URAS KIZIL kiziluras@gmail.com
Oluşturulma Tarihi: Kasım 12, 2021 09:31
Komet’in sanatı sürekli bir akış ve devinim halindedir. Bu akış, bir sanatçının kendi hakikatini bulma adına çıktığı yoldaki uğraklarının toplamıdır. Dirimart’taki yeni ‘Resim Sergisi’nde gördüklerimiz, sanatçının içsel uzamının yansıması olarak vuku bulan resimler olmanın yanı sıra lekeci ve geometrik form anlayışının devamıdır; kara mizah ve ironik jestler de öyle...
1960-1967 yılları arasında Akademi’de (MSGSÜ) eğitim gören, kazandığı bursla 1972’de Paris’in yolunu tutan ve uzun yıllar orada yaşayan 1941 doğumlu bir sanatçının biçimle ve figürle kurduğu ilişkinin anlaşılması Türkiye çağdaş resminin tarihi açısından son derece elzemdir. Komet, tıpkı Mehmet Güleryüz, Alaettin Aksoy, Burhan Uygur gibi 1960’ların figüratif resim dilini oluşturan bir kuşağın sanatçısıdır. Orhan Koçak nezdinde Komet’in sanatı, 1940’lı ve 50’li yıllarda Akademi’de hâkim olan soyut resim anlayışına yönelik bir tür ‘figüratif reaksiyon’ içerisinden doğar. Ancak 1960’larda figürdeki bu değişim, reaksiyondan öte dış dünyanın temsili gerçekliğinden azade yeni bir form dili oluşmasıyla ilişkilidir. Komet’in sanat pratiğine baktığımızda da doğanın mimetik anlamda bir taklit içermediğini görürüz. Bilakis, Komet’in resimlerindeki insanlar, hayvanlar ve nesneler dışsal referanslardan azade belirsiz bir mekânda ve zamanda bulunurlar.
RESMETMEK İSTEDİĞİ DÜŞLER
Komet hakkında yazılmış en içtenlikli ve sübjektif tespitleri içeren metinlerden biri olduğunu düşündüğüm 1999 tarihli yazısında Ferit Edgü, şu sorunun yanıtını arar: ‘Nerden geliyor Komet’in resimleri?’ Kanımca, bu soru öyle ya da böyle Komet’in sanatına ilgili duyan birçoklarının uzun yıllar cevabını aradığı bir sual olmuştur. Komet’in resmine dahil olan tüm figürler belirsiz bir olay örgüsü içerisinde, hayal ve hakikat arasında salınırlar. Adeta Komet’in gündüz düşleri gibidirler. Tıpkı Ahmet Oktay’ın sanatçı için “Gördüğü düşleri resmetmiyor, tam tersine, resmetmek istediği düşleri görüyor” demesi gibi.
Zaman ve mekânsal belirsizlikler izleyicide muğlaklık durumunu artıran unsurlardır. Fakat muğlak olan şey, sanılanın aksine, negatif çağrışımının dışında pozitif okumalara imkân tanır: Muğlak olan şey, içerisinde barındırdığı çoklu anlam katmanlarıyla birden fazla olasılığa ve yoruma açıktır. Komet’in sanatındaki muğlaklık ise tam da bu bağlamda referans noktalarını çoğaltır: Yaratılan düşsel ve gerçekdışı ortam vesilesiyle anlam tek bir noktada sabitlenmez. Böylece, söz konusu yapıtlarla karşılaşan her bir izleyici için farklı anlamlar hasıl olur. Gerçeklikten uzak figürler ve doğadan ayrı manzaralar gerçekleştiren Komet’in kavrayışı, sanatçının muhayyile gücünün derinliklerini göstermesinin yanı sıra yaratılan yeni gerçeklikleri de gün yüzüne çıkarır. Komet’in düşün dünyasında, gerçeklikler hiçbir zaman verili olarak kabul edilmezken, daima yeniden yaratılır. Sanatının daimi ironiye içkinliği ve derin bir kara mizah barındırması da bu durumun bir uzantısıdır. İroninin özgür oyunu sayesinde tek bir düşünce farklı perspektifler ve ihtimaller dahilinde serimlenir.
KARA MİZAH, İRONİK JESTLER
Komet’in işlerinde gördüğümüz kalabalık figürler rastlantıların bir aradalığını ve fragman estetiğini akla getirir. Bu türden bir eğilim, zamanın şimdiye ait bir şey olmadığını; göreceli, parçalı ve aynı zamanda rölatif bir kavram olduğunu hatırlatır. Sanatçının iki senedir üzerinde çalıştığı Dirimart’taki ‘Resim Sergisi’ de bu bağlamda okunabilir. Sergi, tıpkı geçmiş sergilerinden aşina olduğumuz bir Komet izleği sunar. Gördüklerimiz, sanatçının içsel uzamının yansıması olarak vuku bulan resimler olmanın yanı sıra lekeci ve geometrik form anlayışını devam ettirir. Kara mizah, ironik jestler son dönem işlerinde de kendini gösterir. Şüphesiz bu ironik tavır sadece imgelem dünyasına değil, yapıtların isimlerine de sirayet eder: ‘Meçhul Ressam Anıtı’, ‘Dibin Ucunda’, ‘Oluyorduk’ vb. isimler hem eleştirel tavrı imleyen hem de düşünceye sevk eden Komet’e özgü dokunuşlardır. Öte yandan Komet, sahip olduğu nüktedan tavrı, sergiye verdiği isimle de taçlandırır. ‘Resim Sergisi’, Türkiye’de geçmişte kalan bir alışkanlığı, spesifik isimlerin verilmediği sergileri hatırlatır. Aynı zamanda, geleneksel anlamda yağlıboya resmin, 21. yüzyılın sayısız sanat-yapma pratiği arasında hâlâ değerli bir mecra olduğunu gösterir.
KENDİ HAKİKATİNİ BULMAK
Komet’in sanatı sürekli bir akış ve devinim halindedir. Söz konusu bu akış bir sanatçının kendi hakikatini bulma adına çıktığı yoldaki uğraklarının toplamıdır. Sanata, okul çantasına çizdiği bir avcı resmiyle başlayan ufak bir çocuğun hayal dünyasının yarım asrı aşkın öyküsünde keşfedilmemiş gizil anlamlar saklıdır. Komet’in sanatına gömülü, örtülü anlam katmanları sanatçının sanatına özgü, Komet’i Komet yapan hakikatlerdir. Ve bu hakikatler, Heideggervari bir yorumla söylersek saklı olanın açığa çıkmasını bekler.
Komet’’in ‘Resim Sergisi’ 21 Aralık’a kadar Dirimart’ta görülebilir.