Güncelleme Tarihi:
Gaga, gıdı, telek, kuyruk, pençe, böğür, benek, göz. Vs, vs... Ne kadar çok kelime var bir kuşun bünyesinde. Sayıyor, tekrar başa dönüyorum. Ördekgiller, sülüngiller, yelkovangiller, kocagözgiller, ebabilgiller, yalıçapkınıgiller, ardıçkuşugiller, sarıasmagiller, kirazkuşugiller gibi onlarca aileye bölünmüş, her birinin ötüşü, baş yapısı, uçuşu, yuva kuruşu birbirinden farklı bu varlıkların âlemine daldıkça dalıyorum. Kuş deyince herkes belki göğe bakar ama denizde, gölde, nehirde, ormanda, bağda, bahçede, parkta, çatıda, neredeyse hayatın olduğu her yerde bir yaşama efekti gibi dönüp dururlar onlar. Nuh Tufanı’nın bitişini ağzındaki dal parçası ile müjdeleyen güvercinden bu yana, dünyayı dünya kılan biraz da onlar. Gerçi insan, kendi hayatını daralttığı gibi kuşların da varlığını yok etmeye sebep oluyor gittikçe ya, bu da başka mesele. Kuşların göç yolları üzerinde bulunan ülkemiz de bir bakıma kuş Türkiye sayılır iyiden iyiye. Biz buna bakalım.
Kuş fotoğrafçıları ve kuş gözlemcileri için bir paylaşım platformu olan Trakus’un hazırlattığı ve Ömer L. Furtun’un yayın editörlüğünü üstlendiği ‘Türkiye’nin Kuşları’ onları tür tür, renk renk, görsel malzemeler ve teknik bilgilerle yakından tanımamıza imkân veren bir çalışma. İnsan, alttürlerle beraber ülkemizde yaklaşık 491 tür kuşun yaşadığını öğrenince heyecanlanıyor. Liste dışı türlerle daha da artan rakamlara baktıkça, aslında onları yaşatmanın sadece bir ornitoloji meselesi olmadığını anlarız. Türkiye’nin hemen her bölgesinde, coğrafyanın etkileri ile birleşmiş çeşitliliği görürüz. Asya, Afrika ve Avrupa arasında göç eden kuşlar, şu ana kadar tanımlanmış sekiz göç yolunu kullanırlar. Bozkırlar, ormanlar, makilikler, yüksek dağlar, kıyılar, akarsular, göller boyunca onlara rastlamak mümkündür. Uzun ve sürekli gözlemler vasıtasıyla, boyut ve duruşları, tüyleri, kuyruk ve kanat uzunluğu, gaga yapıları, bacaklar, ayaklar, tırnaklar, ses özellikleri gibi pek çok faktörle birbirinden ayrışan bu kuşlar, yaşadıkları bölgelerin dolaylı kâşifi de sayılırlar. Kuşu gözleyen hayat bulur anlayacağınız.
Sadece Türkiye’de 11 türü kaydedilen 25 cins, 133 tür ve 346 takson sahibi kargagillere ne demeli? 18 türünün aramızda yaşadığı ördekgiller ailesi, sadece bir türünün yüzümüze baktığı fırtınakırlangıcıgiller, 30 türün etrafımızda dolaştığı atmacagiller, 33 tür ile en kalabalık nüfusa sahip çullukgiller kendilerine has bir habitat da oluştururlar. Kitap boyunca bu türlerin hangi bölgede ve ne yoğunlukta bulunduklarını gözlemleyebiliyoruz. Boyları, kanat uzunlukları ve yaklaşık ağırlıkları hakkında da bilgi sahibi oluyoruz. Suna ile angıt’ı, Nil kazı ile yeşilbaş ördeği ayrıştıran detaylara ulaşabiliyoruz. Göz çevreleri, kuyruk yapıları, kanat açılışları o denli birbirinden farklı ki hayret ediyoruz. Turaç ile bıldırcın, sülün ile kınalı kekliğin güzellikleri arasında gidip geliyoruz.
‘Türkiye’nin Kuşları’ ne yönden bakarsanız o açıdan sizin dünyanızı zenginleştirecek bir çalışma. İbibik üzerine kafa yorarken, Türkçe, Latince ve İngilizce dizinde uçuyor bulabilirsiniz kendinizi. Bu kadar ağaçkakan mı varmış diye sorarken, kerkenezlerin arasında, bıyık, tırnak, telek diye tekrar saymaya başlıyorsunuz. Türkçe dizinin içinde, cılıbıt, denizdüdükçünü, ketenkuşu, çamurcun, mukallit, sazhorozu diye diye kendinizden geçiyorsunuz.