Güncelleme Tarihi:
Her deniz güzeldir fakat Hint Okyanusu’na bağlı bir içdeniz olan Kızıldeniz sanki suyun büyüklüğünden insanı korumak için tabiatın oyduğu özel bir sığınak gibidir. Ve bir mekânın öyküsü ne kadar geri giderse yüzü de o denli muğlaklaşır. Bu sebepten tek bir hikâyeye değil, onlarca öyküye bağlanan Kızıldeniz için ‘kayıp mekân’ sıfatı yerinde görülebilir. Alexis Wicks de ‘Kızıldeniz’ adlı kitabına ‘Kayıp Mekânın İzinde’ alt başlığı koyarak bu öyküyü daha da derinleştirir. Amacı coğrafya ile tabiat, tarihle kültür arasında örülen doğallığı ‘bilgi ile berraklaştırmak’ ve kendine özgü yeni bir anlatı çatmaktır. ‘Suda hayatiyet bulan şey’in peşine düşer Wicks. Bu sebepten etimoloji, mitoloji, dinler tarihi, felsefe, iktisat tarihi, antropoloji gibi birden çok disiplinin eşliğinde dalar Kızıldeniz’e. Bir kültür ve zaman dalgıcı gibi çalışır.
Tarihyazımında vazgeçilmez olan belgedir ve bu yolla mekân gerçek kimliğine kavuşur. Bir su imparatorluğu da olan Osmanlı, Kızıldeniz’e sanki asıl vasfını kazandıran en etkili aktör konumundadır. ‘Osmanlı Kızıldeniz’ine yoğunlaşır Alexis Wicks çalışmasında. Arşive girer. Farklı kaynakları çaprazlama okur. Bir yandan yöntem olarak Braudel’in ‘Akdeniz’ kitabına bağlanırken diğer yandan ‘modernitenin kozmosunda merkezi bir unsur olan denizle haşır neşir olma halinin soykütüğünü ve egemen deniz fikrinin erken 19’uncu yüzyıl Avrupa’sında beşeri bilimlerle birlikte nasıl doğduğunu gün yüzüne çıkarmaya’ odaklanır. Beş bölüm boyunca Kızıldeniz’in altından girip üstünden çıkar adeta. Kızıldeniz üzerinden modernitenin röntgenini çeker.
Kızıldeniz ismi nereden gelir? Wicks ayrıntısıyla ‘icat edilmiş olanın doğasını’ şaşırtıcı şekilde açıklar. ‘Ezelden beri var olan’ bir adlandırma değildir Kızıldeniz. “Proust’un savunduğu gibi, isimlerle yerler arasındaki temel analitik ayrımı her daim hatırda tutmak şarttır” ona göre. Yüzyıllar boyunca farklı isimlerle bürünen bu içdeniz, evren kelimesinin odağında ‘sonsuz ve sınırsız’ olduğu kadar ‘kendi iç bağlantıları olan, sıkı sıkıya kaynaşmış bir âlemdir’. Jeolojik olarak ‘bıçak sırtı bir mekân’ olmakla kalmayıp ‘uzun ve dar bir su kütlesi’ olarak ‘peyzajında gelişigüzel serpiştirilmiş hayalet kentlere’ de yatak olmuştur. Limanlar, ‘ilk modern insanların (Homo sapiens) günümüzde Eritre’de bulunan Buri Yarımadası’ndaki bir sahil şeridine yerleşmiş’ olmalarının gerçekliğini başka yönden anlamlı kılar.
Alexis Wicks geniş literatür bilgisini tarih felsefesinin içinde yoğururken merkezde tuttuğu amaca kolaylıkla dönme refleksine sahip bir çalışma sunuyor okura. Talasoloji (denizbilim ve denize görelilik) üzerinden ilerlemeyi öneriyor. Bu bağlamda ‘Bir Kızıldeniz Metasının İzini Sürmek’ bölümünü çok dikkatli okumak gerekiyor. Metadan kastı kahvedir yazarın ve ona göre ‘herhalde hiçbir şey tek başına Osmanlı Kızıldeniz’i ile onun dünyasını kahveden daha iyi akla getiremez’. Kahvenin ticari meta olmak yanında sosyokültürel ortamı nasıl uyarıp canlandırdığını, sonra da kolonyalizmin elinde nasıl küresel bir nitelik kazandığını ortaya koyarken önemli bir Avrupa ve modernite eleştirisinde bulunur. ‘Kolonyal ara ürünler (kahve, şeker, pamuk, tütün vb.) ‘beyaz adam’ın elinde yeni öykünün ölmez ve etkin temalarına dönüşür.
Kızıldeniz üzerinden bir tarih felsefesi yanında Osmanlı tarihyazıcılığının imkânları ve problematiklerini düşünmek için çıtası yüksek, yorum ve bilgileri hayli zengin bir kitap ‘Kızıldeniz’. Tıpkı denizin kendisi gibi, uzun, incelikli, yaratıcı ve merak uyandırıcı. Üstelik ‘Oryantalizm ile tarih arasında bölünmeden’ ilerleyen ve talasolojiyi yeniden düşünmek için yetkin bir çalışma.
KIZILDENİZ
KAYIP MEKÂNIN İZİNDE
Alexis Wick
Çeviren: Ezgi Dikici
Koç Üniversitesi Yayınları, 2023