Güncelleme Tarihi:
Güçlü bir geleneğe sahip öykücülüğümüz, edebiyatımızın bugün de en nitelikli verimlerinin okur karşısına çıktığı türlerinden biri olarak yaşamını sürdürmeye ve has edebiyatın ardında dolaşan meraklıları peşinden sürüklemeye devam ediyor. Bunun birkaç nedeni var. En önemlisi de genç kuşak edebiyatçıların kendilerini ifade etme alanını öyküde bulmaları.
Öykü, yapısı itibariyle denemelere ve yeni ses arayışlarına fazlasıyla imkân tanıyan bir tür. Sınırları sınırsızlıkta geziniyor diyebiliriz bu bağlamda. Tam da bundan genç kuşak öykücüler de bu sınırsızlığın sınırladığı dünyada kendi seslerini ve renklerini yaratabiliyor. Her gün yenilenmiş bir sabahına uyandığımız, gelişmelerinin ucunu dahi yakalayamadığımız bu yeni dünyaya ayak uydurmayı başarabilmiş en önemli edebiyat aracı dahi diyebiliriz öykü için. Bunu ise yeni kuşak öykücülere ve bu öykücülerin doğduğu, yaşadığı dünyaya borçlu. Sorunu dünyanın kendisi olarak görüyor bu öykücüler. Çözümü ise bu dünyanın bir anlamda paralel düzleminde kendi gerçekliklerini oluşturmakta buluyorlar. Adına absürt, fantastik, oyuncu metin ya da başka bir şey diyelim fark etmez. Bu, edebiyatta bir nevi ‘yeni gerçeklik’ artık ve kendilerini bu ifade alanında olması gerektiği yerde hisseden okur sayısı hiç az değil. Dolayısıyla bu yeni gerçekliği üreten yazarlar da azımsanamaz. Onlardan biri de ilk öykü toplamı ‘Tavana Bak’ ile yakın zaman önce okur karşısına çıkan Firdevs Ev oldu.
İsmiyle öncesinde önemli edebiyat dergilerinde yayımladıklarıyla tanışıklık kurduğumuz Firdevs Ev de büyü ve gerçek arasında kendi yazınsal evrenini, kendi gerçekliğini konumlandıran yazarlardan biri. Fakat kaleminden çıkanlar dahilinde gerçekleşmiş her şey, onun öykü evreninde yeterince gerçek. Absürt de bu bağlamda Firdevs Ev’in sıkça başvurduğu anlatım olanaklarından biri olarak öne çıkıyor fakat sadece absürt de onun öykülerini nitelendirmek için yeterli bir kavram değil çünkü metnin olağan akışında hiç de absürt değil yazarın anlattıkları. O nedenle yazının başında ‘yeni gerçeklik’ diye bir şekilde çerçeve içine almaya çalıştığım bir saptama ortaya attım ki Firdevs Ev’in öyküleri de bu yeni gerçekliğin içinde şekilleniyor. Ev’in kendi gerçek dünyası içinde toplumsal yaklaşımlar da varoluş sancıları da nihilist ya da tekinsiz bakışlar da bulmak mümkün fakat tüm bu kavramlar, yazar tarafından kurulan ve anlayışı bugünün dünyasından beslenen yeni bir düzlemde yoğrularak veriliyor. Bu yeni düzlem, bahsedildiği gibi yeni bir geleneğin habercisi. Öte yandan Firdevs Ev özelinde kendi edebiyat geleneğini hatırlayan da bir yazarla karşı karşıyayız aynı zamanda.
Toplamda dört bölümden oluşan ‘Tavana Bak’ın her bölümünde yine dört öykü yer alıyor. Bölümlerin adları; ‘Çoğalma’, ‘Eksilme’, ‘Denklik’ ve ‘Döngü’. Firdevs Ev her ne kadar bölümlere ayırmışsa da kitabını aslında tek bir çatı altında yan yana gelebilecek metinlerin ve bunların ustaca denebilecek bir küratörlükle harmanlanmasının bir yansımasını okuyoruz ‘Tavana Bak’ta. ‘Çoğalma’ bölümündeki öykülerde örnekse toplum odaklı ilerlerken, ‘Eksilme’de toplum içinden çıkıp kendi ıssızlığında kalan insanı, ‘Denklik’te önceki iki kavram arasında köprüler kurmaya çalışan metinleri, ‘Döngü’de ise tüm bir toplamın bize aslında absürtten başka bir şey veremediğini anlatıyor kaleminden çıkanlarla yazar. Öykü biçeminde bile anlam uçları yakalamayı, öykünün anlatım olanakları içine biçemi de katmayı ‘Tavana Bak’ta çok iyi kotarıyor Ev.
Birbirini götüren ya da birbirinin sırtından geçinen değil, sırt sırta durduklarında anlamı olan bir bütünlüğü yakalamış Firdevs Ev bu ilk öykü toplamında, ki bunu daha ilk kitabıyla başarabilmesi; yani kendi sesini, rengini, anlatım evrenini ve şeklini kurabilmesi çok önemli bir adım. Bundan sonraki adımları da takip edilmesi gereken yazarlardan biri Firdevs Ev.