Güncelleme Tarihi:
Onu bir şiirden tanıyoruz. Nâzım Hikmet’in ünlü, dillerden düşmeyen şiiri ‘Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri’nin minnacık kadınıdır Nüzhet Berkin. Şiirin bizde oluşturduğu imge gayet nettir ve hiç de olumlu değildir. Zaten şiirin ilk dizeleri bile verilen mesajı anlamaya yeter. “O mavi gözlü bir devdi/Minnacık bir kadın sevdi/Kadının hayali minnacık bir evdi”. Şiiri okumaya devam ederseniz minnacık kadının hayali, bahçesinde ebruli hanımeli çiçekleri açan bir evken mavi gözlü devin yapacağı büyük işler olduğunu öğrenirsiniz. Minnacık kadın mavi gözlü deve ayak uyduramamış, devin büyük yolu yerine rahatı tercih etmiş ve zengin bir cücenin koluna girip hayalindeki gibi bahçesinde ebruli hanımeli çiçekleri açan bir evde yaşamaya başlamıştır.
Karşılıksız aşkın büyük şiiri olarak okunan bu metni aslında Nâzım Hikmet bir hiciv olarak yazmış. Üstelik Nüzhet Hanım’a yazdığı ilk hiciv değil, daha beteri, daha ağırı var. İki sevgili Moskova’da birlikte okurlarken Nâzım Hikmet ‘Gövdemdeki Kurt’ şiirini yazacak, kendisini ‘minare boyunda çam gövde’li olarak yani yine bir dev olarak tanımlayacak ve Nüzhet Hanım’ı yumuşak, beyaz bir kurt olarak tanımlayıp, beynine girip kemirmekle suçlayacaktır. Arada ettiği hakaret de cabası.
Bu kıskançlığından kudurup sövgü şiirleri kaleme alan adamın, şiirleri kaleme aldığı sırada yaşadığı gönül maceralarını biliyoruz. Biyografilerinde, çeşitli kitaplarda var. Bilinmeyen, Nâzım Hikmet’in kendisini dev olarak gördüğü ve böbürlenerek küçümsediği bu kadınların yaşamöyküleridir. Nâzım Hikmet’in yaşamından çok kadın geçmiştir, biyografilerinde aşkları saymakla bitmez. Çıkarılan tüm listelerin eksik kalacağı da gerçektir ama hayatında derin iz bırakmış, uğruna şiirler yazdığı kadın sayısı neyse ki bir elin parmaklarını geçmez. Bunların en önemlilerinden birinin de ilk eşi Nüzhet Hanım olduğunu biliyoruz. Bilmediğimiz, Nüzhet Berkin’in gerçek yaşamöyküsü.
Gerçekten minnacık mıydı? Neden minnacık olduğuna bakmadan kendini minare boyunda çam gövdeli ya da mavi gözlü bir dev diye tanımlayan bir adamı sevdi? Bildiklerimizin hepsi Nâzım Hikmet’in anlattıklarına ve biyografi yazarlarının bulabildiklerine dayanıyor. Birinci ağızdan Nüzhet Hanım’ın öyküsünü ancak şimdi öğreniyoruz.
Cambridge Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Arın Dilligil Bayraktaroğlu, Nüzhet Berkin’in bilinmeyen hayatını kaleme almış. Nüzhet Hanım’ın yaşamını 100 yıllık bir zaman diliminde ve roman biçiminde anlatıyor. Tam adıyla ‘Nüzhet/Nâzım Hikmet’in Minnacık Kadını’ adlı çalışmasını bir tarihsel roman olarak tanımlıyor kitabın girişinde. Özellikle de “Elinizdeki kitap akademik inceleme değildir” diye belirtiyor. “Bir, iki hayali figüran” dışında hep gerçek olaylara ve kişilere yer vermiş ve başta Nüzhet Hanım’ın yakınlarının verdiği bilgiler olmak üzere çok sayıda kitap, makale ve gazete haberinden yararlanmış. Roman olarak yazmak ya da akademik çalışma olarak kaleme almak tabii ki kendi tercihidir ama daha ayrıntılı çalışmalara vesile olmasını dilediği eserinin sonuna neden bir kaynakça koymadığını anlayamadım. Kaynakça olsa sanırım bu dilek daha kolay hayata geçerdi. Mevcut haliyle bu çalışma bize Nüzhet Hanım’ın yaşamını anlatıyor ama ne kadarı gerçek ne kadarı kurmaca diye de merak ettiriyor, kuşkuda bırakıyor.
Nüzhet Hanım’ın yaşamöyküsüne dönersek, karşımıza bir Cumhuriyet kadınının portresi çıkıyor. İyi ve eğitimli bir ailenin kızı olarak yetişmiş, eğitimci olarak önemli işler yapmış, öğrenciler yetiştirmiş, iyi evlatlar büyütmüş. 1900 doğumlu olan Nüzhet Hanım 1989’da vefat edene kadar Osmanlı’nın son yıllarına, İstanbul’un işgal günlerine, Milli Mücadele’ye, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna ve geçirdiği değişimlere şahit olmuş. Tiflis, Moskova ve Bakü’de yaşamış; öğrenim görürken Sovyetler Birliği’nin, sosyalizmin kuruluşunu gözlemlemek olanağı bulmuş.
Bayraktaroğlu, anlatıyı aile çevresine genişletiyor ve bu dönemleri de anımsatıyor. Nüzhet Hanım’ın yaşamında en önemli figür ablasının eşi, ona bir baba kadar yakın olan eniştesi, Osmanlı’nın ve Cumhuriyet’in önemli devlet adamlarından gazeteci, yazar Muhiddin Birgen kuşkusuz. Bir önemli kişi de Nâzım Hikmet’in şiirinde zengin bir cüce diye küçümsediği, zengin de cüce de olmayan, Nüzhet Hanım’ın ikinci eşi ve çocuklarının babası, felsefeci, yazar Mehmet Servet Berkin. Yazarın da belirttiği gibi Muhiddin Birgen ve Mehmet Servet Berkin günümüzde bilinmeyen önemli kişiler ve yaşamöykülerinin daha ayrıntılı öğrenilmesi gerekiyor. Nâzım Hikmet’le aşkları ve evlilikleri ise Nüzhet Hanım’ın uzun yaşamında çok kısa bir zaman dilimi. Sevgiliyken kıskançlıktan kudurtup sövgü şiiri yazdıracak, ayrılma kararıyla yine en çok bilinen şiirlerinden birini kaleme almasına neden olacak iç yakıcılıkta bir ilişkileri olmasına rağmen Nâzım Hikmet için de geçmişte kalmış, bir ilk evlilik anısının ötesine geçmemiş.
‘Nüzhet/Nâzım Hikmet’in Minnacık Kadını’ hem Nâzım Hikmet’in ‘Minnacık Kadını’nın gerçekte kim olduğunu, yaşamöyküsünü anlatması hem de o ‘minnacık’ diye yerilen kadının ve ailesinin Cumhuriyet’i kuran bireyler olarak nasıl bir örnek yaşam yaşadıklarını öğrenmek açısından okunması gereken bir kitap.