Güncelleme Tarihi:
Özellikle Fransız Yeni Dalga akımına dahil olan yönetmenlerin en azından bir kısmında görülürdü bu ilişki. Yani önce yazı insanı olarak yola çıkmak, sonrasında kariyerini kamera arkasında sürdürmek... Ki böylesi bir serüvene sahip isimlerden biri ünlü sinema dergisi Chaiers du Cinema’da eleştirmen olarak yaklaşık sekiz yıl kalem oynatan François Truffaut’ydu. Keza Jean-Luc Godard ve bu yıl aramızdan ayrılan Bertrand Tavernier de film eleştirileri yazan, sonrasında da yönetmenliğe geçen yaratıcılardı. Bizde böylesi bir refleksin ifadesi olarak ilk elde akla 1950’lerde işin yazı cephesinde yer alıp sonrasında yönetmenliği seçen Halit Refiğ geliyor. Metin Erksan ve Erden Kıral da başlarda sinema üzerine yazan çizen yönetmenlerimizdendi. Bir zamanlar Antrakt dergisi çatısı altında birlikte mesai harcadığımız sevgili Durul Taylan da sinema yazarlığında işin daha zorlu cephesine geçen ve yedinci sanata dair tutkusunu yönetmen olarak sürdüren isimlerdendir.
Bir de asıl olarak ‘yönetmen’ kimliğiyle öne çıkan, bilinen ama işin edebiyat kısmına da hâkim sinemacılarımız var. Örneğin Tayfun Pirselimoğlu, Onur Ünlü, Ercan Kesal, Derviş Zaim... Romanları, öyküleri, hatıralarıyla birçok kayda değer metne imza atan isimler...
İşte bütün bu adlarını saydığımız, kadrajlar ve setler kadar yazın dünyasında da izler bırakmayı başarmış yaratıcılara bir yenisi eklendi: Orhan Eskiköy. Kendisi, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesine bağlı Demirci Köyü’nde, Türkçe bilmeyen Kürt çocuklarla bir yıl geçiren bir öğretmenin yaşadıklarını anlatan 2008 tarihli ‘İki Dil Bir Bavul’ adlı etkileyici kurmaca belgeselin iki yönetmeninden biri olarak sinemaseverlerin hafızasına yerleşmiş bir isimdir. Partneri Özgür Doğan’la beraber 2012 yapımı ‘Babamın Sesi’ne de imza attıktan sonra 2017’de de ilk ‘solo’su ‘Taş’ı çekmişti.
Eskiköy’ün Nebula Yayınları’ndan çıkan kitabı ‘Komşular’ ise yine içinde yaşadığımız toplumun, kimi portreler vasıtasıyla panoramasına soyunuyor ama ondan öte, çalışması daha çok detaylara özen gösteren bir yazarın, usta bir gözlemcinin yazınsal yansımalarına dönüşüyor.
Kitapta 15 öykü yer alıyor. Bu geniş bir skalada gezinen metinlerde anlatıcılar bazen erkek bazen kadın oluyor ve durdukları yerlerden, bulundukları konumlardan hem kendilerinin hem de çevresindekilerin çelişkilerini, tuhaflıklarını, gelgitlerini aktarıyorlar. Kitabın genel coğrafyası içinde en çok ‘Erbil’ adlı hikâyeyi beğendim. Fazla kilolu bir erkeğin, etrafındaki rahatsız edici bakışlar eşliğinde sürdürdüğü hayatından kesitler aktarırken özellikle metnin Cemil Kavukçu evreniyle ‘kargalar’ üzerinden kurduğu bağlantı çok hoşuma gitti. Hem de bu öyküde Orhan Eskiköy’ün kaleminin ulaştığı ustalığa, zekice bakışa ve göndermeler bütününe (“Cemil Abi elini Erbil’in sırtına koydu: ‘Ben öyle biri değilim evlat, utanırım. Git kendine başka bir kahraman bul”) vuruldum. Geçmişteki bir hesabın kapanmasına yönelik upuzun bir nefretsel sürecin ifadesi olan ‘Issız’daki ‘film-noir’ tadının da altını çizmeliyim. Değişen toplumsal yargılara, değerlere, insan profillerine rağmen gelir geçer rüzgârlara kapılmayan, durduğu yeri bozmadan ilkelerine sadık kalan ve ister istemez ‘arkaik’leşen modellerin simgesi de ‘Sonay Bey’in Ölümü’ adlı öykü vasıtasıyla boy veriyordu kitapta.
‘Komşular’ bir bakıma birbirine değen ama umursamaz çizgilerde seyreden, eski sıcaklığını yitirmiş ama nasıl bir değere sahip olduğu da hatırlanan insan ilişkilerinin yumağında geziniyor. Bu çalışmaya iyi bir sinemacının kaleminden çıkmış etkileyici, hatırlatıcı, hafıza tazeleyici ve hüzünlendirici bir öyküler toplamı demek de mümkün. Özetle; kütüphanenizdeki kitaplara yeni bir ‘komşu’ geldi diyebiliriz.
KOMŞULAR
Orhan Eskiköy
Nebula Kitap, 2021
160 sayfa, 26 TL.