Güncelleme Tarihi:
Her toplumun kendi kutsalları vardır. Bu kimileri için bir hayvanın kanı olabilir, kimi içinse dört tarafı duvarlarla çevrili bir yapı. Kimileri için bir demet çiçek, kimileri için bir tütsü demeti... İçinde doğulan toplum ve beraberinde getirdikleri her ne olursa olsun yine de her toplumda kutsallığını asla yitirmeyen bir şey daha vardır. Evrensel bir hakikat: Aile... Aile olmak beraberinde pek çok sorumluluğu, beklentiyi ve paylaşımı getirir. Her şey orada başlar, iyi insan olmak da hayırlı bir vatandaş olmak da ilk ailede öğrenilir, deneyimlenir ve bu küçük halkalar büyüyüp toplumu oluşturur.
Tam da bu yüzden mevzubahis aile olduğunda akan sular durur. Aileye haşa laf edilmez, aileden haşa söz çıkmaz! Kol kırılır yen içinde kalır. Zira ‘iyi aile’ olmak bunu gerektirir... Günümüz edebiyat dünyasının üretken kalemlerinden Ece Gamze Atıcı, meseleye iddialı bir gözle baktığı romanıyla karşımızda. ‘Sevdiğini Öldürmek Bizde Aile Geleneği’ ile ezberletilmiş tüm değerlere ve en başta da aile kavramına farklı ve muhalif de diyebileceğimiz bir yerden başkaldırıyor yazar. Bunu yapmaya da temel bir ayrımdan başlıyor: İyi aileler ve daha iyi aileler. Çünkü kötü aile yoktur, saklanması becerilememiş sırlar vardır.
Kitap isminin hakkını sadece mecazen vermiyor. Bu kitapta cinayet var. Hem de bir değil, iki tane. Her iki cinayetin çözülme süreci ve katil ile maktul arasında zikzaklar çizen anlatı, bunu birbirine taban tabana zıt iki aile üzerinden yapıyor. Kitabın okurunun gözüne çarpan ilk ters köşesi, batı geleneğinden alışık olduğumuz ‘babayı öldürmek’ kavramına yeni bir boyut getirmesi. Bu romanda baba-evlat arasındaki gerilimden eser yok. Onun yerine anne-oğul çarpışması söz konusu. Ölen anneyle başlayan hikâye ya da anneler, geride kalan evlatların hem içsel hem dışsal çatışmalarına eklenen diğer karakterlerle birlikte bir oyuna dönüşen hikâye, her ne kadar derin bir mevzuya parmak bassa da bunu eğlenceli bir yerden yapmayı başarıyor. İsmindeki alaycılığı sayfalarına da taşıyan ‘Sevdiğini Öldürmek Bizde Aile Geleneği’ bu haliyle tabulara meydan okuyan bir komedya...
‘İyi aile’ dediğimiz şey, tam da toplumun bize dayattığı aile formu. Çocukların anne babalarına benzediği, anne-babaların ‘iyi evlat’ yetiştirmek adına onları desteklerken aynı zamanda kendine benzeyen bu türlerin evrimsel olarak onların bir üst basamağına sıçramasına da yardımcı olduğu, bu sayede soyunu da daha güçlü kıldığı türden aileler. ‘Daha iyi aile’ nedir derseniz, evladın kendinden büyük aile fertlerine bir o kadar benzemediği, kendini ‘kurtarmayı’ başarmış ve aileden sıyrılmayı başarmış olanların içine doğduğu ailelerdir diyebiliriz. Şaşırdınız mı? Neden ki?
Cinayetlerin işlenmesiyle, katilin kim olduğu sorusu zengin ve zaten mutlu Hikmet ailesi ile mücadelenin kaçınılmaz bir yaşam formu olduğu Sümer ailesini buluşturur. Bu buluşmayla, bu olaya dek yan yana gelme ihtimali pek mümkün görünmeyen hayatların kesişmesine de tanık oluruz. Bu tanıklık ise o zamana dek ‘öyleymiş gibi’ gözükenlerin aslında öyle olmadığını gösterir... Mış gibi yapılan iyi ailelerin sahip olduğu duygusal boşluğun ve geleneksel olan ile geleneksel olmayanın örtük çatışmasını gözler önüne serer. Roman bu açıdan yepyeni bir bakış açısıyla aile kavramını aşina olmadığımız bir noktadan eleştiriyor. Kaşımaması gerektiğini bile bile gizli bir hazla yarasını kaşıyıp tekrar tekrar kanatan bir çocuğun haşin ama aynı zamanda parlak gözleriyle okuruna gülümserken, biraz can acısı ama aynı zamanda bolca kahkaha vaat ediyor.
SEVDİĞİNÄ° ÖLDÃœRMEK BÄ°ZDEÂ
AİLE GELENEĞİ
Ece Gamze Atıcı
DoÄŸan Kitap, 2019
336 sayfa, 30 TL.