Kuzey’in siyasi romanı

Güncelleme Tarihi:

Kuzey’in siyasi romanı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 09, 2020 15:37

Dag Solstad’ın alışılmadık uzunluktaki adıyla ‘Lise Öğretmeni Pedersen’in Ülkemize Musallat Olan Büyük Siyasi Uyanışa Dair Anlatısı’ romanı, 1970’li yılların Norveç’ine damgasını vurmuş sıradışı bir politik hareketi, harekete tutkuyla bağlanmış sıradışı insanları anlatıyor. Gerçekten kendine özgü bir sese sahip iyi bir yazardan, incelikle yazılmış bir roman.

Haberin Devamı

1941 doğumlu Norveçli yazar Dag Solstad edebiyat dünyasına 1965’te öyküleriyle adım atmış, ilk romanı ‘Irr! Grønt!’ı 1969 yılında yayımlamıştı. 1980’in ilk yarısına dek yazdığı romanları siyasete yaptıkları vurgu nedeniyle tartışmalara neden olmuş ve eleştirilmişti. Ancak sonrasında Dag Solstad ülkesi Norveç’in ve Kuzey Avrupa’nın en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilmekle kalmadı, siyasi solun önemli bir figürü de oldu. Çok sayıda roman, öykü, oyun ve deneme kitabı yayımladı; ayrıca 1982-1998 yılları arasında Jon Michelet’le birlikte dünya futbol şampiyonaları üzerine beş kitap kaleme aldı. Solstad, ülkesinin en prestijli edebiyat ödüllerinden Norveçli Eleştirmenler Ödülü’nü üç kere kazanmanın yanı sıra Kuzey Avrupa Edebiyat Ödülü’nün de sahibidir.

KASABAYA BİR ÖĞRETMEN GELİR...
Bu yazı içerisinde adını kısaca ‘Lise Öğretmeni Pedersen’ olarak anacağımız romanı ‘Lise Öğretmeni Pedersen’in Ülkemize Musallat Olan Büyük Siyasi Uyanışa Dair Anlatısı’nı 1982 yılında yazmış Solstad. Hikâyenin anlatım zamanı da 1982. Anlatıcı Knut Pedersen, o tarihte Larvik’te görev yapan 42 yaşında bir lise öğretmeni. Norveç gibi Avrupa’nın ekonomik anlamda en gelişmiş ve demokratik sistemi en iyi işleyen ülkelerinden birinde, 1970’li yılların -ilhamını çok uzak bir ülkeden, Çin’den alan- siyasi uyanış hareketini anlatmaya, daha doğrusu anlamaya çalışıyor. Zira kendisi de Norveçli pek çok üniversite öğrencisi ve entelektüel gibi bu harekete inanmış, bütün hayatını harekete adamış bir adam. 82 yılında bu işe kalkışmasının nedeni yakın çevresindeki gelişmeler: “Yakın dostlarımdan birkaçı umutlarını yitirip, kendilerini mağdur hissederek Parti’yi terk etti, içlerinden birinin Parti’den ayrılışı ise çok dramatik bir biçimde gerçekleşti.”
Hikâye boyunca bu dramatik ayrılışa giden süreci izleyeceğiz. Ama önce Pedersen’in 1968 yılının ağustos ayında Larvik’e gelmesiyle başlayalım: “Bedenimde savaş sonrası Norveç toplumunun tüm içe kapanıklığını taşıyarak ve aynı zamanda geleceğe dair heyecanlı bir beklenti içinde 1968 yılının ağustos ayında, yirmi sekiz yaşında Larvik istasyonuna indim. Uzun bir üniversite eğitimini tamamladıktan sonra asıl hayatım olarak gördüğüm yeni bir hayatın eşiğindeydim ve o güne dek ayak basmadığım, hiçbir ilişkim bulunmayan bir kasabada lise öğretmenliği yapacaktım.”
İçindeki beklentilerin heyecanı ile Larvik istasyonunda duran genç adam hayatının yeni bir evresine adım atmakta olduğunu, hayatın asıl şimdi başlayacağını hisseder. Kasaba hayatı hakkında bilgisi yoktur. Ve; ‘Larvikli Pol Pot’un, ’Stalin’in lisedeki borazanı’nın, ’Kızıl Hoca’nın, ‘Gençlerimizin beynini yıkayan adam’ın, ‘Kürsüdeki yobaz’ın, ‘Vergi mükelleflerinin parasıyla geçinen aşırı uç mensubu bir şiddet hayranı’nın, vesaire vesaire vesaire bir zatın Larvik’e gelmiş olduğundan da henüz bihaberdir. Zaman ilerledikçe bu sıfatların sahibinin bizzat kendisi olacağını aklından bile geçirmemiştir elbette!..
Knut Pedersen’in siyasi hareketle tanışması, harekete katılması, bu süreçteki ilişkileri, aşkları, evliliği, boşanması, 70’lerin sonunda hareketin giderek sönümlenmesinin hayal kırıklığı, huzursuzluk ve endişe... Şimdi geçmişe baktığında bir ideoloji hariç hiçbir yerde kök salamamış biri olarak görecektir kendisini Pedersen. Partiye inançların yitirildiği, arkadaşların birer birer saflardan ayrıldığı günler geldiğinde ideolojisine sarılarak ayakta durmaya çalışır. Ancak bir zamanlar büyük bir aşk yaşadığı Nina Skâtoy’ın trajik ayrılığının etkisinden kolay kurtulamayacaktır. Yine de yaşadıklarından pişman değildir.

YENİ ESKİ MODA ZARAFET
Dag Solstad’ın edebiyat anlayışı, siyasi görüşlerinin de etkisiyle, politik kurgular üzerinde temellenmişti. Özellikle kendisinin de bir parçası olduğu 60’lı ve 70’li yılların radikal solunu, onların ideallerini, değişen dünyayı ve yitirilen umutları ele aldığı ilk dönem romanlarında hayatın anlamını değerler ekseninde sorguluyordu. ‘Lise Öğretmeni Pedersen’ siyasi tartışmalara açtığı kapsamlı yerlerle, Dan Solstad’ın en karakteristik romanı. Aslında romanın yumuşak karnı da tam burası. Solstad, Norveç’te faaliyet gösteren Çin Komünist Partisi yanlısı bir hareketin düştüğü yanılgıyı ortaya koymak ve muhtemelen kendi adına özeleştiri yapmak için 70’li yılların siyasi tartışmalarına geniş yer ayırmış. Doğrusu, aynı yıllarda Türkiye’de benzer tartışmalara tanık olmuş birisi olarak romanın bu bölümlerinden rahatsızlık duyduğumu söyleyemem. Ama ne yazık ki, yoğun yaşanmış bir dönemin yoğun anlatısı olan ‘Lise Öğretmeni Pedersen’ gerek siyasete uzak olanlara gerek genç kuşaklara çekici gelmeyebilir. Buna karşılık hareketin içindeki bireyleri kavrayabilmek açısından böyle bir anlatının kaçınılmaz olduğunu kabul etmek zorundayız.
Solstad’ın sorguladığı, Norveç koşullarında böylesine radikal ve katı bir öğretinin nasıl filizlendiği ve taraftar toplayabildiği. Bu aynı zamanda romanın anlatıcısıyla aynı yaşlarda olan Solstad’ın kendine dönük sorgulaması. Tıpkı Türkçeye daha önceden çevrilen ‘Mahcubiyet ve Hassasiyet’tekine benzer şekilde kendi neslinin yitirilmiş hayallerini tartışmaya açıyor.
Uzun teorik tartışmaları bir kenara bıraktığımızda geriye ‘Mahcubiyet ve Hassasiyet’i aratmayacak kadar incelikle yazılmış, dile özen gösteren, iyi işlenmiş karakterleri yaşadıkları kasaba atmosferine yerleştirmesini bilen bir roman var karşımızda. Dag Solstad iyi yazıyor, gerçekten kendine özgü bir sese sahip iyi bir yazar. Ciddiyetle komiği bir araya getirişi, klasik duruşu, modern üslubuyla Solstad, -Karl Ove Knausgaard’ın deyişiyle- ‘yeni eski moda zarafet’in temsilcisi. Gelgelelim okunması o kadar kolay değil, okuyucuyu bilerek zorlayan, tartışmalara katılmasını talep eden bir yaklaşımı var.

ESKİ TÜFEKLER VE GENÇ KUŞAKLAR
Bu çıkarımları yaparken ‘Mahcubiyet ve Haysiyet’i de göz önüne alıyorum. O romanında yine bir lise öğretmenine odaklanmıştı. 50’li yaşlarındaki edebiyat öğretmeni Elias Rukla’nın bir öfke krizi sonrasında geçmişi sorgulamasını anlatırken yine 70’li yıllara dönüyor ve Norveç solunun tarihine bakıyordu. Roman kahramanlarının hayatlarını belirleyen, sonrasında belleklerinden hiç çıkmayan, karakterlerini dönüştüren yıllara... Peki neye dönüşmüştü bu idealist öğretmenler? Kısaca, beklentilerini yitirmiş bireylere diyeceğim. Hayatın kıyısına çekilmiş, bir zamanlar sahip oldukları heyecanlardan uzaklaşmış, yeniyle ilişki kurmakta zorlanan bu ‘eski tüfekler’ şimdiki zamanın genç kuşakları karşısında öfke ve şaşkınlık duyuyorlar. Lise öğretmeni Pedersen’in kuşaklar karşılaştırmasıyla bitiriyorum. Haklı olup olmadığına siz karar verin:
“Genel bir değerlendirme yapacak olursam, 1970’li yılların gençleri ülkemizin bu yüzyılda yetiştirdiği en iyi genç kuşaktı diyebilirim. Şimdilerde kürsüden baktığımda Larvik Lisesi’ndeki sıraları işgal eden yaratıkları gördükçe kanlı gözyaşları döküyorum, nasıl bir çöküntü bu? (...) Öğretmenliğe başladığım 1968 yılında karşıma çıkan gençlerden çok daha farklı bir genç kuşak yetişmişti ve onların kafalarına bilgiyi nasıl sokabiliriz diye fikir yürütmek de yararsız bir hale gelmişti. Bilgi almaya tamamen kapalıydılar. Böylesine cansız bir gençlik hiç görmemiştim. Yaşama karşı hiçbir şekilde merak duymuyorlardı. (...) Nasıl becermişti anne ve babaları bunu? 1980 yılının ilkbahar döneminde lise üçüncü sınıf öğrencisi olarak boy gösteren bu yaratıkları nasıl yetiştirmişlerdi? (...) Şu anda karşımda olan şey gelecek nesil değildi, bir hakaretti...”
 
LİSE ÖĞRETMENİ PEDERSEN’İN 

Kuzey’in siyasi romanı

ÜLKEMİZE MUSALLAT OLAN
BÜYÜK SİYASİ UYANIŞA DAİR ANLATISI
Dag Solstad
Çeviren: Banu Gürsaler Syvertsen
Yapı Kredi Yayınları, 2020
232 sayfa, 25 TL.

BAKMADAN GEÇME!