Güncelleme Tarihi:
2. Dünya Savaşı’nın kritik günleriydi. Avrupa nefesini tutmuş, Nazi Almanya’sının Fransa’dan sonraki hedefini bekliyordu. Stalin, Sovyet Dışişleri Bakanı Molotov’u Hitler’le görüşüp tehlikeyi bir süreliğine savuşturmak amacıyla o gün Berlin’e göndermiş, İngilizler Malta’yı koruyan dev deniz harekâtının zaferle tamamlandığını açıklamıştı.
Beyoğlu’nda, dedesinin ismini taşıyan Faik Paşa Sokağı’ndaki üç katlı kâgir evinde yardımcısıyla yaşayan, geçimini piyano dersleriyle sağlayan Faik Bey, 11 Kasım 1940’ta kalp yetmezliğinden vefat ettiğinde 81 yaşındaydı. Huysuz ve kibirli kişiliği nedeniyle yapayalnız noktalamıştı yaşamını. Ertesi gün St. Antuan’daki töreni takiben Feriköy Latin Katolik Mezarlığı’nın kimsesizler bölümüne defnedildi.
12 Kasım’ın gazete manşetlerine İnönü’nün cumhurbaşkanlığındaki ikinci yılı, Hitler - Molotov görüşmesi, Meriç Nehri’ndeki taşkın ihtimali yerleşmişti. Akşam gazetesi iç sayfalarında Şişli’de cam silerken düşen ‘hizmetçi’ Sürpik’in, Cumhuriyet ise Beyoğlu’nda bekâr odasında kalan genç kadın Muzaffer’in ölümünü duyuruyordu. Münir Nurettin’in sezon açılış konseri ilanla müjdelenmişti. Geçmişte ismi The Times, Le Figaro, Irish Times, Le Monde Illustre’de övgüyle anılan Faik Bey, sağlığındaki gibi ölümünde de doğduğu ülkenin gazetelerinde haber olamamıştı. Taşı dikilmeyen mezarının beş yıl sonra kaybolmasıyla tarihe karıştı...
Öncü piyanist - bestecinin öyküsünü sonraki 60 yılda merak eden çıkmadı. İsmi müzik ansiklopedilerine, kılavuzlarına girmedi. 2006’da piyanist, orkestra şefi ve araştırmacı Emre Aracı, ‘Donizetti Paşa’ adlı biyografisinde, Liszt’in İstanbul konserlerini aktarırken bir paragrafta Faik Bey’den bahsetti. 2010’da Evren Kutlay Baydar, ‘Osmanlı’nın Avrupalı Müzisyenleri’nde 18 sayfa ayırdığı Faik Bey’in sarayın başeczacısı Faik Paşa’nın (Francesco Della Sudda) torunu, İstanbul doğumlu saray eczacısı Giorgio Della Sudda’nın oğlu olduğunu ortaya çıkardı. Eserlerinden örnekler yayımladı.
Hayatı film, TV dizisi olabilecek kadar renkli olaylarla, tanışıklıklarla, başarılarla dolu sanatçının ölümünden 81 yıl sonra, nihayet öyküsünü tüm boyutlarıyla öğrenebileceğimiz bir biyografisi geçen ay Kırmızı Kedi’den yayımlandı. Yazar Ömer Eğecioğlu, Kaliforniya Üniversitesi Santa Barbara Bilgisayar Bölümü’nde öğretim üyesi ve tutkulu bir müzik araştırmacısı. ‘Müzisyen Strausslar ve Osmanlı Hanedanı’ başlıklı kitabı 2012’de YKY’den yayımlanmıştı.
Eğecioğlu, Liszt’in İstanbul konserini araştırırken Faik Bey’in ismine rastladığını, topladığı bilgilerle kitabını 2008’de tamamladığını, 2011’de geliştirip 2018’de son şeklini verdiğini yazıyor önsözde. ‘Franz Liszt’in İstanbullu Öğrencisi - Faik Bey Franz Della Sudda ve Yakın Ailesi’, hatırat, dergi ve gazete arşivlerinden derlenmiş bilgilerin yanı sıra birinci derece kaynak kişilerle görüşülerek hazırlanmış çok zengin bir metin. Aktarılan hatırattan Liszt’in hayatının son dört yılında öğrencileri arasına katılan Faik Bey’e ‘Paşa’ lakabını taktığını, inatçı kişiliği nedeniyle zaman zaman sert ifadelerle terslediğini, buna karşın değer verdiğini, hatta birlikte seyahate çıktığını öğreniyoruz. Alman, İngiliz, Fransız basınından gazete, dergi kupürleriyle iddialı bir virtuozun kariyerine tanık oluyoruz. Faik Bey’in son öğrencilerinden Zeynep Altar izlenimlerini, sanatçının kuzeninin oğlu Roger Loris Urgan ise aile içindeki bilgileri özel mülakatlarda anlatıyor. Bununla yetinmeyen yazar, ailenin ve Faik Bey’in temas kurduğu kişilerin biyografilerini, hangi koşullarda karşılaşmış olabileceklerine dair detayları da metne eklemiş...