Güncelleme Tarihi:
Korkuyu yaratan sebeplerden biri de ‘dışarı’dan gelmek olmalı. Sonradan bir oluşa katıldığınızda, kurulmuş olanı devraldığınızda bir bilinmezin içine düşmekle kalmaz, onun elinizden alınmasından da endişe duyarsınız. Osmanlı’ya dair, kurumsal, kurgusal (anakronik) hemen her başlangıcın İstanbul’un fethiyle başladığı düşünüldüğünde korkunun bir ‘tutma’ ve ‘tutulma’ boyutu taşıdığı da görülür. Tarihçi ve kültür adamına düşen, yarattığı bağlam içinde kendi derinliğinden bakabilmektir. Elbette bilgiye ve belgeye dayanacaktır ama onun yaptığı envanter dökümü değil yorumbilime katkıdır.
Korkuyu mimarlık bilgisi ve tarihçi kimliğiyle yoğurup yorumlar Uğur Tanyeli. Onu, İstanbul olarak hem özneleştirir hem de mekânsallaştırır. Dahası ‘korkunun mekân inşa etmesine ilişkin’ bir kitap yazmaya giriştiğinde mimarlık kavramını geliştirerek fiziğin ötesine geçer. Böylece ‘ele aldığı konuları doğrudan mimari mekânın fizikselliği açısından değil, toplumsallığın hangi beşeri pratiklerle nasıl mekânlar kurduğu bağlamında da tartışır’. Soğukkanlı bir şekilde ‘İstanbul’un benzersizliği’ söylemini bir yana bırakarak ilerler. Hedefini akademik yaklaşımlarda görülmeyen şekilde ‘İstanbul’un metropoliten korkular alanını olabildiğince geniş bir tekinsizlik kaygıları ve sonuçlar dizisi olarak tartışmak’ olarak belirler. Modern tarihi ‘hep ötekilere yetişmek’ diye kurulan bir şehri, ‘18’inci yüzyıl’dan beri üretilen korkuların mekânsal tarihi’ perspektifinde masaya yatırır.
Toplam 11 ve onları açan altbaşlıklarla, İstanbul’u nasıl korka korka sevdiğimizin tarihini de yazar Uğur Tanyeli. ’Toplumsallaşmaktan korkmak’ üzerine yazılmış bir kitaptır yazara göre bu ve ‘kötü’ ve ‘kötülemeler’in doğasına tutulan bir projeksiyondur. Üstelik İstanbul yüzyıllardır kendi içinde korkuları toplamaz, dışarıya ‘korkular da ihraç eder’. ‘Kamusallık ve toplumsallık’ orada iç içe korkular vasıtasıyla geçirilir. Bir şehri böylece her tür iktidar dinamiğinin mimarisi içinde okumak da özgün bir çabadır. ‘Özetle bir korku metropolü’ olan İstanbul’u mekân, doğa, estetik, kadın, ölüm, öteki, roman, tarih ve taşra gibi kavramlarla yeniden okumaya tutmanın şaşırtıcı detayları düşündürücü olacaktır. Çünkü İstanbul, dışarıdan değil, ancak içeriden ve çoğul okundukça anlaşılabilecek bir mimari eserdir.
Sözünü sakınan ve öznel yorumunu geride tutan bir yazar değil Tanyeli. Her bir başlığın düşünülmesi, belge toplanması, yazılması yıllarca sürmüş emeğin özgüveni içinde. Halk hikâyelerinden şiire, romandan felsefeye, mimarlıktan sinemaya, hasılı hayatı kuran hemen her konuya duyduğu merakla okurun önüne istif değil düşünme yöntemi sunar. Korkunun tuhaf birleştiriciliği düşünüldüğünde, kitlenin ve alışılmışın üzerine gitmek entelektüel sorumluluk sayılmalı. Bir kent korku ile sevildiğinde akıl kaçınılmaz şekilde geride kalacaktır.
Geçmişe güzelleme, geleceğe vizyon sunma değil Uğur Tanyeli’nin derdi. İstanbul, İstanbul diye her vesileyle hamasate, sevgi alkışına, şarkı güftesine, inşaat sesine boğulan bir şehrin ‘siyasal bir mekân’ olmanın yanında nasıl bizi de mekânsallaştırdığına adanmış, korkusuz özel bir kitap ‘Korku Metropolü İstanbul’.
KORKU METROPOLÃœ Ä°STANBULÂ
18. YÃœZYILDAN BUGÃœNE
UÄŸur Tanyeli
Metis Kitap, 2022
432 sayfa.