Güncelleme Tarihi:
Klişelerle, önyargılarla, toplumsal rol ve kalıplarla kuşatılmış hayatlarımız. Renklerimiz, oyunlarımız, mesleklerimiz ve hatta duygularımız bile daha baştan çizilmiş.
Kaynattığı iksir, upuzun saçlarını sümük yeşili yerine peri mavisine çevirince çılgına dönüp hemen bir çocuk kaçırmaya karar veren cadı da kalıplara inanıyor olmalı ki gözüne bebeklerle oynayan ‘haylaz’ bir oğlan çocuğunu kestiriyor. Çocuk kaçırma nedeni de ayrı klişe: “Cadılar cadıca işler yapar!” Cadıların kötü olduğu fikrine inanmış bir kere. Gerçekte neler hissettiğini, neler istediğini hiç sormamış kendine.
Gözüne kestirdiği Aslan da bebeklerle oynamayı seviyor olamaz yani. Olsa olsa bebekleri kırıp kız kardeşini kızdırmak isteyen veledin tekidir. Aslan’ın sorunu bambaşka halbuki. Oyuncak bebeklerin saçlarını taramaya bayılıyor ama yeterince uzun olmadıkları için istediği şekilleri veremiyor. “Ama cadının saçları”... Cümlesini bile bitirmeden elinde tarağıyla cadının omzunda buluyor kendini.
Cadı istediği kadar tehditler savursun, mızmızlık edip tepinsin Aslan’ın aklında muhteşem tasarımlar, delice örgüler, görkemli topuzlar...
Bireysel kimliğe saygıyı artırmak ve klişelere karşı savaşmak için verilen Anlatım Eşitliği Ödülü sahibi ‘Cadıca İşler’, illüstratör Marta Sevilla sayesinde adeta bir çizgi filme dönüşüyor. Hele kıpkırmızı saçlarını tam ortadan ikiye ayırıp iki yana güzelce yapıştıran Aslan’a bayılmamak elde değil.
////
Kibirli ve mızıkçı bir kurt...
Yeri geldi sanatçı olmak için dişini tırnağına taktı, yeri geldi sıkıntıdan dünya turuna çıktı. Bir bakmışsınız gölgesinden korkuyor, bir bakmışınız kendine küsüp rengini değiştirmek istiyor. Birbirinden tatlı, komik ve duyarlı hikâyelerine bir yenisi ekleniyor Kurt’un. Bu defa hırslı mı hırslı, biraz da kibirli ve mızıkçı; karşınızda ‘Kendini Çok Seven Kurt’.
Kurt kafaya takmış, bu seneki ‘En Kötü Kurt’ yarışmasını mutlaka ama mutlaka kazanmalı. Yarışmayı en kuvvetli, en hızlı, en becerikli ve doğal olarak en kötü kurt kazanacak. Nihayet yarışma günü Üstat Baykuş’un hakemliğinde gelip çatıyor. Dedik ya Kurt ne pahasına olursa olsun kazanmayı aklına koymuş. Hal böyle olunca hedefe giden her yolu mübah görüyor ve ne kadar hile varsa yapıyor. Öyle ki arkadaşları yarışmadan çekiliyorlar sonunda. Onlar üzgün ve kırgın halde çekip giderken Kurt hiç gocunmadan kupayı kaldırıyor ve kasıla kasıla tüm ormanı gezmeye çıkıyor. Tabii ki bu muhteşem gururu herkes görmeli.
İnsan ister istemez gıcık oluyor Kurt’a. Ama merak etmeyin, kibir sarhoşu bir halde gezerken yolunu kaybedip düştüğü kuyuda düşünmek için bol bol vakti oluyor; gerçek sevgi ve arkadaşlık dünyanın bütün ödülleri ne değmez mi?