Kelimelerin tuza yürüyüşü

Güncelleme Tarihi:

Kelimelerin tuza yürüyüşü
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 22, 2020 09:53

Deniz Gezgin’in ‘YerKuşAğı’nı açınca, kelimeler dökülmüyor hemen, sessizlik dökülüyor, renkler, yeryüzünün fısıltısı, meraklar dökülüyor kitaptan. Kitap değil bir orman...

Haberin Devamı

“Şiir şiire bakarak yazılır!” 30 yıl olmuştur bunu diyeli. Şiir okuyalım, başkalarını da okuyalım, bakalım diye söylemiştim. Hem aslen şair, yazar filan değil, aslen okur olduğum için de hayattaki en birinci işimdir okumak! Övünmek gibi olsun bu da. O nedenle, ‘yerde kâğıt bulsa’ okuyanlardan sayılırım.“Şiir şiire bakarak yazılır!” 30 yıl olmuştur bunu diyeli. Şiir okuyalım, başkalarını da okuyalım, bakalım diye söylemiştim. Hem aslen şair, yazar filan değil, aslen okur olduğum için de hayattaki en birinci işimdir okumak! Övünmek gibi olsun bu da. O nedenle, ‘yerde kâğıt bulsa’ okuyanlardan sayılırım.
İlhan Berk, genç şairleri uyarırdı, “Yalnızca şiir okumayın, tarım, ziraat, bahçe kitapları da okuyun!” diye eklerdi. Ben de gerek derslerde gerek atölyelerde ya da bana şiirlerini gönderen arkadaşlara, sorsalar da sormasalar da, felsefeden dine, siyasetten antropolojiye, tasavvuftan diyalektiğe, fizikten kimyaya, matematikten astronomiye ve biyolojiye, jeolojiye, ağaca, doğaya, bitkiye, çocukluğa, hayvanlara, tarihe, coğrafyaya ne bulurlarsa okumalarını söylüyorum. Okumalara doyamadığım, e hepsini de okuyamayacağım için, hiç olmazsa başkaları da benim okuyamadıklarımı okurlar, böylece kitaba da, mektuba “Görüldü” damgası vurulduğu gibi, “Okundu” damgası vurulur. Kitap da sevinir, okur da, göz de!

Kelimelerin tuza yürüyüşü

Deniz Gezgin’in bitki, su ve hayvan mitosları kitaplarını görmüştüm önce, aldım ve kitaplığım onlarla yeni bir ruh, derinlik, hareket kazandı. Bazı kitaplar diğerlerine de göz kırpar, gönül açar, kulak verir. Bende de öyle oldu; evrene, doğaya, hayvanlara dair okumadığım ne çok kitap olduğunu fark ettim. Okumaya başladım, okudukça da arttım, çoğaldım, hislendim ve dünyaya bir dahaki gelişimde şu dört işten birini yapmaya karar verdim: Astrofizikçi, moleküler biyoloji ve genetikçi, doğa gözlemcisi, hayvanbilimci. Eh olursam işte ancak bunlarla insan olurum diye düşündüm!
Bir kitabın etkilerini görüyorsunuz. Sonra ’Ahraz’ (2012), şimdi de ‘YerKuşAğı’ (Can Yayınları, e-kitap) romanlarını okuyunca, Deniz Gezgin’in Latife Tekin’le paylaştıkları bir ‘yer’ olduğunu düşündüm: Yokyer. Latife oradan yoksulluğun sessiz ve sözsüz lehçesiyle çıktı, Deniz ise zengin ve gürlek bir çağıltıyla. Yoksulluğun ve yokyerenin, yoksayılanların, hayvanların, çocukların, kuşların nasıl zengin, renkli ve çeşitli diller edindiklerini ve aynı zamanda zengin susma hünerini işittim.
‘YerKuşAğı’nı açınca, kelimeler dökülmüyor hemen, sessizlik dökülüyor, renkler, yeryüzünün fısıltısı, meraklar dökülüyor kitaptan. Kitap değil bir orman, doğaya giriş kitabı, kılavuz: “Ağaçlardan karın doyuranların, yemiş yiyenlerin çağında güneşin payı kuşlara emanetti. Cep yok, torba yok, yüksüzlerin ağzının tadı kaçmamış henüz, yeryüzü göğün de yüzü.”
Dildeki uykunun henüz kalkmadığı zamanların romanı. Belki de ormanı. Dil ziyafeti de denilebilirdi ama bu kitabın doğasına aykırı olurdu, ziyafet, şölen değil, kelimelerin de tuza yürüdüğüdür ‘YerKuşAğı’.

Haberin Devamı

'KOMÜN' GÜNLERİ
Onur Akyıl, son yıllardaki verimiyle hem birbirinden ilginç yapıtlar sunuyor hem de her seferinde yazının, şiirin yüzünü güldürüyor. Roman, öykü, şiir, inceleme derken, beni sevindiren hayli şey okudum Onur’dan. Daha sonra üzerine yazmak istediğim öyküleri ve çok sevdiğim romanı ‘Proleterler için Patafizik Dersleri’ (Can Y.) gibi.

Kelimelerin tuza yürüyüşü

Onur Akyıl da aslen şair olanlardan. Belki de aslen şair olunca şiirden açılma olanağı da çoğalıyordur kim bilir, bkz. Cemal Süreya, İlhan Berk... ‘Komün’ (Şiirden) yeni şiir kitabı. 1 Mayıs’tan Bolşeviklere, Mustafa Kemal’den Ortadoğu’ya, 1789’a Komün’e, yakılmış şiirler. Yakılmış çünkü, ne komünarların ne gariplerin, egemenler ve muktedirlerin yaktığı bir dünyaya, ağıt düzmek, şiir yakmak kalıyor şairlere kala kala. Belki şairler de kadın komünarların Paris 1871’de “Yataktaki sevinçten daha ateşliyiz dövüşürken” dediği gibi yazarken daha sevinçlidir! Onur’un ‘Komün’ü yazmaktan sevinç duyduğu gibi. Her seferinde de “Bir gün mutlaka” duygusu ve inancıyla şiir yazmak devrimci bir saflıktan mı yoksa şiire duyulan inançtan mı? “Aşçı sağcı şoför mümin/ bahçıvan kumarbaz uşak uyuşmuş/ öyleyse katil:modern!”dir.
İnsanın en özgür yanına, direnme duygusuna yazılmış şiirler, nice yenilgiden kalan en güzel tasavvurun şiirleri, yenilsek de yazıyoruz, şiir barikat! Şiir ‘Komün’!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!