Güncelleme Tarihi:
Parkta bir telaş bir telaş, ortalık Martı Martin’in getirdiği korkunç haberle çalkalanıyor: “Parklara bir canavar dadanmış!” Karga Kuzi, Köpek Kara, Kirpi Pi, Serçe Tini, Böcek Mini, Kedi Sarman... Hepsi bu haberle şaşkına dönüyor. Ne yalan söyleyelim, epey de korkuyorlar. “Canavar öylesine büyükmüş ki önüne gelen her şeyi yutuyormuş, iri ve sapsarı gözleri, bir sürü sivri dişi varmış, mışmış da mışmış.” Türlü rivayet ortalıkta dolaşırken bilinmezlikler canavardan daha korkunç bir hale bürünüyor. Peki korkuya yenik düşüp parklarını canavara mı bırakacaklar? Elbette hayır, ama yeterince tanımadıkları biriyle nasıl baş edebilirler? Sonunda birlikteliğin verdiği cesaretle, korkularına rağmen bu gizemli canavarın peşine düşmeye karar veriyorlar. Onları bekleyense canavar yerine koca bir sürpriz oluyor. Şu kadarını söyleyelim ki yakından bakıp iyice tanımayanların onu canavar sanmaları işten bile değil.
Peki tüm bu telaş boşuna mıydı derseniz; cesareti keşfetmenin ve korkuların üstüne üstüne gitmenin heyecanına değer doğrusu. Dostluk ve dayanışmanın verdiği güçle, “Kim korkar canavarlardan?” diyebilmenin keyfi de cabası.Hafize Çınar Güner’in eğlenceli öyküsüne parkta geçirilen saatler kadar güzel çizimleriyle Mustafa Delioğlu eşlik ediyor.
Düşlerin gücü..
Sarı peluş tavşanına sarılmış küçük bir kız çıkagelip tüm gölgelerin renklere büründüğünü söylerse sakın inanmazlık etmeyin ve ardından gidin. Size yaşatacağı nice maceralar ve olağanüstü güzellikler var demektir. Onunla sırıkların üstünde yürüyüp bulutları aşabilirsiniz. Kafanızda kirazla gezebilir, şehre onun dürbünüyle bakabilirsiniz. Ki bu durumda şehrin balta girmemiş bir ormana dönüşeceğinden emin olabilirsiniz. Herkes ve her şey baş aşağı durabilir, bir file, timsaha ya da zürafaya yaslanabilirsiniz. Onunla ip cambazlığı yapabilir ya da boş boş havaya bakabilirsiniz. Onun dünyasında bazı günler herkes öylece gökyüzünü izler çünkü. Şehrin suya battığı günlerde değil tabii ki... O günlerde herkes her yere yüzerek gitmeyi tercih eder. Bazı günlerdeyse türlü kanatlar takıp uçmayı dener herkes. Kanat bulamayanlar bile üç beş balon ya da şemsiyeyle havalanıverir. Peki bu küçük kız tüm bunları nasıl başarıyor dersiniz? Hayır hayır, o bir büyücü değil. Sadece hayatı bazen çok sıkıcı buluyor ve yataktan çıkmak dahi istemiyor. Ama ayak ucunda düş yapımı harika bir yol uzanınca anlıyor ki günler o kadar da sıkıcı değil.
Heinz Janisch çocuklara sınırsız hayal gücü ve yaratıcılığın kapılarını aralıyor. Yazarın şiirsel metnini rüya gibi çizimleriyle Helga Bansch tamamlıyor.