Güncelleme Tarihi:
‘Kendine Ait’ bir kadının tabiri caizse ‘düşe kalka’ bulduğu yolun hikâyesi... Bu hikâyeyi yazmak için sizi masa başına oturtan motivasyon neydi?
Beni masa başına oturtan motivasyon, bu kitap ile yolu kesişen her bir kadının ‘‘Yalnız değilmişim!’’ diyebilmesi ve yolculuğunun bundan sonrası için umut besleyebilmesiydi. Bir kadının hikâyesinin hiçbir zaman yalnızca bir kadının hikâyesi olmadığını, hikâyelerimiz farklı gözükse de hislerimizin, yaralarımızın, özlemlerimizin ortak olduğunu ve bireyleşme yolculuklarımızda ilerlerken birbirimizin elini tutabileceğimizi anlatmak istedim. Okuyucularımızdan ‘Kendine Ait’de kendi hikâyelerine dair çok şey bulduklarını, yalnız olmadıklarını hissettiklerini duymak beni çok mutlu ediyor. Hikâyenin amacına ulaştığını hissediyorum.
Nörobilime duyduğunuz merakla pozitif nöroplastisite gibi alanlara yöneliyorsunuz. Nefes teknikleri, bilinçli farkındalık, stres yönetimi gibi alanlarda eğitim programlarınız var. Bu alanlardan ‘Kendine Ait’e açılan bir yol var mı?
Bu alanlara dair deneyimlerimin insanın ve hayatın doğasını anlama yolculuğumda beni çok desteklediğine inanıyorum. ‘Kendine Ait’de anlattığım her insan hikayesinde bu yolculuktan izler olduğunu söylemek mümkün.
Kitapta 43 yaşına basacak bir kadının hikâyesine tanıklık ediyoruz. Göçebeliğin izlerini de sürüyoruz. Göçebelik kavramı bu romanda nasıl anlamlaşıyor?
‘Kendine Ait’ ülkeden ülkeye göçerken kendinden de göçmüş, yaşadığı hiçbir yere kendini ait hissetmemiş bir kadının kendi sılasına varışının, önce kendine ait olduğunu hatırlayışının hikâyesi. Başkarakterimiz, hayatı boyu bir yerlere ve birilerine ait hissetmek adına kendi doğasını yadsımış bir kadın. Kendi doğasına sahip çıkmaya cesaret ettiğinde, kendine ilk kez ‘yuvada’ hissettiği bir yerde yaşama şansı da veriyor ve kendi deyimiyle bir ‘Adalı’ oluyor. Yuva olarak seçtiği Burgazada da tarihi boyu çok göç vermiş ve çok almış olmuş bir kara parçası.
Romandaki kadın karakterin şehirle kurduğu bir bağ var. Burgazada’nın sakin hâli ve şehrin kaosu romana etki ediyor. Roman karakteri şehirle ve adayla nasıl bir bağ kuruyor? Birbiriyle nasıl bir ritim yakalıyor?
Romandaki kadın karakter için şehri yaşamak ve şehirde yaşamak bambaşka şeyler. İlkgençlik yıllarında kendine has yollarla şehri keşfediyor ve yaşıyor. Yaşı ilerledikçe şehrin koşturmacası onu da içine alıyor ve eskisi kadar şehri yaşayamaz hale geliyor. Burgazada onun güvenli yuvası, şehir ise dış dünyaya açılan kapı. Adaya taşındıktan sonra, İstanbul onun için ‘her gün yüz yüze bakmak zorunda olduğu biri değil de canı istedikçe, özledikçe buluşacağı bir dost’ haline geliyor ve bu halden çok memnun.
İstanbul’un belli başlı mekânlarının sizin için de önemli olduğu romana yansıyor. Sizin İstanbul’la ilişkinizden izler bulmak mümkün müdür?
Ben İstanbul’un sokaklarında kaybolarak kendini bulan biriyim. Kendimle baş başa şehri keşfe çıkmak bana hep çok iyi gelmiştir. Şehrin bir köşesinde oturup insanları izlemek, bir kafenin sıcak atmosferine sığınıp okumak ve yazmak bana yaşadığımı hissettirir. Başkarakterimizin de İstanbul’la böyle bir bağı var. Fırsat bulabildiğinde kendini sokaklara bırakmayı, insanları izlemeyi, kafelerde vakit geçirmeyi seviyor.
Peki kadınların kadınlarla ilişkisi nasıl? Annesiyle, kadın arkadaşlarıyla nasıl bir etkileşim hâlinde?
Karakterimiz hayatı boyu anne yarası ile yaşamış, annesi ile o bu dünyadan ayrıldıktan sonra barışabilmiş bir kadın. 40’lı yaşlarına kadar tek bir kadın dostu oluyor. Diğer tüm kadınlarla olan ilişkilerini “Çatıları, yemekleri, sorunları paylaştık ama hiçbiri geçmişimi paylaştığım, geleceğimde de yer edineceğine inandığım dostlar değillerdi” diyerek anlatıyor. 40’lı yaşlarına geldiğinde, türlü vesilelerle yollarının kesiştiği kadınlar sayesinde bu durum değişiyor: İlk kez kadınlar arasındaki kadim bağların varlığını ve gücünü hissediyor. Bu kadınlarla yargılanmayacağını bilerek içini açabildiği, acılarını ve sevinçlerini paylaşabildiği ‘kızkardeşlik’ bağı kurabiliyor. Bu bağlardan aldığı güçle kendine annelik edebiliyor ve anne yarasını iyileştirmek için adım atabiliyor.
‘Kendine ait olmak’ sizin için ne demek?
Benim için ‘Kendine ait olmak’ keşfedebildiğin her yönüyle, bir bütün olarak kendi doğana sahip çıkmak; kendine olduğun kişi olmak için izin vermek demek. Önce kendine sadakat duymak, bir yerlere ve birilerine ait hissetmek için kendinden vazgeçmemek. “Ben buyum” diyerek kendini, ihtiyaçlarını ifade edebilmek, herkesle ve her şeyle buradan başlayarak bağlar kurabilmek. Kendine ait olma yolculuğunun, ömür boyu süren bir yolculuk olduğunu düşünüyorum. Kendimizle sahici bir bağ kurabildikçe, diğer tüm varlıklarla da yakın bağlar kurabileceğimize, böylece sahici bir aidiyet duygusu yaşamaya yaklaşabileceğimize inanıyorum.
KENDİNE AİT
Burcu Özer Katmer
Düşbaz, 2023
208 sayfa.