Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2023 10:23
Hilal Polat, Mixer’deki sergisi ‘Ehven-i Şer’de seyircisini bir kere daha mitler üzerinden ‘hakikate, ortak ve kişisel hafızaya, zorbanın ve erkin güdümünde yaşananlara, öykülere’ bakmaya çağırıyor. Nakış, etamin ve el örgüsü işleriyle üç bilinen mitin farklı aktarımlarına dikkat çeken Polat, sergisini “bakma, görme ve anlama üzerine bir yolculuk” olarak tanımlıyor.
İki sene önceki sergin ‘Arzu Kadar Kadim’de kendi mitolojik evrenini kurmuş ve farklı olduğu için helak edilmiş bir âlemi anlatmıştın. ‘Ehven-i Şer’de Şahmaran, Hızır ile İlyas ve Yedi Uyurlar mitlerini ele almışsın. Neden bu kez karşımıza bu üç mitten figürler çıkıyor?
Uzun yıllar çevremdekilerin benim gibi baktıklarını sandım olaylara ve dünyaya. Bir trajedi sonrası aslında en basit olaylara, hatta büyük bir acıya bile herkesin başka baktığını, benim algıladığım gibi olayları anlamadıklarını anladım. Hayatımın uzun dönemi anlaşılmadığımı düşünerek geçti, bu bende öfke ve yalnızlık hissi yarattı. Meğerse ben insanları anlamıyormuşum. Çünkü hepimiz başka başka duygulara, akla ve düşüncelere sahibiz. Bu sergi uzun zamandır düşündüğüm bakma, görme ve anlama üzerine bir yolculuk.
İlk sergide kendi mitimi yarattım. Bu yarattığım dünyada herkesin ayrı bir hikâyesi, bambaşka duyguları vardı. Her şey ve her hikâye biricikti. Bir deneyim olarak baktım ‘Arzu Kadar Kadim’ sergisine. Bizim gibi olmayanandan nasıl da korktuğumuza ikna etmekti seyirciyi niyetim. Bilmediğinden korkar insan. Ötekinden korkar, herkes ve her şey sıradan olsun ister.
‘Ehven-i Şer’i yapma düşüncesi aklıma ve kalbime düştüğünde yaşadığım toplumun mitlerini kendi bakış açımla nasıl anlatırım diye düşünmeye başladım. Seçtiklerim hep ötekilerin hikâyesi. Dilden dile anlatılan hikâyelerin anlatana göre nasıl değiştiğini görmek şaşırtmadı. Yedi Uyurlar, Şahmaran ve Hızır ile İlyas özünde neyi anlattıklarını çok da düşünmediğimiz hikâyeler. Ben de bu sergiye kadar üstünkörü bakmışım. Hikâyeleri başka başka insanların dillerinde ve inançlarında okudukça “Ben bu hikâyeyi nasıl anlatmalıyım?” sorusu düştü içime. Bu üç mit, erkin istediği bir nesneyi (abıhayat, Şahmaran’ın iyileştirici özelliği vs.) elde etmek için yola çıkan insanların hikâyeleri. Hikayeler hep bir yolculukla başlar, içinde yaşananlar da yoruma açıktır.
Hilal PolatFigürlerin arasına yerleştirdiğin gözleri de ‘görme’ meselesine yaklaşımın üzerinden düşünmüştüm ben de...Sergi hazırlığı yaparken bir taraftan da göz örmeye başlamıştım, bilinçsizce...Hızır ile İlyas’ın kavuşma gecesi diye bildiğimiz resim bu serginin ilk işi. Hikâyeleri seri olarak yapmayı düşündüm önce, sonra o kadar çok farklı hikâyeyle karşılaştım ki, hikâyenin ortak anlatımlarını resmetme kararı aldım. Hızır, İlyas ve Zülkarneyn hükümdar tarafından abıhayatı bulmaları için görevlendirilir. Yolda başlarına türlü olaylar gelir ve ayrılırlar. Farklı anlatıları, ördüğüm gözleri yerleştirerek sonraki hikâyeyle birleştirdim.
Sergide Şahmaran yok, heykel formunda olan ve bize bakan maranlar var. Sevdikleri birini katleden bizlere, ihaneti ödüllendiren insanoğluna. Hikâyelerde hep erkekler ödüllendirilir, kadının mutlaka bir erkeğe, bir kurtarıcıya ihtiyacı vardır (Bu bir yalan elbette). Şahmaran Cemşab’a güvenir ve bu güveni ölümüne sebep olur. Peki, Cemşab’a ne olur? Kralın kızıyla evlendirilir ve ihaneti ödüllendirilir. ‘Yedi Uyurlar’ da inandıkları şeyi savunan bir grup gencin zorbadan, erkten kaçışı ve reddedip bu duruma gözlerini yumması. Bu çağda yaşayan biri olarak o kadar anlıyorum ki onları... Sonra kişisel yolculuğumdaki başka görme meselesi geldi aklıma. Çünkü hikâyeleri bir noktada birleştirmem, bir ortak dil oluşturmam gerekiyordu. Herkes kendine göre anlatmışsa ben de resimlerin arasına bu gözleri yerleştirme kararı aldım ki başka bakış açılarını temsilen. Bu anlatı diğer seçtiğim hikâyelerle de hemen birleşti. Kimi yolculuğunda kayboldu, kimi iktidarın baskısından kaçtı gözlerini yumdu, kimi de ihaneti ödüllendiren bir topluma bakan bir anlatı.
"
Serginin parçası olan videoda üç oyuncuyu aynı sahneyi kendi bakış açılarıyla aktarırken izliyoruz. Akla sosyal medyadaki ‘görme farklılıkları’ ve buradan doğan çatışmalar geliyor...
Bence dünya var olduğundan beri hiçbir şey değişmemiş. Şimdi herkesin biricik hikâyelerini kaydetme fırsatı bulduğu bir dünyadayız sadece. Sosyal medyada yaşanmış bir trajedinin altına insanların yaptığı yorumlara bakın, “Bir insan bunu nasıl düşünebilir?” dediğim çok an oluyor. Video işi bu serginin bu zamana ait tek parçası. Gerçeği ve o gerçekte dahi aynı şeyi gören üç kişinin olayı nasıl farklı anlattıkları bizi şaşırtıyor. Kendi hikâyeleri asıl hikâyeden daha mühim. Bu toplumda herkes acısını yarıştırır, mutluluğunu da. Hepimiz bir ekrana bakıp neler olduğunu takip ediyoruz. Şimdinin hikâye aktarımı bu. Eskiden hikâyeleri kulaktan kulağa dinlerdik, şimdi görüyoruz ve dinliyoruz. Bu durum bile kişisel bakış açımızı değiştirmiyor, herkes kendi kadar aklı kadar anlıyor dünyayı.
Aslında resim de çiziyorsun ama meseleni yinee ince el işçiliği kullandığın, etaminin, nakışın başrolde olduğu, emek yoğun bir yol seçerek anlatmışsın. Süreçte 'işçilik' desteği alıyor musun? Bildiğim ve sevdiğim şeyi yapıyorum ve bu durum bedenen beni zorlasa da başka türlüsünün aynı etkiyi yaratacağını hiç sanmıyorum. Anlattığım hikâyelerin ve bu toprakların estetiği başka türlü yansıtılamaz gibi. Her yeni yaptığım işte kendimi zorlamayı ya da bu işi nasıl yapılır diye araştırmayı seviyorum. Yardım almıyorum. Alsam iyi olur tabii. Bu da bana ilerisi için kadın istihdamı sağlanabilecek, aslında bildiği işlerden para kazanmaları için destek sağlayabileceğim bir dayanışma sistemi düşündürüyor.
İşler duvarlarda değil, galerinin ortasında bir ada oluşturmuş, eğilerek izliyoruz. Neden?Sergileme biçimleri üzerine çok konuştuğum Utku Kara’ya çok teşekkür ederim. Böylesi bir anlatımın nasıl sunulması gerektiği üzerine bana eşsiz ve tuhaf fikirlerle geldi. Biraz engebeli ve farklı bakma biçimleri sunuyor bize sergi. Tercih ettiğimiz sergileme biçimi, ışığı ve akışın içinde gezinmeniz tam da istediğimiz şeydi. Mixer ekibine de ayrıca teşekkür ederim, hep açık fikirli ve istediğim şeyi yapmama alan açan harika insanlar.
Hilal Polat’ın ‘Ehven-i Şer’ sergisi, 28 Ocak’a kadar Mixer’de görülebilir.