YAZARIN LABORATUVARI
Murakami o ünlü uzun romanlarının arkasında gizlenen adamı göstermeye karar verince, okur için keyifli bir deneyim yaşatıyor aslında. “Mesleğim Yazarlık’ta; roman yazmaya nasıl karar verdiğini, yazmayı nasıl öğrendiğini, bir kitabın özgünlüğünü belirleyenin ne olduğunu, nasıl şekillendiğini, edebi ödüllere verilen değerin doğru olup olmadığını, karakter yaratım sürecini, yazarlık için fiziksel ve ruhsal uygunluğu ile sanatının yapıtaşlarını anlatıyor. Yazar kitaptaki denemeleriyle okuyucusuna hiç de kendisinden beklenmeyecek bir şekilde bir jest yapıyor. Okuyucularının, yaratıcı laboratuvarının mahremiyetine girmesine izin verirken, onları çalışma masasının yanındaki diğer sandalyeye oturtuyor. 11 deneme, yazarın romanlarının arkasındaki sır perdesini aralıyor. Peki kitap yazmak hiç aklında olmayan, normal insanların aksine önce evlenen, sonra kendine bir iş kuran, en sonunda okulunu bitiren Murakami nasıl yazar olmaya karar veriyor? Tuttuğu beyzbol takımının maçında veriyor bu kararı. “Sopanın topa değdiği andaki o haz veren ses Cingu Stadı’nda yankılandı. Etraftan şak şak diye alkış sesleri duyuldu. O sırada hiçbir mantığı, hiçbir temeli olmadan, bir anda şunu düşünüverdim: ‘Ben de roman yazabilirim.’ Gökyüzünden bir şey pırıl pırıl parlayarak düşmüş, ben de onu iki elimle güzelce tutmuşum gibi bir histi.”
Murakami disiplinli bir yazar. Erken yatıp erken kalkıyor. Günde bir saat koşuyor. Sabah kahvesini içtikten sonra 4-5 saat yazı yazıyor. Her gün 2.5 Word sayfası yazıyor. Murakami, ilk ve en önemli editörünün eşi olduğu gerçeğini anlatıyor. Murakami’nin yazar olmak isteyenlere de tavsiyeleri var. Bir yazarın detaylı gözlem yapması gerektiğini, fikirler ve gözlemleri yazmak için bir defter taşıması gerektiğini, hikâyeler için gereksiz de olsa ihtiyaç duyulan tüm malzemeleri toplayıp, saklaması gerektiğini söylüyor. Kendine sert eleştiriler getiren okurlarıyla arasında ‘güven bağı’ olduğuna inanan Murakami’ye bırakalım son sözü: “Tam da böyle okurlarım olduğu için, sonraki kitabı özene bezene yazmalıyım diye düşünürüm. Ve o kitabın bu okurumun hoşuna gitmesini yürekten dilerim. Ancak ‘Herkesi eğlendirmek mümkün olmadığından’ gerçekte neler olacaktır, bilemem.”
MESLEĞİM YAZARLIK
Haruki Murakami
Çeviren: Ali Volkan Erdemir
Doğan Kitap, 2019
208 sayfa, 29 TL.