AYŞEGÜL SÖNMEZ sanatatak@gmail.com
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 27, 2022 10:19
Adwait Singh küratörlüğünde ‘Çimenin Vaadi’ temasıyla düzenlenen 5. Mardin Bienali, tentesi adımlarınızdan bağımsız gölgeler yaratan konforsuz bir çadırı andırıyor. Bu geçici yapı; iklime, turizme karşı dayanıksız çadır, Mardin kentinin tarihi Marangozcular Kahvehanesi’nden Alman Karargâhı’na, Develi Han’dan Cumbalı Konak’ın bir odasına uzanırken izleyiciyi şehirle kesintisiz, kendiyle kavgalı, aralıklı, düşünceli bir ilişkiye sokuyor. Hintli küratör Singh, bienali bir düşsel önerme olarak tasarladı, hepimizi çimene benzetmek istedi. Ve bir söz verdi: Mezopotamya’nın ortasında hepimize tutmak için bir söz, çimen sözü. Sözünü tutmasını bilenlere. İsteyenlere. Özü sözü bir olmayı dileyenlere. Mülkleşmekten çok bunu dert edenlere...
5. Uluslararası Mardin Bienali artık suyu kalmayan göller, -Khan Al Ahmar, Aral- terk edilmiş jeotermal bir fabrikanın lojmanlarında yaşayıp Hardt ve Negri okuyan çocuklar, göç ederken artık yanlarında koyunlarını götüremeyen kabileler -İran-, lağım sularının mide bulandıran bir girdaba dönüştüğü balıkçı suları -Mumbai-, çapa yapmak yerine yazı yazmak zorunda bırakılan Ürdünlü çiftçiler, 94 milyon yıllık fosiller, hapishanede bir Tibetli rahibenin söylediği şarkılar üzerine kurulu. Coğrafyalar, sınırlar sosyolojik antropolojik ekolojik kategoriler arası tıpkı Rakhi Peswani‘nin Mardin Bienali’ne özel olarak ürettiği yerleştirmesinin adından ödünç alırsak ‘aşk, emek, kayıp için’ nice ‘metaforlar’ içeriyor. Tentesi adımlarınızdan bağımsız gölgeler yaratan konforsuz bir çadırı andırıyor. Bu geçici yapı; iklime, turizme karşı dayanıksız çadır, Mardin kentinin tarihi Marangozcular kahvehanesinden Alman Karargahı’na, Develi Han’dan Cumbalı Konak’ın bir odasına uzanırken izleyiciyi şehirle kesintisiz, kendiyle kavgalı, aralıklı, düşünceli bir ilişkiye sokuyor.
Rakhi PeswaniAncak çok uluslu sponsorlar sayesinde mavi çipli galerilerin insansız hava araçlarına benzettiği neo liberal bienal yapısına alışkınsanız böyle bir ilişkiye düşünceli, girmeniz güç olabilir.
Örneğin direktörlüğünü Döne Otyam ve Hakan Irmak’ın yaptığı bienale parayı kimin verdiğini ya da ısrarla rüzgâr yüzünden uçan eserlerin nerede olduğunu merak edebilirsiniz.
İşlere bakıp bir fikir edinmek yerine yetkili bulduğunuz birinin ceketini çekiştirerek bir Rus oligarktan daha da kaba olmak suretiyle emir kipiyle o kişiye ‘anlat’ diyebilirsiniz.
Server DemirtaşHatta bunları dedikten sonra şöyle de yapabilirsiniz: Server Demirtaş’ın heykelinin kumandasının peşine düşersiniz. Onu dahi ‘mülkleştirmek’ ister. Bienalin en kırılgan en yalnız kinetik yaşlı bireyinin ne zaman çığlık atacağına tıpkı Mor Gabriel ziyaretinizin ne kadar süreceğini bildiğiniz gibi siz karar vermek istersiniz.
COVID-19 salgını gölgesinde tasarlanan
5. Mardin Bienali’nin Hindistan Yeni Delhi’de yaşayan ve çalışan genç küratörü
Adwait Singh, bienalini bir düşsel önerme olarak tasarladı: ‘
Çimenin Vaadi’.
2022 tarihli yeni iş fetişizmine düşmeden özelleştirilen suyumuzu, havamızı, siyasal ve fiziksel mülklerimizi, homojenleştirilen kimliklerimizi, küreselleşme denilen neoliberalizmin tek bir birlik altında yaşatmak/öldürmek zorunda bıraktığı tekillikleri bir araya getirmeyi istedi. Bunu dilerken çimene benzemek ve hepimizi benzetmek istedi. Mardinli ekibi de kendisini de sanatçılarını da izleyiciyi de. Ve bir söz verdi: Çimen sözü. Ve belki de bugüne kadar en şiirli eser isimlerinin yer aldığı Mardin Bienali’nin altına imzasını attı. Rakhi Peswani örneğinde olduğu gibi. Neda Saeed’ninki gibi de...
ÇOK HÜCRELİ KOLEKTİF TARİHİMİZ
Neda SaeedNeda Saeed, ‘Camları sadece en yüksekten uçan kuşlar paramparça edebilir’ isimli vitray cam serisinde, bir zamanlar develerin konakladığı Develi Han’da bir şeker fabrikasının zehirli atığının izini sürüyor.
Hücrelerinde söyledikleri şarkıları cezaevi duvarlarını aştığı için 12 yıl hapis yatan Tibetli rahibelerden Namdol Lhamo, içinde asla bitmeyen boşluğuyla Belçika’da yaşıyor. Hapiste söyledikleri şarkının “Dolu ve ayaz bizi yenebilse de kenetlenmiş kollarımız birbirinden ayrılmayacaktır” dizesi Fatoş Irwen’in Diyarbakır Cezaevi’nde birlikte kaldığı arkadaşlarının saçlarından oluşturduğu ‘Güvenlik Ağı’na ulaşıyor. Saçtan gülleleri, Lhamo’nun bugün hissettiği boşluğu belki doldurabilir.
Lara Ögel ve Sibel Horada’nın bienale özel ürettiği sert ya da yumuşak, el yapımı, dokunsal, duyusal objeleri Peswani’nin harekete geçirdiği metaforları kaldıkları yerden şarkı söyler gibi kişisel kendi sesleriyle tekillikleriyle sürdürüyor.
Gülsün KaramustafaGülsün Karamustafa’nın panterli İsa’lı halısı, melankolik Şahmaran’ı Mardin bienali tecrübesini turistik bir deneyimden öte kılmak isteyenlerin, bu uğurda savaş verenlerin kutsal seccadesi.
Jonas Staal’ın 94 milyonluk biyota tarihimizle kapitalizme, neo liberalizme, Amazon’a kafa tuttuğu bienal için özel olarak ürettiği filmi Deniz Üster ve Burcu Yağcıoğlu’nun ortak çalışması ‘Homo Scylla’ ile birlikte çok hücreli kolektif bir tarihimiz olduğunu vurgularken kapitalizme hizmet eden tüm bilimsel estetik ve sosyolojik kategorileri ret için yeni imgeler armağan ediyor bize.
Ona Almagül Menlibeyava’nın ‘Ocak Trajedisi’ diye anılan Kazakistan protestolarında yaşananların tarihini yapay zeka ile yeniden yazdığı serisi ekleniyor.
E.B.ITsoE.B.ITso’nun Alman Karargâhı’nın cephesine bir bayrak gibi astığı 5. Mardin Bienali önermesinin hangi tarafında saf tutacak olursak olalım, bienali görelim ya da uzakta bir bienal var orada diyelim, ırkçılığa karşı www.rentyhorn.ch adresindeki belgeyi imzalayarak sanatçı Sacha Huber’e Yeni Zellanda buzullarının isimlerini ait oldukları halklara geri verme çabasını destekleyelim.
GÜNEŞE TESLİMİYET...
Sacha Huber, 2015 yılında bir yeşim taşı oymacısı Şaman Jeff Mahuilka ile siyahilerin beyninin beyazlardan daha küçük olduğunu iddia eden, keşfettiği pek çok buzula ismi verilen ırkçı bilim ‘adamı’ Louis Agassiz’e karşı yola çıktı. Şaman, topraklarını kendi dilindeki isimleriyle çağırırken şöyle ‘vaftiz edecekti’ söylediği şarkıda:
“Poitini kai tahu benim kabilem, Yaşamın Nefesi Aeotea benim değerli hazinem, Kati Mahaki benim alt kabilem, Tutoko benim atalarımın mağarası, Makawhio benim nehrim, Uruao benim kanom Rakaihautu benim şefim...”
Rüzgâra yenilişin, güneşe teslimiyetin, turistik klişelerin, tarihi mekânların cinayete kurban gitmiş sahiplerinin, giderek suyu azalan Mezopotamya’nın ortasında hepimize tutmak için bir söz. Çimen sözü. Sözünü tutmasını bilenlere. İsteyenlere. Özü sözü bir olmayı dileyenlere. Mülkleşmekten çok bunu dert edenlere...
5. Mardin Bienali, 20 Haziran’a kadar devam edecek.