Güncelleme Tarihi:
Türk edebiyatının aslarından Leylâ Erbil ödül kurumuna karşıydı. Ödüllere katılmazdı; kazaen bir ödül söz konusu olduğunda onu almayacağını açıkça ilan etmişti.
Onunla arkadaşlığımız çok eskilere dayanırdı. Demir Özlü, Önay Sözer, Sina Akşin ve ben onun sadık okurlarından ve dostlarındandık. Eşi Mehmet Erbil de mesleğinin yanı sıra iyi bir piyanistti.
Leylâ Erbil’in yakın dostlarından biri de Sevim Burak’tı. İkisi de gerek içerik, gerek biçim, gerek dil açısından Türk edebiyatına yeni bir soluk getirmişlerdi. Onların Teşvikiye’deki evlerine giderdik. Sanat tarihçisi Şinasi adında bir arkadaşları bizim dost çevresindeydi. Mezar taşları, uzmanlığına ve merak alanına giriyordu.
Mezar taşı uzmanlarından biri de bir külliyede kalan Fazıl Bey’di. Onun külliyesinin bahçesinde okunmayı bekleyen birçok mezar taşı vardı. İsmet Hoca (Sungurbey) ile ona akşam ziyaretleri yapardık.
Şinasi bir akşam yemeğinde, mezar taşları üzerine uzun uzun konuşuyor. Öyle çekici bir üslubu vardı ki, saat kaç olursa olsun çıkıp o mezar taşlarını hemen görmek isterdiniz. Böyle bir akşam yemeğinin ardından Leylâ Erbil ve Sevim Burak kalkıp gecenin geç saatinde Sümbül Efendi Mezarlığı’na gitmişler. Orada bizzat mezar taşlarını göstererek bilgiler vermeye başlamış. Mezarlığın çevresinde de evler vardı. Gecenin o saatinde elinde kocaman bir el feneri olan bir adam ve iki kadını görünce mahalleli korku ve şüpheye kapılmış. Evlerin ışıkları tek tek yanmaya başlamış. Bir kısmı pencerelerinden bakıp ne olup bittiğini anlamaya çalışırken bazıları da “Bu saatte ne işiniz var burada diye yanlarına gelmiş. Neyse kimlikler ibraz edilip ne olduğu anlaşılınca mahalleli evlerine geri dönmüş.
Füsun Akatlı’nın kızı Zeynep Altıok’un girişimiyle özel bir üniversite, annesinin anısına bir edebiyat ödülü düzenlemişti. Toplandık, hepimiz oybirliğiyle Füsun Akatlı Ödülü’nün Leylâ Erbil’e verilmesini kararlaştırdık. Ben jüri başkanı olarak ödül haberini Leylâ Erbil’e ilettim. Hepimiz ödülü kabul edip etmeyeceğini merakla bekliyorduk. Adına ödül verilen kişiyi, Füsun Akatlı’yı sevdiği için kabul etmişti.
Kadıköy’de yanlış anımsamıyorsam Doğuş Üniversitesi’nin salonunda ödül törenini yaptık. Törende Erbil’in yaş gününü de kutlamıştık. Sanırım bu ödül Leylâ Erbil’in kabul ettiği ilk ve tek edebiyat ödülüydü.
Leylâ Erbil ve Sevim Burak... İkisi de incelikli okur isteyen, çoğunluğun zevk düzeyinin üstünde yazarlardı. Popülerlik kavramı onların nitelikli ürünleriyle bağdaşmazdı. Bilgi sahibi okurlara hitap ediyorlardı. En çok satan olmazlar ama sürekli satan yazar unvanını taşıyorlar.
Yazılarımızın amacını vurgulayalım. İki iyi yazarın, Leylâ Erbil ile Sevim Burak’ın kitaplarını okumanızı salık
vereceğim.