Güncelleme Tarihi:
Türkçeye ilk kez ‘Flores Geceleri’ ile 2012’de çevrilen Arjantinli Cesar Aira, çok üretken bir yazar. 1990’lardan bu yana 100’ü aşkın kısa romana imza attı ve eserleri birçok dile çevrildi. ‘La prueba’ adlı romanı uzun metrajlı bir film haline getirildi. ‘Nasıl Rahibe Oldum’, Arjantin’in en iyi 10 kitabından biri olarak seçildi. 2002’de Man Booker Uluslararası Ödülü’ne aday gösterildi. Kitap/roman sayısındaki bu alışılmadık üretkenliğin sayfa sayısına yansımadığını söylemeliyim. Pek çok kitabı 50 sayfayı bulmuyor. Çünkü Cesar Aira’ya göre bir yazar üretken olmak için -hacimce- çok yazmak zorunda değil. Biraz kışkırtıcı ifadelerle devam ediyor: “Yazmak; yazı makinesinin önüne oturtulan bir maymunun da yapacağı bir iştir.”
KISA GÜZELDİR
Küçük hacimli romanlar yazmayı seviyor Aira. Kendi tarzı için mükemmel uzunluğun 100 sayfa olduğunu, kısalık güvensizlik yaratsa bile okuyucuya 1000 sayfalık bir roman vermesinin mümkün olmadığını ama bu durumun artık bir sorun yaratmadığını söylüyor; “Okuyucu tarafından tanınınırlığım arttıkça romanlarım kısaldı. İnsanlar artık bana istediğim her şeyi yapmam için izin veriyor. Her neyse, yayıncılar kalın kitapları tercih ederler ama kitapların kalınlığı ile edebi değeri ters orantılıdır.”
80 sayfalık hacmiyle ‘Dr. Aira’nın Mucizevi Tedavileri’, Aira’nın ideal ölçülerine uygun bir roman. Edebiyata, felsefeye, gerçeğe, kurmacaya dair düşüncelerini dile getirdiği -kendi standartlarına göre bile- tuhaf hikâyesi de Aira okuyucularını memnun edecek her türden öğeyi barındırıyor.
Roman kahramanı ve romanın biricik karakteri Dr. Aira ile bir sonbahar günü, şafak sökerken, Buenos Aires’in mahallelerinde, ağaçlı bir sokakta yürürken karşılaşıyoruz. 50’li yaşlarına adım atmış, arkadaşı olmayan, evliliğinde mutsuz, aşka aç bir adam. İsminin önündeki ‘Dr.’ nitelemesi sizi yanıltmasın; tıp doktoru değil, muhtemelen mucizevi tedaviler hakkındaki düşünceleri, bu düşüncelerden etkilenen hastalar arasındaki yaygın ünü nedeniyle kazanmış bu unvanı. Aslında ne iş yaptığını, ne üzerine tahsil gördüğünü bilmiyoruz.
Eklemek gerekir, pratikte hiç hasta tedavi etmemiş Dr. Aira. Dogmatizmden, batıl inançlardan tamamıyla uzak dursa da mucizelerin gerçekleşebileceğine inancıyla soyut düşünceler üretmiş. Bu düşüncelerin taraftar toplaması ise tıp çevrelerinin tepkilerine yol açmış. Düşmanlarının başını Dr. Actyn çekiyor: “Kendisinin ve hünerinin maruz kaldığı eziyetin ardındaki beyin, Pinero Hastanesi’nin başhekimi Dr. Actyn’di. Bütün saldırıların ve pusuların gerek başlangıç gerekse bitiş noktası Aşağı Flores’teki o eski hastaneydi.” Dr. Aira’nın bir şarlatan olduğunu kanıtlamak için sürekli tuzaklar hazırlayan bu adam, “Dr. Aira’nın gözünde Actyn çizgi romanlardaki, dünyaya hükmetmeye kafayı takmış kötü adamlara benziyor”...
Dr. Aira, düşmanlarına açık vermemek adına hep tetikte olmak, dalgınlık etmemek zorunda. Hiçbir şekilde hasta kabul etmeyen, kapısına gelenlerden para almayan Aira, teorisini kitaplaştırmak, kalıcı bir eser bırakmak amacında. Ne var ki işi gücü bırakıp yazmaya başladığı sırada karşılaşacağı ağır bir kanser hastası her şeyi bir kenara bırakmasına yol açacaktır. Artık pratiğin, mucizevi tedaviyi uygulamanın zamanı gelmiştir...
NEVİ ŞAHSINA MÜNHASIR BİR YAZAR
Hikâyenin kısa özeti böyle. Muciziyi gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini okuduğunuzda öğreneceksiniz. Olmaz demeyin, bir Cesar Aira romanında her şey olabilir ve hemen her şey olur. Zira ‘Flores Geceleri’, ‘Seyyah Ressamın Yaşamından Bir Kesit’, ‘Nasıl Rahibe Oldum’ ve ‘Hayaletler’ romanlarıyla tanıdığımız Cesar Aira, kelimenin tam anlamıyla nevi şahsına münhasır bir yazar. Onun bu özgün karakteri sıklıkla tartışma konusu edilmiştir. Mesela Roberto Bolano, Cesar Aira’nın kurmaca dünyasının soykütüğünü Gombrowicz’e bağlar. II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden hemen önce Arjantin’e göç eden Polonyalı yazar Witold Gombrowicz, “Biçim ve biçimsizlik arasındaki dansa, saplantılı anlam arayışlarına, giderek daha geniş kapsamlı karmaşık (belki de hayali) ağlara ilgi duymuştur.” Aira’nın hem tek tek romanlarında bu türden anlam arayışları ve ağları örülür hem de birbirinden bağımsız romanları birbirine böyle bir yaklaşımla bağlanabilir.
‘Dr. Aira’nın Mucizevi Tedavileri’nin kahramanının -özellikle mucizevi tedavisine konsantre olduğu son bölümde- yaptıkları Bolano’nun tespitini doğrular nitelikte. Dr. Aira sıradan nesnelerden ve durumlardan kaynaklanabilecek kozmik bağlantılara, ilahi yapılara ve sayısal anlamlara sabitlenerek kâinatın gerçekliğine meydan okuyor.
Cesar Aira’nın bir başka ilgi alanı insanların takıntılarını nasıl yarattığı ve takıntıların insanı nasıl biçimlendirdiği. Roman kahramanı Dr. Aira’nın hayat hikâyesinden de anlaşılacağı üzere, bu karşılıklı bir süreç. Bu süreci izleyebilmek ve gösterebilmek için dağınık, belirsiz parçacıklardan anlam ağları dokuyarak oluşturuyor hikâyesini. Bu anlatım tarzı ile Cesar Aira’nın yazma tekniğinin örtüştüğünü de eklemek gerekir. Her gün Flores kentinin bir kafesinde oturup -kafede, sokakta, çevresinde olup bitenleri de katarak- bir buçuk sayfa yazıp kalkıyormuş Aira; ertesi gün, bir önceki gün yazdıklarına hiç bakmadan, hatta önceki yazdıklarıyla çelişerek devam etmek üzere...
Ortaya çıkan metnin saçma olacağını düşünebilirsiniz. Ancak Aira burada yeniden devreye giriyor; zayıf bağları, rastlantısallıkları, bulanık anlamları birbiriyle ilişkilendirerek metne bütünlük kazandırıyor. Elbette görece bir bütünlük bu. Belki de tamamlaması okuyucuya düşen bir bütünlük...
İMKÂNSIZI DİLİYLE İNANDIRICI KILMAYI HEDEFLİYOR
Roman kahramanı Dr. Aira’nın kitap yazma serüveninin Cesar Aira’nın yöntemiyle örtüştüğünü hemen fark edeceksiniz. Birbirini komik biçimde takviye eden ya da çürüten cümleler, fikirlerin sürekli gözden geçirilmesi, ani parlayışlar... Ama sadece yazma ya da yaratıcı süreç değil benzeyen, kitabın yayımlanma ve dolaşıma çıkma sürecini işin içine katmış Aira. Öyle ki ‘Dr.Aira’nın Mucizevi Tedavileri’, Cesar Aira’nın edebi yaşantısının metaforuna dönüşmüş.
İmkânsız olanın peşine düşen, ihtimallerle oynamayı ve anlatmayı şehvetle seven, imkânsızı diliyle inandırıcı kılmayı hedefleyen, sonuçta bunu başaran bir yazar var karşımızda. Tutkunun, maceranın ve mucizelerin çekiciliğini çok iyi kullanarak sanatı, bilimi, yalnızlığı, takıntıları, hayal ve gerçekleri romanın merkezine yerleştiriyor. Masal, çizgi roman ve yüksek edebiyat tutkunu bir yazar olarak Cesar Aira, ‘Seyyah Ressamın Yaşamından Bir Kesit’te bütün bunları bir araya getirerek kendi gerçekliğini yaratıyor.
Evet, Dr. Aira, aslında Cesar Aira’dır; Dr. Aira’nın mucize teorileri Cesar Aira’nın estetik teorileriyle ilgilidir. Ve mucizevi olan, sanat ve edebiyatın kendisidir.