Güncelleme Tarihi:
Booker Ödülü sahibi İngiliz yazar Graham Swift’in incecik romanı, o tanıdık peri masalının referansıyla açılıyor. Üvey kız kardeşleri baloya giderken, evde hizmetçilik yapmak zorunda olduğu için üzülen Külkedisi’ne peri tarafından söylenen cümleyle: “Baloya gideceksin.” ‘Annelerin Kutsal Pazarı’ iki dünya savaşı arasındaki zamanlarda genç bir hizmetçinin reşit olma yaşını konu alan tutkulu bir feminist ‘Külkedisi’ hikâyesini okuyucuya sunuyor. Birinci Dünya savaşı sırasında 15 yaşında hizmetçi olan Jane Fairchild, komşu malikânenin sahiplerinin oğluyla tutkulu bir birlikteliğe başlıyor. Roman, ilişkilerinin yedinci yılını yaşasalar da Paul Sheringham’la geçirdikleri son güne odaklanıyor. Hıristiyan kültüründe, özellikle İngiltere’de Lent ayının dördüncü pazarı kutlanan, insanların kiliseye gidip annelerini ziyaret ettikleri gün yani ‘Annelerin Kutsal Pazarı’ Jane için ömrünün geri kalan kısmında Sindirella’ya dönüşmesini sağlıyor. Neredeyse 70 yıl geriye giden bir yazarın anlatısındaki cümlelerin güzelliği, sunumun tekniği ve insan ruhunun betimlemelerindeki başarısıyla göz kamaştırıyor.
“Baloya gideceksin” epigrafından sonra yazarın masallara gönderme yapmak için kullandığı “Bir zamanlar...” kelimeleriyle başlıyor roman. 30 Mart 1924’teyiz. Romanın anlatıcısı ve başkarakteri Jane, “Ortalıkta arabalardan çok atların olduğu” zamanlardaki o tek günün hesabına girişiyor. Hizmetlilere de izin verilen bu kutsal günde anne ve babası olmayan Jane, Paul tarafından evlerine davet ediliyor. Yedi yıldır üst sınıftan biriyle ilişki yaşayan hizmetçi bir kız için hayal bile edemeyeceği bir şey bu. Yazar Swift bu noktada sınıflar arasındaki uçurumu olduğundan daha sert bir şekilde tasvir etmek için bu durumu kullanır. Paul’ün çağrısıyla Jane heyecan içinde kilometrelerce bisiklet sürdükten sonra eve varıyor. Girmemesi gereken bir malikânede, sahip olmaması gereken bir sevgilinin yanında, yatmaması gereken bir yatakta çırılçıplak Jane, kül tablasındaki sigaranın dumanını ve çıplak Paul’ü izliyor. Jane, Paul için bundan daha fazlası olamayacağının farkına varıyor. İki hafta sonra başka biriyle görücü usulü evlenecek olan Paul de ona sırılsıklam âşık Jane de bunun son sefer olduğunu biliyor. Seks sonrası sigaranın ardından Paul, soğukkanlılıkla ona, nişanlısı Emma ile öğle yemeğinde buluşacağını söylüyor. Jane, Paul’ün ne kadar telaşsız giyinip süslendiğini görünce şaşırıyor. Lekeli çarşafın üzerinde çıplak bir şekilde uzanmış halde Paul’ü izliyor. Paul gittikten sonra yatak örtüsünü değiştirmek içinden gelmiyor ve Sheringham Malikânesi’ndeki meslektaşının, lekelerin sebebini keşfetmesi için çarşafı yerinde bırakıyor.
Kitap yavaş yavaş giyinen Paul’ün tersine aynı ritimde bir striptiz sunuyor okuruna. Swift, yıllar sonra yazar olan Jane’in hiç yazmadığı veya hakkında konuşmadığı kaderini değiştiren o pazar günüyle ilgili kendisine anlattığı hikâyeler ile bulduğu cevaplar arasında gidip gelirken yavaş yavaş hayatının ana hatlarını ortaya çıkarıyor. Muhteşem bir dille, ağırbaşlı ve zaman zaman şehvetli anlatı, sürekli olarak kendi içinde döngüye giriyor. Swift hikâyeyi gelecek ve şimdiki zamanda sorunsuz bir şekilde akıtıyor. Jane’in en derindeki duygu ve arzularını ortaya çıkarmayı başarıyor. Sınıf ve eğitim gibi engelleri aşmakla ilgili bir hikâyeden daha fazlası ‘Annelerin Kutsal Pazarı’. Jane’in korkularını, sevinçlerini ve hayallerini incelerken Swift, seni inciteceğini bildiğin birini sevmenin ne anlama geldiğini yakalıyor. Kitap aslında sözcüklerini ve sesini nasıl bulduğunu anlatan kadın yazarın bir aşk şarkısı da. Bir hizmetçi olarak geliştirdiği gözlemsel yetenekler, bir yetim olarak kendine bir kimlik icat etme özgürlüğü, kitap sevgisi, çalıştığı evdeki kütüphaneye erişimi sayesinde yazar olabilmiş gibi görünüyor. Kirli çarşafı gerisinde bırakan Jane’in tertemiz bir çarşaf gibi önünde açılan yeni yaşamı için dış kapının eşiğinden birlikte çıkabilirsiniz.