Güncelleme Tarihi:
Birçok edebiyatçıyla çok yakın ilişkim olsa da, evlerine gittiğim edebiyatçıların sayısı o kadar fazla değildir.
Başta Abdülbâki Gölpınarlı, Behçet Necatigil, Kemal Tahir, Nevzat Üstün, Yaşar Kemal olmak üzere Adalet Ağaoğlu, Turgut Uyar-Tomris Uyar, Edip Cansever, Haldun Taner, Melih Cevdet Anday, Demir Özlü, Yaşar Nabi Nayır, Rıfat Ilgaz, Onat Kutlar, Salâh Birsel, Memet Fuat, Cahit Uçuk, Peride Celâl, Erdal Öz, Naim Tirali, Leylâ Erbil, Sevim Burak evinde ziyaret edebildiğim isimlerdi.
En çok Behçet Hoca’nın evine gittim. Huriye Necatigil bizi ağırlardı… Ondan sonra Nevzat Üstün, daha sonra da Kemal Tahir gelir.
Kemal Tahir’in ilk evi sobalıydı, giriş katıydı, ikramları, yemekleri eşi Semiha Yenge hazırlardı.
Gittiğim zaman onu, yeni romanının müsveddeleri başında bulurdum. Genellikle öğleden sonra giderdim, akşam yemeğine kalırdım. Ben Türk müziği ile uğraştığım için onunla müzikten konuşurduk.
Bize ait olan bütün kültürel varlıkları benimser, onların bizim hayatımızdaki yerlerini tartışırdı.
Akşam yemeklerinde Kemal Tahir’in evine gelen Halit Refiğ, Metin Erksan’la dostluğumuz onun evinde pekişti. Atillâ Tokatlı da olurdu masada. Konuşmalarda, ekonomiden siyasete, kültüre kadar belgelerin yanı sıra tarihin akışından bazı tespitler çıkarırdı Kemal Tahir. Evdeki tartışmalarda, bazen “belgesi var mı” diye soran olursa, tatlı sert bir tavır takınır, “yahu sapı silikler, tarihin akışı bunu göstermiyor mu,” der tartışmayı sonlandırırdı…
Ev dışında görüşmelerimiz, Bâb-ı Âli’de olurdu. Altın Kitaplar Yayınevi’nin sahibi Doktor Turhan Bozkurt’la Konyalı’da yemek yerken, Kemal Tahir de denk gelirdi çok zaman. Doktor, Kemal Tahir’in “tarihin akışı gösteriyor” sözünü benimsemiş, ondan sonraki konuşmalarında sık sık kullanır olmuştu.
O dönem, onun kitaplarını Altın Kitaplar Yayınevi’nde yayınlamak istiyordum, teklifimizi yapmıştık. Hali hazırda yayıncısı olan Bilgi Yayınevi de bizim önerdiğimiz koşulları önermiş, Kemal Tahir yüce gönüllükle seçimi bana bırakmıştı. Bu zarafetini asla unutamam. Ben de eski yayınevine devam etmesi yönünde oyumu kullandım.
Yöneticisi olduğum, ‘Yeni Edebiyat Dergisi’ne yazması da benim onur duyduğum işlerden biridir. Meşhur, gerçek-roman gelgitlerinde, tartışmayı noktalayan yazısı orada yayımlanmıştı. Meşhur yazısını: “Evet, gerçek ama roman gerçeği,” diyerek sonlandırmıştı.
Bugün düşünüyorum, birçok açıdan söylediği her şey doğru çıktı.
Bu yazıyı, Kemal Tahir’in bilhassa genç kuşaklar tarafından okunması için kaleme aldım. Çünkü ülkesini iyi tanıyan ender aydınlardan biridir o.