Güncelleme Tarihi:
‘Köpek’ belgeselini çekerken motivasyonunuz ne oldu? Sizi ne harekete geçirdi?
Hayvanlarla beraber büyüdüm. Bizler gibi seven, sevinen, bağlanan, özleyen, korkan, heyecanlanan; psikolojisi olan canlılar köpekler. Kendi ihtiyaçlarını başka hiçbir insana muhtaç olmadan karşılayabilecek kadar müthişler. Aynı bizim gibi yaşam haklarına sahipler.
İnsanoğlu çok uzun yıllardır çevresini kendi menfaatleri doğrultusunda talan ediyor. Kentlerde hayvanlara beslenecek ortam; barınacak, dışkısını örtecek toprak bırakmadık.
“Havlaması için” evcilleştirilmiş olan köpekler, bugün havladıkları, sokağa kakasını yaptıkları veya birileri korktuğu için sokaklarda istenmeyen canlılar.
Sadece bu nedenlerle, sahip oldukları yaşam hakları sanki hiç yokmuş gibi, yıllarca yaşadıkları mahallelerinden değersiz bir eşya, sanki çöpmüş gibi toplatılıp “barınak” adı verilen toplama merkezlerinde bir ömür hapis hayatı yaşamaya mecbur bırakılıyorlar. Sağlıklı bir hayvanın birkaç metrekarelik bir kafeste yaşamaya mecbur bırakılması büyük haksızlık. Bu en iyi şartlarda hazırlanmış gerçek bir barınak olsa bile böyle. Bu köpeklerin çok önemli bir kısmı da yaşam merkezlerinden uzaktaki alanlara bırakılarak ölüme terk ediliyor. Ne yazık ki burada sağlıklı bir yaşam süremeden ölüp gidiyorlar.
Bütün bunlar olurken birileri de onları biraz daha iyi şartlarda, biraz daha uzun yaşatabilmek için çaba harcıyor. Maalesef birçoğu kendi hayatlarından vazgeçmiş durumda. Asıl yük de bu insanların üzerinde.
Hayvanların haklarını gerçekten koruyan yasalarımız hala yok. Bu nedenle her gün akla hayale gelmeyecek şiddet haberleriyle karşılaşıyoruz. Bu konuda hepimizin üzerine düşen görevler var; Devletin, belediyelerin, medyanın, vatandaşların, hepimizin sorumlulukları var.
Bu sorun sadece bireylerin çözebileceği ölçekte küçük bir sorun değil. Fakat bu sorun bizim çözemeyeceğimiz kadar büyük bir sorun da değil. Medyada sürekli kötü haberler görüyoruz. Fakat görünmeyen tarafta inanılmaz bir çaba var. Görünür olamadığı içi maalesef yayılamıyor. O çember bir gün kırılacak ve iyi olan her şey toplumun tamamına yayılacak. O zaman her şey daha güzel olacak. Köpek Filmi’mi yaparken temel motivasyonum bu oldu.
İstanbul, Ankara, Nevşehir, Mardin, Antalya, İzmir ve Kars’ta çekimler gerçekleştirdiniz. Bu lokasyonlar neye göre belirlendi?
Aslında mesele bir bölgenin veya bir şehrin meselesi değil. Farklı bölgelerden temsillerin olması benim için oldukça önemliydi. Lokasyonlar karakterlerin ve coğrafyanın özelliklerine göre belirlendi. Her bölge aynı yaşam standartlarına sahip değil. Fakat vicdanı olan insan her yerde vicdanlı insan. Bu sayede olanaksızlıklara rağmen hayvanlar için birçok şeyin yapılabileceğine tanık oldum. O tanıklıklar belgesele yansıdı.
Hayvanların çektiği sıkıntıları yansıtırken zorluk çektiniz mi?
Bu sanırım işin en zor kısmıydı. Bazı şeylere tanık olmak çok üzücüydü. Kimi anlar hiç aklımdan çıkmıyor. Tabii işin zor olan kısımlarından bir tanesi de karar verme süreciydi; ne kadarını ne kadar göstereceğim kısmı. Hayvanların içler acısı hallerinin medyada paylaşılıyor olmasından rahatsızım. Onlar çok asil varlıklar ve bunun gibi görsellerle temsil edilmemeliler. Bu elbette hiçbir şey göstermeyelim, üstünü örtelim demek anlamına gelmiyor. Neyi ne kadar göstereceğimizi iyi düşünelim, neye hizmet ettiğini ve ne sağlayacağını iyi değerlendirelim istiyorum. Belgeselde daha çok ima etmekten yana oldum. Kötü haldeki bir köpeğin durumunu göstermeden, onunla ilgili söylemek istediğim şeyi söyleyebildiysem o görseli kullanmamayı tercih ettim.
Film ile ilgili hayvanseverlerden ne gibi yardımlar gördünüz?
Hayvanların daha iyi yaşam koşullarına sahip olmalarını istiyorsak dayanışmak zorundayız.
Ben bunun için herkesle bir araya gelmeye çabalıyorum. Bu insanların benim gibi düşünmesine gerek yok; yanlış da düşünebilirler, ben de yanlış düşünebilirim. Bu bizim bir araya gelmemize engel olmamalı. Konuşup, tartışıp beraber mücadele etmeliyiz. Bu belgeselin böyle bir çıkış noktası da var. İnsanlar etrafında neler oluyor görsün istiyorum.
Böyle bir topluluk oluşturma hayali bu konuyla ilgili bir çalışma yapmaya başladığım günden beri aklımda. Bu nedenle belgesel daha proje aşamasındayken kitlesel fonlama kampanyası yaptık. Belgeselin çekim maliyetinin çok önemli bir kısmı 200’den fazla kişinin bağış yaptığı bu fon sayesinde karşılandı. Bu insanlarla hala temas halindeyim ve ilk gösterimizde belgeseli beraber izleyip, tanışmış olacağız. Daha sonra yine beraber projeler yapacağımıza, bir araya geleceğimize çok eminim. Bunun dışında çok sayıda gönüllünün, derneğin, hukukçunun, desteğini aldım. Bu sayede her türlü bilgiye erişimim oldu, çalışmam zenginleşti. Onların desteği olmasaydı bu belgesel olamazdı.
38. İstanbul Film Festivali’nin yanı sıra 42. Wildlife Film Festivali ile gösterimler sürecek. ‘Köpek’ filmini başka platformlarda da görecek miyiz?
Belgesel, prodüksiyonu tamamlamış olmakla bitmiyor. Şimdi yeni ve başka türlü bir süreç başladı. Bu belgeseli Türkiye’de herkesin izlemesini çok önemsiyorum. Bunun için elimden geleni yapacağım. Ayrıca burada yaşananların dünyanın birçok ülkesinde yaşandığını biliyorum. Köpek Filmi’nin başka ülkelere giderek bir tartışma başlatmasını istiyorum. Şimdiden Kuzey Amerika’dan ve Avrupa’dan iki festivalden kabul aldık. Türkiye’de başka yerlerde de muhakkak gösterilecektir. Program belli oldukça sosyal medya hesaplarımız üzerinden paylaşımlar yapacağım.
Sokak hayvanlarının yaşamı insanlara bağlı, siz bu farkındalığı oluşturma ve pekiştirme adına farklı çalışmalar, farklı iletişim faaliyetleri yürütecek misiniz?
Daha proje aşamasındayken belgeselin etrafında müthiş bir topluluk oluşmaya başlamıştı. İnanıyorum ki gösterimlerin ardından bu kalabalık artacak. Belgeseli merkeze alıp bu insanlarla teması arttırmak istiyorum. Ulaşabileceğimiz herkese ulaşmamız, olan biteni ve neyin olması gerektiğini anlatmamız lazım. Bu işin eğitim ayağını da çok önemsiyorum. Üyesi olduğum Hayvanlara Adalet Derneği’ndeki avukat arkadaşlarım okul okul gezerek ilköğretim öğrencilerine hayvan haklarını anlatıyor. Bir süre sonra bu konular ders müfredatlarına girip, ünite ünite okutulacaktır. Çıkarılacak yasalar elbette önemlidir. Ancak hayvanlar için gerçekte ne olacağı bizim nasıl bir toplum olduğumuzla orantılı olacaktır.
38. İstanbul Film Festivali / Ulusal Belgesel Yarışma kategorisinde yarışan ‘Köpek’, 12 Nisan Cuma saat 13.30’da Pera Müzesi Oditoryumu’nda izlenebilir.