Güncelleme Tarihi:
Sokrates’in “Kâinatta tesadüfe tesadüf edilemez” sözünü söylediğinde -girişinde “Kendini bil, tanrıları tanıyacaksın” yazan ve dünyanın merkezi olarak kabul edilen- Delphoi Tapınağı’na henüz gidip gitmediği bilinmez ama Einstein bu söze şöyle karşılık veriyor: “Tanrı’ya inanıyorum ama Tanrı’nın her doğa olayı için zar atmadığına da eminim.” Carl Sagan buna istinaden “Kâinatın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir” diyor. İnsanoğlu yüzyıllardır gökkubbenin baş döndürücü sonsuzluğuyla büyüleniyor. Eins-
tein, “Evren hakkında en anlaşılmaz şey onun anlaşılabilir olmasıdır” diyerek evrenin mükemmel bir düzen ve derinlik içinde anlaşılabiliyor olmasındaki hayret verici yönüne dikkat çekiyordu.
YİNELEME VE YENİLEME
Ressam Mithat Şen’in çalışmaları da her defasında sonsuz olasılık içinden bir ihtimalde buluşur. Bu buluşma sırasında kendini yenilerken tekrar eder. Sanatçının çalışmalarının çıkış noktası; doğanın ve insan bedeninin bir hücreden çeşitlenerek dönüştüğü form çevresinde kendini sürdürmek için uyguladığı yineleme ve yenileme formülüdür. Sanatçı, işlerinde insan formundan çıkardığı 13 kalıbı çok çeşitli birleştirmelerle bir araya getirip yeni anlamlar kazandırıyor. Bu kalıpları soyutlaştırarak evrenin akışıyla birleştiriyor. Sergi adını buradan alıyor; ‘Âlem’. Şen, 2014 yılında ürettiği ‘İstif’ serisinden bu yana aynı form üzerine çalışıyor. Evren ile bu kadar yakın olmasından dolayı çalışmalarında yaşayan bir malzeme kullanmasıysa bir tesadüf olmasa gerek. Kullandığı kalıpları ahşap üstüne deri gerip boyayarak elde ediyor.
‘Âlem’, tasavvufi anlamda da kapsayıcılığı olan bir kelime. İnsan türüyle birlikte bilinen ve bilinmeyen bütün varlıkları da içinde topluyor. Yalnızca kendi türümüzü ve tanıdığımız türden canlıları değil, tanımadıklarımızı da kapsıyor. ArtOn galeri direktörü Gökşen Buğra’ya göre “Kendisi dışındaki varlıklara ‘yabancı’, ‘düşman’, ‘tehdit’ gibi yaklaştırmalar yapmaksızın, bir diğer deyişle ayrıştırmaksızın, her şeyi kendi içinde kabul eden bu yaklaşım, kâinatı bir bütün olarak görmeye ve kavramaya yönelik. Çünkü âlem, bilgimiz dahilinde olan ve olmayan her şeyin yaydığı titreşimle sürekli bir bilgi aktarımı halinde. Böyle bir anlayış, bir arada olmaya dair uyumu, ahengi doğası gereği içeriyor.”
13 KALIPLI BİR ALFABE
Kurak topraklarda yağmur hasretiyle dallarını gökyüzüne doğru uzatmış ağaçlar gibi sivri uçlarını göğe çeviren alemler, camilerin en kıymetli süslemelerinden biridir. Kubbe alemleri izleyicinin tüm dikkatini tepede toplayıp sanki kubbe veya minare semaya yükseliyormuş hissi verirler. İşte bu nedenler camilerin vazgeçilmez simgeleridir alemler. Mithat Şen de çalışmaları için şöyle diyor: “Bir şekiller toplamını tekrar ediyorum. Ve o toplamın içindeki bir beden, artık tek bir beden olmaktan çıkıp, tüm bedenlerin, kâinatın simgesi haline geliyor.” Zira Şen’in resimlerinde kullandığı 13 kalıp bedene dair bir alfabe gibi kodlanıyor ve harflerin dizilişindeki denge ile parçadan bütüne ulaşma yolunda, tıpkı doğadaki gibi sonsuz okumalara olanak tanıyacak formlara açılıyor.
İlk defa bu sergide çerçeve kullanarak, resimlerinde kullandığı kalıpları kesintiye uğratan Şen, bu yönelişi, Anadolu halılarında kullanılan motiflerin bir anda bitmesine, mükemmel bir şekilde sonlanmıyor olmasına benzetiyor. Halıdaki motifin aniden bitmesi burada sonsuzluğu işaret ediyor. Tıpkı Mithat Şen’in ‘Âlem’i gibi sonsuz...
Şen’in resimlerinde de kullandığı tüm kalıplar birbirleriyle döngüsel ve sonsuz bir ilişki içindedir. Kurduğu dairesel yapıda giriş, gelişme ve sonuç gözlemlenemez. Bir küçük âlem olan insan bedeni her an değişip dönüşür, kendini inşa eder ve yenilenir. İşte ‘Âlem’ de izleyiciyi sonsuz döngüde kendini yenilemeye davet ediyor.
Mithat Şen’in ‘Âlem’ başlıklı sergisi, 31 Ekim’e kadar ArtOn İstanbul’da.