Güncelleme Tarihi:
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema bölümünde öğretim görevlisi olan Dr. Uğur Kılınç’ın kaleme aldığı ‘50 Maddede Korku Sineması’, Karakarga Yayınları’nın ‘50 maddede’ serisinin son kitabı olarak okuyucu ile buluştu. Daha öncesinde ‘Oetgar’ın Felaketi’, ‘Çürük Ayvalar’ ve ‘Mitolojinin Müziği: Amon Amarth ve İskandinav Mitolojisi Üzerine Bir Deneme’ gibi kurgu ve kurgu olmayan eserlere imza atmış; çeşitli seçkilerde öyküleri yayımlanmış olan yazarın bu eseri kendisinin akademik bilgi birikimini ortaya koyduğu bir kaynak kitap niteliğinde. ‘Hollywood Sinema Endüstrisinde Korku Unsuru Olarak Dracula’nın Metinlerarası Dönüşümü’ teziyle bilim doktoru unvanını almış olan yazar, bu eseriyle korku sinemasına türsel ve endüstriyel yönlerden yaklaşıyor. Korku sineması hakkında dilimizde yazılmış olan kaynakların sınırlı olduğu düşünülürse bu eserin tam da olması gereken biçimde boşluğu dolduracağını söylemek mümkün. Kitabın gerek yerli ve yabancı kaynak taramasının kapsamı gerekse kaynakçasının derinliği bunun en büyük göstergesi.
Eserde ilk olarak en temel duygularımızdan biri olan korkunun sinema endüstrisinde konumlanışına dair tarihsel bir bakış açısı getiren yazar, sinemanın sessiz yıllarından; Dışavurumcu Alman Sineması’na; gotik sanatın sinema üzerindeki etkilerine; korku sineması ve korku tiyatrosunun ilişkisine; korkunun Hollywood’a uzanıp izleyici kitlesini yakalama serüvenine dair geniş bir perspektif sunup korkunun sinema tarihindeki yerini ele almış. Korku filmlerinde yer alan yıldız oyuncuların bu alandaki etkileri ve alana kazandırdıkları ivme; vampir, cadı, kurt adam, hayalet, mumya, zombi gibi fantastik karakterler ile Frankenstein; Dracula gibi edebi karakterlerin sinema tarihindeki etkileri ve türü beslemesi; kesme biçme filmleri ve korkuda aşırılık bölümleri de eserde detaylı biçimde işlenmiş ve dikkate değer olan konular olarak karşımıza çıkıyor. Toplumsal cinsiyet meselesi ile ele alınmış olan kadın kahramanlar ve queer alanları da eserin dikkat çekici bölümlerinden yalnızca bir kısmı.
Sinema külliyatı açısından oldukça detaylı işlenmiş bir eserin Türk korku sinemasına yer vermemiş olması kaçınılmaz elbette. 1960’lı yıllara kadar arşivcilik çalışmalarının yapılmamış olması en eski kaynaklara ulaşmayı zorlaştırsa da Türk korku sineması tarihine ışık tutan pek çok veriyi eserde görmekteyiz. Türk korku sinemasının bugününe de değinen yazar bu alanı da alt türlere ayırmayı ihmal etmemiş. Dehşet, iğrençlik ve istismarın korku sinemasının ana eksenini oluşturan unsurlardan biri olduğuna değinen yazar korku sinemasının ideolojik yönünü de şu şekilde açıklıyor:
“Anlamlar her daim didaktik olmak zorunda değildir. Bununla birlikte sinema perdesinde belirli bir kadrajla sınırlandırılan görsel ve işitsel anlatılar başlı başına pek çok şeyin yeniden üretimini gerektirir. Sinemadaki yeniden üretimlerin temsil ettikleri şey daima ideolojiktir diyemeyiz. Ancak söz konusu korku sineması olduğunda karakter olay örgüsü, diyalog veya göstergeler üzerinde mutlaka ideolojik bağlamı olan bir ipucu yakalamak mümkündür. Korku sinemasında korku duygusunun izleyici üzerinde yönlendirici bir etkiyle kullanılması onu ideolojik tarafa yaklaştıran bir durumdur.”
Bu ifadelerden anlaşılacağı üzere korku türü sinemanın diğer alt türlerinden ayrılan, seyir keyfinin yanı sıra söyleyecek sözü olan bir türdür. Bu doğrultuda söylenecek sözleri ‘50 Maddede Korku Sineması’ aracılığı ile ifade eden Dr. Uğur Kılınç, okura korku sinemasının dünü ve bugününe ışık tutan geleceği hakkında nitelikli öngörülerde bulunan bir eser sunuyor.