Güncelleme Tarihi:
Saçsız bir baş, fıldır fıldır bakan gözler, her an coşkuyla, yüksek sesle konuşan, yüksek sesle gülen biriydi.
Dostlarının bir tespiti: “Dinlemesini değil dinletmesini bilirdi”.
Yaşadığı aşk serüvenleri rivayete dönüşmüştü, kendisi bunları anlatmaz ama bilinirdi. Karakteristik ‘kelliği’ ona edebiyat çevrelerinde Napolyon denmesine sebep olmuştu.
Yalnız bir adam.
Günbatımında, eski Park Otel’in balkonunda otururdu. Gider sohbetini dinlerdik, sonraki durak Tarabya Filiz Restoran’dı.
Kitaplarını kendisi bastırır. Matbaadan aldığı kitapları birisine verip elden sattırırdı. İmzalı ile imzasız kitap arasında bir fiyat farkı olurdu.
Yine bir gün, yeni kitabı için son düzeltileri yaptı, matbaaya gönderdi. Ama basılı halini göremedi. Çünkü o gece ölmüştü. Ölüsünü birkaç gün sonra buldular…
Sık tekrarladığı, unutamadığım bir sözü: “Aramakla bulunmaz meğer rastgele.” Yaşamımda birçok kez bu sözün doğruluğuna tanık oldum.
Birkaç satırla çizmeye çalıştığım portre, Celâl Sılay’ındır.
Ercümend Behzad Lav’ın toplu şiirlerini yayıma hazırladıktan sonra benimle yapılan bir röportajı Sılay’ın eski eşi Nermin Duru okumuş. Celâl Sılay’ın bütün şiirlerinin bulunduğu bir dosyayı Aziz Nesin’e verdiğini, ancak daha sonra basılmadığını söyledi.
Ali Nesin’i aradım. Hâlâ ondaydı dosya. İhsan Yılmaz’la beraber gittik, mavi kaplı olduğunu gördüğüm dosyayı aldık. Ne yazık ki dosyada kitapları şiirleri yoktu. Celal Sılay’a yönelik araştırmalarımız sonuç vermedi. Biraz zaman sonra, bir gün köşe yazımın altında okurlarıma bir çağrıda bulundum ve şairin kitaplarını bulan olursa iletişime geçmelerini istedim.
İki kişi aradı. Biri şairin aziz dostu İsmet Bozdağ. Bazı kitaplarını, hayatına dair en detaylı bilgileri İsmet Bozdağ’dan aldık. Bir zaman sonra Alev Gündüz adında biri aradı. Kendisinde, “dayısı Celal Sılay’a ait bir bavul” olduğunu, bu hiç açılmamış bavulda bazı evrakın olduğunu bildiğini söyledi söyledi. Benden daha kısa sürede oraya ulaşabileceği için, şimdi iyi bir akademisyen ve önemli edebiyat araştırmalarına imza atmış Seval Şahin’den adrese gitmesini rica ettim. Varır varmaz heyecanla aradı. Bavuldan bildiğimiz kitapları haricinde bir kitap daha çıktı! Şair, adını ‘Nahzariyanza’ koyduğu, son tashihlerini yaptığı, kapağını bile hazırlattığı kitabı matbaaya göndermiş. Ancak basıldığını görememişti. Coşku ve hüznü aynı anda yaşamıştık. İyi bir şairin hiç bilinmeyen kitabını bulmuştuk. ‘Hüsran Filizleri’ adını verdiğimiz toplu şiirlerine bu kitabı da ekledik.