Güncelleme Tarihi:
Kitapçıdan aldım bir tane, eve geldim 84 sayfa. Bilin bakalım bu nedir? ‘Nar Kitabı’ elbette. Bernd Brunner yazmış, Almancadan Neylan Eryar çevirmiş, Kırmızı Kedi yayımlamış. Şaşırtıcı ama gerçek, Brunner de narla ilk kez, benim de pek sevdiğim, her türden siyahın daha da renkli kıldığı İstanbul’un Tarlabaşı’nda kurulan pazarda tanışmış.
Renkli, bereketli, taneli, faydalı ve lezzetli bir kitap. Her şeyden önce nar vitamini. Kitapta da narın doğumundan çocukluğuna, tarihinden mitolojisine, edebiyatından mutfağına her şey var. Nar olur da var olmaz mı?
Yazmaya yanlış yerden başlamışız, bilemedik. İnsanı yaz, dön yine yaz. Hiçbir şey olmuyor, değişmiyor. Diyalektik bir tek insan denen türde işlemiyor. Aynı hamam aynı tas. İnsanın neresinden dönersen kâr, neyse bunu elimiz kalem tutarken henüz fark ettik de doğayı, hayvanları, bitkileri, ağaçları yazmaya, onlarla söyleşip hemhal olmaya başladık. Kendi adıma söylüyorum elbette. Son yıllarda okuduğum kitaplar da çoğunlukla, doğa ve hayvanlar üstüne.
Elma nerede peki? Cennet elması dediklerine bakmayın, kovulalı beri dünyada sürgün, iyi ki kovulmuş, yoksa oraya gidene kadar nasıl bekleyecektik? Cennetten kovulmanın suçlusu olarak gösterilen elmanın belki masum, gerçek sorumlununsa nar olduğuna dair rivayetin muhtelif olduğunu da öğreniyoruz kitaptan. Kitabın en iyi bölümü de mitolojide nar. Tabii ‘Narın nasıl soyulacağı...’ demek üzereydiniz ki, birden durdunuz, bu elma değil ki, öyleyse ya ‘açmak’ ya ‘ayıklamak’ ya da ‘işlemek’ diyeceğiz ki, hepsi de nara çalışanlar için birbirinden güzel işler sayılır. Nar işlemeye devam diyelim, nar işlemek, güzel işlerdendir zira.
Adına ilişkin söylenceler de kendisi gibi pek bol. Latincede ‘garanatum’, çekirdekli, çekirdeği bol demekmiş. İtalyancada ‘melagrana’ denilmesi bundanmış. İspanyolcada ise ‘granada’ denir ki kalbimin başkentidir, ‘granado’dan türetilmiş olup ‘kırmızı’ anlamına gelmesi de kalbimizdeki yerinin kıymetini bir kez daha artırır.
Farsçası da ateştir malumunuz. Botanik yaklaşımı, yetiştirilmesi, mutfakta kullanımı... Kitapta hepsi güzel gravürler eşliğinde anlatılmış. Narın ateşinin yükseldiği ve yaygınlaştığı son yıllarda böyle bir kitabın yayımlanması da mutluluk verici. Kitapta en çok geliştirilmesi gereken yer ise edebiyatta nar bölümü. Bu bölümde özellikle Lorca’nın şiirlerinden söz edilmesini beklerdim. Arka kapak yazısında, ‘Türkçesi de hiç fena olmayan’ yazarımızın İstanbul’da yaşadığı belirtiliyor. Öyleyse Türk edebiyatında da narla ilgili pek çok kitap olduğunu, bunları okuyarak hem Türkçesini geliştireceğini hem de diline nar lezzeti katacağını belirtelim, ki ‘Nar Kitabı yeni baskılarında daha bereketli, daha lezzetli olsun.
Bernd Brunner’e teşekkür ediyor, “biz yandık aşkın narına” diyoruz.