Güncelleme Tarihi:
Elimde tuttuğum İletişim Yayınları etiketli kitabın yazarı toplumun geniş kesimleri tarafından oyuncu, yönetmen, yazar ya da senarist olarak tanınan Ercan Kesal. Kesal’ın diğer meziyetleri kadar bilinmeyen bir başka yönü ise doktor olması. Sanatçı, uzun yıllar Türkiye’nin farklı illerinde doktor olarak görev yaptı. Kapağında, henüz dökülmemiş saçları, simsiyah bıyıkları ve üzerindeki doktor önlüğü ile poz verdiği ‘Hekimlik Sanatları’ Ercan Kesal’ın ‘medikal anlamda’ bir otobiyografisi.
Kitabın henüz giriş bölümünde Ercan Kesal mesleğine çok güzel bir yorum getiriyor: “Mesleğim hekimlik. Yıllarca, ölüm ve yaşam arasındaki o ince çizgiyi gözleyerek, şahit olarak yaşadım.” Bu çok keskin tespit, hem Kesal’ın doktorluğu ne denli ciddiye aldığını hem de edebiyat alanındaki yetkinliğini aynı anda göstermesi bakımından oldukça çarpıcı.
‘Hekimlik Sanatları’ yalnızca Ercan Kesal’ın kişisel doktorluk kariyerine odaklanmıyor. Aynı zamanda hayatındaki doktorlara da sayfa açıyor. Hepimizin olduğu gibi onun ilk doktoru da annesi. Annesi Fadime Hanım’ın medikal yeteneklerinden bahsederken “Anam bir şamandı ama bunu bilmiyordu” diyor. Bardak çekmeler, düşen göbeği çevirip yerine koymalar gibi zaman içinde bütün annelerin kazandığı meziyetlerinin yanı sıra altını ıslatma problemi olan oğluna kirpi eti yedirecek kadar radikal bir kadınmış Fadime Hanım. Ruhu şad olsun.
Kitapta kendine yer bulan tek kişi Fadime Hanım değil elbette. Kesal, 1967’de Dr. Christian Barnard’ın gerçekleştirdiği ilk kalp ameliyatından çok etkilenen ve bu konudaki gazete küpürlerini kesip saklayan babası ‘Gazozcu Mevlüt’ ve yaşadıkları kasabanın doktoru olan Dr. Ali Görücü için de kitapta özel birer yer ayırmış. Zira Dr. Ali Görücü, 1960’lı yıllarda Avanos’ta bir taşra doktoru olarak görev yaparken -belki bilerek, belki bilmeyerek- ilerleyen yıllarda birkaç farklı okulda şansını deneyip en sonunda tıbbiyeli olacak olan Ercan Kesal’ın kafasına doktor olma fikrini yerleştirmiş. Belki beyaz önlüğün büyüsü, belki iyileştirmenin sihri... Kim bilir?
‘HEKİM DEĞİL, SOSYOLOG GİBİYDİM...’
Bir doktorun başına gelenler Cannes Film Festivali’nde ödül alan bir filme nasıl dönüşebilir? Ercan Kesal’ın taşra doktorluğu yaptığı dönemde karşılaştığı, bugün Kırıkkale’ye bağlı olan Keskin kasabasında işlenen bir cinayet tam 25 yıl sonra “Bir Zamanlar Anadolu’da” ismi ile beyazperdede karşımıza çıkmıştı. Filmde Muhammed Uzuner’in canlandırdığı Doktor Cemal karakterinin odasında bulunan E. Smith’e ait ‘Country Doctor’ isimli fotoğrafın hikâyesi ‘Hekimlik Sanatları’nın ilginç hikayelerinden biri.
Kesal’ın bu kitapta sayfalara taşıdıkları salt ‘hekimlik anıları’ değil. Aynı zamanda doktorluk mesleğinin yıllar içerisinde geldiği yer, toplumdaki konumu, doktorluğun sorunları ve çözüm önerileri kitabın sayfaları arasında yer alıyor. Özellikle ‘Hekimlik, İnsan ve Zaman’ ve ‘Hemşerim Derneğin Nere’ başlıklı bölümleri bir doktorun felsefi ve varoluşsal düşünceleri olarak okuyabiliriz. Kitabın en güzel pasajlarından biri şöyle: “Yunancada hekimlik ‘iatros’tur. Bilgi, bilim ise ‘logia’ yani ‘loji’dir. Bizim hekimlik müfredatında ‘loji’ ile biten bir sürü branş sayabilirsiniz: nöroloji, nefroloji, üroloji gibi... ‘İatrosIla bitense üç şey vardır: pediatri, psikiyatri, geriatri. Başka ‘iatros’ yoktur. Hekimlik, çocuklukla yaşlılık arasındaki ruhsal dünyanın takip edilmesinden başka bir şey değildir.”
Kuşkusuz doktorluk sadece hastalıkları ve ilaçları tanıyarak icra edilecek bir meslek değil. Aynı zamanda hastayı, hastanın sosyal konumunu ve yaşadığı çevreyi tanımak da oldukça kıymetli. Ercan Kesal şöyle diyor: “Sadece doktor olmadım hiç! Ya da sadece doktor kalmayı beceremedim. Bildiğimi yaptım. Bu yüzden bir hekim gibi değil, sosyolog gibiydim çoğu zaman.”
Kesal’ın yeni kitabı ‘Hekimlik Sanatları’ işini böylesi bir duyarlılıkla yapmaya çalışan herkes için güzel bir rehber.