Koleksiyonun şahsiliği piyasanın banal zevkine direnç noktası

Güncelleme Tarihi:

Koleksiyonun şahsiliği piyasanın banal zevkine direnç noktası
Oluşturulma Tarihi: Eylül 17, 2021 09:37

Sanatatak, Artweek@Akaretler’e Şenol Yorozlu sergisiyle katılıyor. Aslında yakında çıkacak ‘Sayıların Yerleşimle İlgisi Yoktur’ adlı Murat Yurttutan koleksiyon kitabının sergisi bu. Sanatatak’ın kurucusu, eleştirmen Ayşegül Sönmez, “Şahsi biriktirmeleri çok önemsiyorum; bir sanatçıdan vazgeçmemeyi, yıllar içinde onu yakından tanımayı, onunla birlikte derinleşmeyi... Murat Bey de böyle yapmış. Koleksiyonerlerden şahsi tercihlerde bulunmalarını bekliyorum. Çünkü bu şahsiliğin piyasaya ve onun geçici banal zevkine bir direnç noktası oluşturabileceğini düşünüyorum” diyor.

Haberin Devamı

Öncelikle Artweek’e Sanatatak olarak katıldığınız serginin ismiyle başlayalım; aynı zamanda 10 Kasım’da Sanatatak Yayınları’ndan çıkacak Murat Yurttutan koleksiyon kitabının ismi... ‘Sayıların Yerleşimle İlgisi Yoktur’ derken tam olarak neyi kastediyorsunuz?
Artweek@Akaretler’de kitabın sergisini yaptık. Murat Yurttutan, 30 yıldır koleksiyon yapıyor. İki kuşaktan bahsedilebilir koleksiyonunda. İlk kuşak ağırlıklı olarak Mübin Orhon ve Nejad Devrim, Adnan Varınca’dan, ikinci kuşak da ağırlıklı olarak Şenol Yorozlu, Hüseyin Ertunç ve Selim Altan’dan oluşuyor. Bir üçüncü kuşak yok. Belki olacak. Çok ‘slow’ bir koleksiyoner o anlamda ve ben bu tür şahsi biriktirmeleri, bu yavaşlığı çok önemsiyorum. Bir sanatçıdan vazgeçmemeyi, yıllar içinde biriktirdikçe onu daha yakından tanımayı, onunla birlikte derinleşmeyi... Murat Bey de böyle yapmış. “Neden bir kitapta sizi daha yakından tanımıyoruz. Sizi tanımak bizi Şenol Yorozlu’ya da götürecek. İlginç yeni köprüler kurulacak” dedim. Öyle çıktı ortaya. Artweek’teki Şenol Yorozlu sergisi de kitapta yer alacak eserlerden oluşuyor.

Koleksiyonun şahsiliği piyasanın banal zevkine direnç noktası
Başlıktaki söz bir caz sanatçısına, Ornette Coleman’a ait. Coleman, şahsi sesin önemine vurgu yapıyor. Herkesin sadece ona ait bir sesi olduğunu, notaları filan saymayı bırakıp bu sesi duymamız gerektiğini söylüyor. Biz de kitapta Murat Bey’in notlarını okuyoruz. Onun Ankara’da çocukluğunu, ilk dinlediği plağı filan öğrenirken bir yandan da zaman içinde biriktirdiği Şenol Yorozlu eserlerine bakıyoruz. Bu bizi rakamlardan bağımsız, hisse senedi gibi alınmamış eserlerden oluşan bir koleksiyona götürüyor. Şahsi seçimlere dayanan koleksiyonun ardındaki şahsı tanıyınca, onun dinlediği plakları da görünce sanatçıya dair yeni bambaşka taze fikirler geliştirebileceğimizi düşünüyorum.

Haberin Devamı

Bir eleştirmen bir koleksiyonerden ne bekler? Ya da bir şey bekler mi?
Nefis soru. Ünlü Fransız eleştirmen ve yazar Catherine Millet ile yaptığımız konuşmada o dikkat çekmişti. “Eskiden müze müdürlerini, küratörleri yetkiyi almak, yetkiyi kötü kullanmak, sanatçıları manipüle etmekle eleştiriyorduk. Şimdi onların yerini, emir beyi olarak koleksiyonerler aldı. Kimse onları eleştirmiyor” demişti. Eleştirmemiz çok gerekli oysa. Takdir ettiklerimizi de bu kitap gibi örnek olarak kamuya açmalıyız. Bugün mesela tanınmış pek çok işinsanının koleksiyonuna baktığımda hiçbir kriter, şahsi seçim görmüyorum. Aksine piyasanın birtakım öne çıkan, artık ezberlediğimiz isimlerinin ezberlediğimiz işlerini görüyorum. Mesela sanat tarihinden önemli sanatçıların işleri var. Onların da bağlamı, birbirleriyle ilişkisi tamamen kör.

Haberin Devamı

O zaman bir eleştirmen olarak koleksiyonerden de mi eleştirel olmasını bekliyorsun?
Aslında şunu bekliyorum, şahsi tercihlerde bulunmasını... Çünkü bu şahsiliğin piyasaya ve onun geçici banal zevkine bir direnç noktası oluşturabileceğini düşünüyorum. Ve bu da Türkiye’de yok denecek kadar az var. 1980’lerin sonunda, 1990’larda TIR’larla yapılan alımları hatırlıyorum. Yine bu dönemde cip karşılığı, sitede yazlık ev karşılığı toplu alımlar yapan koleksiyonerleri hatırlıyorum. O noktada değiliz ama şahsi bir deneyim yaratma noktasında da değiliz.

Şenol Yorozlu uzun zamandır gündemde değil. Tekrar gün ışığına çıktı bu sergi aracılığıyla. Kitap da öyle yapacak. Çocukluğunuzdan beri kendisini tanıdığınızı biliyoruz. Bugün baktığınizda resmiyle ilgili ne gibi yeni tespitleriniz var?
İşte Yorozlu’nun uzun zamandır olmaması Yorozlu’nun artık silinip gittiğini değil, aksine piyasanın ve onun aktörlerinin ne kadar geçici, uçucu, incitici, rakamlara sadık değerlere sahip olduğunu gösteriyor. Onu geçicilikten koruyan da bugün baktığımda koleksiyonerleri. Koleksiyoner, şahsi alım yapar, kendisinden, öyküsünden, merakından, hayattaki pek çok müzik gibi başka şeyden beslenirse piyasanın üstünden atlayabilir ve sanatçısını da kolaylıkla atlatır. Yani korur ve onun sürekliliğini sağlar. Bunu bu kitap ve sergi sürecinde fark ettim.

Haberin Devamı

Yorozlu’yu nasıl tanımlarsınız, çağdaş mı güncel mi modern mi?

Koleksiyonun şahsiliği piyasanın banal zevkine direnç noktası

Nasıl tanımlarım biliyor musun? Politik bir sanatçı olarak. Yüzde yüz politik bir sanatçı. Ama politik bir resim yapmıyor. Sanatını politik olarak yapıyor. Bu aradaki farka biliyorsun Godard vurgu yapar. Çok severim. Ve bu ayrımı hep hatırlamalıyız. Politik sanat yapmakla politik olarak sanat yapmak arasında dağlar kadar fark vardır. Yorozlu politik olarak resim yapıyor. Barnett Newman ile Kod Adı Yeşil arasında gidip geliyor, o yeşil fermuar soyutlama... Resimlerinin arkalarında güncel notlar, gazete kupürleri var. Resimlerinin önleri kadar arkaları da önemli. Cihat Burak da böyle yaparmış. Resminin arkasına bir sürü yapıldığı zamana dair evrak yapıştırırmış.
Sonuçta Yorozlu, kavramsal bir sanatçı. Resme de heykele de ne yaparsa yapsın ona bir fikir olarak yaklaşıyor. Mahirlik meydanı olarak değil! İnanılmaz düzenli bir şekilde içinde yaşadığı memleketin siyasi ve politik gündemini takip ediyor. Bu gündemle çarpışma, çatışma biçimi sanat üretiminin kendisini oluşturuyor. Görünür olanın üzerini kalıcı olması için sürekli örten bir sanatçı.

Haberin Devamı

Politik koleksiyoner var mıdır?
Şahsi öyküsüyle tercih yaparsa elbette politik olur, ister istemez.

Artweek’te kimleri beğendiniz?
Favorim triptik resmiyle Tayfun Gülnar. Bir de sarkastik yazı resimleriyle Esra Gülmen.
Artweek@Akaretler, 19 Eylül’e kadar Akaretler Sıraevler’de görülebilir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!