Mevsimlerin ötesinde

Güncelleme Tarihi:

Mevsimlerin ötesinde
Oluşturulma Tarihi: Aralık 30, 2022 12:53

İskoç yazar Ali Smith’in ‘Mevsimler’ dörtlemesinin son kitabı ‘Yaz’ geçen günlerde yayımlandı. 2021 George Orwell Siyasi Kurgu Ödülü’nü kazanan bu romanda “İngiltere’deki hayatın bir anlık görüntüsünü yakalayan Smith, küresel bir salgınla boğuşan bir ulusun duygusal sıcaklığını, Brexit’in sancılarını, mültecilerin karşılaştıkları yürek burkan koşulları ve çok daha fazlasını sergiliyor”.

Haberin Devamı

Ali Smith, uzun zamandır üzerinde düşündüğü ‘Mevsimler’ projesine 2014’te başlarken bu romanların güncel zamanları yansıtmasını, okuyucuya ‘an’ı hissettirmesini amaçlamıştı. Bu nedenle hem hızlı yazılmaları ve hem de hiç gecikmeden yayımlanmaları gerekiyordu. Sonuçta yayınevi projeyi kabul etti ve dörtleme başladı.
Her biri bir mevsimin adını alan dört romanlık dizi ama ardışık sırayla okumayı gerektirmiyorlar, zira hikâyeler olay örgüsü ve karakterler açısından devamlılık göstermiyor. Bazı karakterler yeniden görünüyorlarsa bile amaç hikâyelerini sona erdirmek değil. Zaten Ali Smith, düzgün çözülmüş olay örgülerini seven bir yazar da değil. Asıl bağlantı temalarda çıkıyor ortaya. Ama yine de ‘Mevsimler’i kısaca toparlamakta yarar var:

Dörtlemenin ilk kitabı ‘Sonbahar’da genç bir kadınla (Elizabeth) yaşlı bir adamın (Daniel) kurduğu yakın arkadaşlığı izlemiştik. Konuşmaları sanat, edebiyat ve tarih üzerinde gidip gelirken, arka planda Brexit oylaması nedeniyle parçalanan İngiltere panoraması, yabancı düşmanlığının hortlaması ve kırsal kesimde yasadışı göçmenler için kurulmuş toplama ‘kampları’ vardı.
‘Kış’ta karakter sayısı daha kalabalıktı. Sophia Cleves, siyasi meseleleri tartışan bir blog yazarı olan oğlu Art, oğlunun -pek yakında ayrılacağı- sevgilisi Charlotte, Sophia’nın dünyayı iklim değişikliğinden kurtarmaya uğraşan aktivist kız kardeşi Iris ve bilge göçmen Cruz, Noel için bir evde bir araya geliyorlardı; geçmişin hayaletleri ve çağın sorunlarıyla birlikte.
‘Bahar’, isminin yarattığı umutlu çağrışımın aksine ele aldığı meseleler ve anlatıcının üslubuyla dört roman arasında en karanlık olandı. Mülteci krizi ve onun etkisiyle artan milliyetçi yükselişi hikayenin merkezine koymuştu Ali Smith. Toplumun her kesimine yönelik eleştirisi ve öfkesi kitabın girişindeki cümlelerden açıkça belliydi: “Şimdi istemediğimiz şey gerçekler. İstediğimiz şey şaşkınlık. İstediğimizi tekrarlıyoruz. İstediğimizi tekrarlıyor. Bizim istediğimiz, iktidarda olan insanların gerçeğin gerçek olmadığını söylemesi.”

Haberin Devamı

DUYARSIZLIĞA VE TESLİMİYETE KARŞI
‘Yaz’a da insanlığın yekvücut yalana teslim olmasına, gerçekleri görmek istememesine, görse de umursamamasına duyduğu öfkeyle başlamış Ali Smith:
“Demek istediğim şu, bu aldırmaz tavır tam o sırada, o anda gayet belirleyici bir işaretti, bir tür turnusoldü. Umurunuzda değilmiş gibi davranmak, o sıralarda moda oldu. Umurunda olan ya da umurunda olduğunu söyleyen insanların iflah olmaz şekilde mağlup kişiler olduğu ya da sadece gösteriş yaptığı konusunda ısrar etmek de moda oldu. Bir ömür önce sanki. Ama değil.”
Ve sonra, iç içe geçmiş hikâyelere geçiyoruz. Bu olay örgüsüne dayalı bir roman değil, ancak çoğu zaman (gevşek bir şekilde) birbirine bağlanan birçok farklı hikâye var. Hikâyeden hikâyeye atlıyor, Brexit’i, II. Dünya Savaşı’nda İngiltere devletinin işlediği insanlık suçlarını, göçmenlerin tutuklanmasını, iklim değişikliğinin yol açtığı tehlikeleri, modern İngiltere’nin pek çok tatsız gerçeğini ve COVID salgını ile başlayan kapanmayı bu hikâyelere yediriyor.

Haberin Devamı

TARİHİN TEKERRÜRLERİ
‘Siyasi yazıyı bir sanat haline getirme hırsını’ öne çıkaran George Orwell Siyasi Kurgu Ödülü’ne ‘Yaz’ romanının değer görülmesi hiç şaşırtıcı değil; jürinin değerlendirmesindeki “Bu çalkantılı dönemde Britanya’nın ruh halini anlamak isteyen herkes için önemli bir okuma olduğu kadar gelecek yıllar için bir zaman kapsülü görevi görecek” ifadesi de öyle. Zira Smith’in romanlarında küreselleşme sonrasında uluslararası bölünmenin, ekonomik eşitsizliğin, yükselen ırkçılığın, hoşgörüsüzlüğün, cahilliğin ve adam sendeciliğin eleştirisi var.
Smith’in ‘Mevsimler’ dörtlemesini yazmaya iten tam da bu; zamanın doğasını ortaya çıkarmak. Şöyle diyor bir söyleşisinde: “Ve mevsimlerin yıllar boyunca nasıl ilerlediğini görmeyi seviyorum ama aynı zamanda daireler halinde, döngüler halinde, katmanlı bir yenilik ve tekrarlama döngüsünde hareket ediyoruz.”
Böyle bir fikriyattan hareketle dört romanın bütünlüğünü mükemmel kurgulamış Smith. Nereden başlarsanız başlayın, kendinizi bir çevrimin ya da çemberin içinde bulacaksınız. Tarih tekerrür ediyor, karakterler diğer karakterlerin geçmiş halleriyle karşılaşıyor ve herkes kendi hikâyelerine dönüşüyor. Zamanın döngüselliğini, geçmişin hatıralarının üzerimize yığılışını ve nihayetinde bugünü etkileyişini karakterlerin hayat hikâyeleri açığa çıkarıyor. Smith, karakterlerini ve eylemlerini hem politik hem de kişisel konularda derinleşmek için ustalıkla kullanmış. Geçmiş ve şimdiki zaman aynı netlikle çizilirken güçlü bir simetri duygusu hissediyoruz. Mesela II. Dünya Savaşı ve 2020 COVID salgınının yıkım ve kapatılma anlamında benzerlikleri...
Geçmişte olanlar her zaman tekrarlanabilir ama aynı şekilde değil. Farklılıkları anlamak ve açığa çıkarmak önce tarih bilinci gerektirir. Ardından Ali Smith’in yöntemini izlemek ve geçmişi yeniden canlandırabilmek için sanata/edebiyata yönelmek gerekir. ‘Mevsimler’ dörtlemesi sanatın kavrayışımızın biraz ötesinde bir dünyayı anlamlandırmadaki ayrıcalıklı rolünü hem sergileyen hem sorgulayan bir düşüncenin ürünü. Siyasi meseleler etrafında gelişen bu etkileyici anlatı günümüz dünyasının, kapitalizmin, savaşların kirli yanlarını sergilemekle birlikte sanatın ve doğanın zenginliğini de barındırıyor.

Haberin Devamı

Diğer romanlarındaki gibi ‘Yaz’da da yaşama sevincinin, kahkahanın ve sevginin parıltılarını dile döken Smith, dilin kendisine rehberlik etmesine sıklıkla izin vermiş. Sözcüklere ve edebiyata olan sevgisi çok açık. Zaman zaman doğrudan dilin kendisini konu ediniyor, kelimelerin köklerine, onları algılayışımıza, anlam yanlışlıklarına değiniyor ve geçmişin büyük sanat ve edebiyat yapıtlarına -özellikle Charles Dickens’a ve Shakespeare’e göndermeler yapıyor. Bu yaklaşım da şimdinin geçmişe bakmadan anlaşılamayacağının bir ifadesi.
Ali Smith, dörtlemeye neden sonbaharla başladığı sorulduğunda, bunun ilk kararı olduğunu, ‘karanlık aylarla başlayıp ışığa doğru ilerlemek’ istediğini söylemişti. Böyle bir seçim, barındırdığı sert eleştirilere, sergilediği karanlık tablolara rağmen, yani her şeye rağmen bir umut barındırdığına yorulabilir. Ama abartmayalım; acılarımızın yeni değil sadece farklı olduğunu ortaya koyan Smith’in umudu, kötümserin umududur. Ve en iyi ifadesini sonlarda roman karakterlerinden yaşlı aktivist Iris’in sözlerinde bulacaktır: “Bana Ire deyin. Ire öfke demek ama içimde ismimden başka bir öfke kalmadı artık. Öfkenin çok ötesine geçtim.”

Haberin Devamı

Mevsimlerin ötesinde
Yaz
Ali Smith
Kafka Kitap, 2022
Çeviren: Seda Çıngay Mellor
304 sayfa.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!