Güncelleme Tarihi:
Albert Camus ‘Tipasa’ya Dönüş’ ismini verdiği denemesinde gençken yaz günlerini geçirdiği Cezayir’deki Roma kenti Tipasa kalıntılarına İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaptığı ziyaretini anlatıyordu. Savaşın yıkımının ardından burada yaşadığı aydınlanma anıyla -“Kışın ortasında, en sonunda içimde yenilmez bir yaz bulunduğunu öğreniyordum”- Camus, tüm varoluşsal sancılarına rağmen Fransa’ya döndüğünde adaletsizliğe karşı bir ses olma çabasına devam ediyordu. Isabel Allende de son kitabı ‘Kış Ortasında’da hayatları boyunca kışı yaşamış üç Latin Amerikalıyı, içlerindeki yazı bulmaları için birlikte yapacakları bir yolculuğa çıkarıyor.
Latin Amerika edebiyatında günümüzün en önemli hikâye anlatıcılarından Isabel Allende, ‘Kış Ortasında’da hayranlarının çoğunu yine huzursuz ve en sonunda da memnun edecek gibi gözüküyor. Juan Rulfo ve Marquez’den miras aldığı ‘büyülü gerçekçiliği’ bu romanda kullanmasa da ona ün kazandıran, iyi şekilde ifade edilen fikir pasajları, siyasi kargaşa, iyi çizilmiş karakterler ve aşk hikâyesi ile okuyucusunu yine paçasından yakalamayı başarıyor.
‘Kış Ortasında’ 2015’in aralık ayının sonlarında yanlışlıkla gelen Sibirya kışının etkisindeki Brooklyn’de yaşayan Lucia Maraz’ın beton ve tuğlalardan yapılma izbe odasında açılıyor. “Depremlere, su baskınlarına, arada bir yükselen tsunamilere ve siyasi çalkantılara alışıktı o; makul bir süre içinde herhangi bir felaket baş göstermezse kaygıya kapılırdı.” New York Üniversitesi’ne ziyaretçi okutman olarak gelen 62 yaşındaki Lucia için ayrıca, “Cinselliği, romantik bir macerayı ve aşkı özlüyordu” diyor Allende. Yazar bu canlılıktaki kadının karşısına ise okuldaki şefi ve komşusu Richard Bowmaster’ı koyuyor. Depresif karakteriyle Richard, “bir daha hiç sevmeyeceğini” söylüyor. Lucia’nın küçük flörtleriyle ‘romantik-komedi’ tadında ilerleyen hikâye, Richard’ın kar yağışının arttığı bir anda önünde giden bir araca çarpması ve kartını verdiği sürücü Evelyn Ortega’nın eve gelmesiyle trajediye kapı aralıyor. Guatemalalı kaçak göçmen Evelyn’in bagajda getirdiği cesetle birlikte, sürprizsiz ve mükemmel derecede kontrollü ilerleyen Richard’ın hayatının yönü değişmeye başlıyor. Richard hiç yüz vermediği Lucia’yı eve çağırıyor ve üçlü bagajdaki cesetle birlikte bir yolculuğa çıkıyor. Allende, yolculukla birlikte üç kahramanının her birinin yaşamlarının arka planlarını okuyucusuna sunuyor. Her birinin hikâyesi korkunç bir trajediyi barındırıyor. Örneğin, Richard Brezilya’da hayatta kalmasının beklenemeyeceği bir trafik kazasına karışıyor. Şilili Lucia, Salvador Allende’nin devrildiği Pinochet’nin darbesinden sonra kardeşini kaybediyor. Evelyn 12 yaşında Guatemala’da ağabeyinin mensubu olduğu çetenin üyelerinin tecavüzüne uğruyor. Yazar Meksika’dan ABD’ye uzanan insan ticareti ve göçmenlerin sınırı aşma çabalarını da Evelyn üzerinden veriyor.
Romantik-komedide bu kadar huzursuz edici pasajların neden olduğunu sorabilir okuyucu. Ama Allende, Şili’deki 1973 darbesinden sağ çıkmayı başardı. Kuzeni, Cumhurbaşkanı Salvador Allende hayatını kaybetti. Şili yıllarca sürecek bir dikta rejimine mahkûm oldu. Kızı 1992 yılında 28 yaşında öldü. Allende, Güney Amerikalıların acıları ve kederlerini en iyi bilen isimlerden biri. ‘Ruhların Evi’ ile başlayan yazarlık hayatında, hep ezilen ve mülksüz olanların hayatını yazdı. Kaçtıkları cehenneme geri gönderilme riski olan göçmenlerin güçsüzlüğünü ve korkusunu anladı ve bunu tüm dünyaya anlattı. Bu romanıyla da tarihin ağırlığı altından kalkmayı beceriyor. Allende; kıtadaki darbeler, göç, kanlı çatışma bölgeleri, Guatemala ve Meksika çeteleri, iki Amerika arasına çekilmek istenen duvarın karşısında; geçmişlerine katlanmak zorunda kalan kahramanlarının üçünün arasındaki dostluk ve ikisinin arasındaki aşkın iyileştirici gücünü gözümüze soktuğu romanla duruyor.
KIŞ ORTASINDA
Isabel Allende
Çeviren: İnci Kut
Can Yayınları, 2020
352 sayfa, 35 TL.