Güncelleme Tarihi:
İkinci büyük savaşın dünyada yarattığı çöküntünün hemen ardından Jean-Paul Sartre, Paris’te bir kafede ‘Varoluşçuluk Bir Hümanizmdir’ başlıklı o ünlü konuşmasını yapar. Sartre, bir gecede şöhrete kavuşurken, konuşma kitap haline getirilip yüz binlerce kopyası savaş yorgunu Avrupa’ya dağılır.
HER SEÇİM KENDİ ÖZGÜRLÜĞÜN İÇİNDE
“Varlık özden önce gelir” diyen, varoluşçuluğun tek doğru kuram olduğunu düşünen Sartre’ın felsefesi bireyin seçme özgürlüğüne dayanıyordu. ABD Deniz Kuvvetleri’nde görevli, 1923 Virginia doğumlu Teğmen William Styron, savaşın ardından ülkesine cebinde ‘Varoluşçuluk Bir Hümanizm’le döndü. Çağdaşlarından farklı olarak zorlu tarihsel ve ahlaki meseleleri konu edinen romanlar yazmaya başlayan Styron, bireyin kendini keşfetme serüvenine savaştan aldığı deneyimi de kattı. Yazma biçimiyle Hemingway ve Faulkner’ın mirasçısı kabul edilirken, özgürlük ve sorumluluk gibi çağının yakıcı meseleleri üzerine bakış açısını ise Sartre’ın felsefesiyle sağlamlaştırdı. Muhafazakâr güney eyaletlerinde doğup büyüyen yazar, “Edebiyatında Amerikalıdan çok Avrupalı tadı var” eleştirilerinin de odağı oldu. Styron’un yazarlığı dönemindeki 10 yıllık suskunluğunun ardından 1979 yılında yayımlanan ‘Sophie’nin Seçimi’ ise Sartre’a saygı duruşu niteliğinde.
1969 yılında yazdığı ‘The Confession of Nat Turner’ ile Pulitzer Ödülü’nü kazanan Styron, sonrasında uzun süre kabuğuna çekilmişti. 10 yıl süren edebi sessizliğin ardından 20. yüzyılın en önemli konusu hakkında görkemli bir şekilde yazılmış, heyecan verici, felsefi ‘Sophie’nin Seçimi’yle geri döndüğünde ise Amerikan Ulusal Kitap Ödülü’nü de kazanmıştı. Styron, bu kitabında varoluşçu bir duyarlılıkla bireyin ve tüm insanlığın içindeki kötülüğün doğasına bakıyor. 1947’de kitabın anlatıcısı 22 yaşındaki ‘güneyli’ Stingo -kesinlikle yazarın ta kendisi- yayınevindeki editörlük işinden atıldıktan sonra kitabını yazmak için Brooklyn’de Yahudilerin yaşadığı bir pansiyona yerleşiyor. Pansiyonda tanıştığı sevgililer, histerik Nathan ve Auschwitz’den kurtulan Polonyalı Katolik Sophie ile arkadaş oluyor. Sevgililer arasında tutku dolu bir ilişki yaşanıyordur ama roman ilerledikçe şiddeti artan kavgalar da eksik olmuyor. Sophie kendisine gizliden gizliye âşık olan Stingo’ya güven duymaya başladığında Polonya ve Auschwitz’de başından geçenleri anlatmaya başlıyor. Sophie’nin anlatımlarıyla birlikte soykırım gerçeğini öğrenen Stingo, Sophie’nin anlattıkça acılarından kurtulacağına inanıyor. Ama konuşmaları sırasında Sophie’nin acısının katlandığını görüyor. Yalanlarından sıyrılan Sophie, Stingo’ya sakladığı gerçeği itiraf ediyor. İşte bu noktada Sophie’nin Eva ve Jan isminde iki çocuğu olduğunu ve çocukların kaderinin romanın başlığında belirtilen seçimi içerdiğini öğreniyor Stingo. Sophie aslında soykırımdan kurtulmuş olsa da, şimdi Amerika’da Yahudilerin arasında her gün biraz daha ölüyor... Meryl Streep’e Oscar kazandıran sinema uyarlaması da hayli ilgi gören William Styron’un kitabı, tüm dünyada soykırım tartışmalarının dönüm noktası olarak kabul edildi. Styron, Holokost’un olduğu görüşünü kitabında sunduğu için revizyonizmle bile suçlandı. Aslında Styron, okuyucusunu yakıcı bir ateşin karşına koyduğu sandalyede oturtuyordu. Stingo üzerinden okuyucusuna insanlığın tarihinde yaşanmış en kötü deneyimin gerçekliğini anlatıyordu.
‘Sophie’nin Seçimi’, en çok da şefkatle karşısında duracağınız çok yönlü bir başyapıt okuması olacak.
Meraklısına not: Doğan Kitap, belli aralıklarla William Styron’un bütün kitaplarını yayımlayacak.
Çeviren: Kerem Sanatel
Doğan Kitap, 2019
736 sayfa, 55.50 TL.