Güncelleme Tarihi:
ÇAĞDAŞ Türk sanatının önemli isimlerinden Komet, çeşitli kent meydanlarında karşımıza çıkan heykellerle ilgili sıradışı bir fikir ortaya attı. Instagram hesabında Komet, “Karpuz heykeli olsun, baston heykeli olsun ve bu ekmek çay heykeli hakiki bir ‘Türk Pop Art’ı’dır. Ben hayranım. Müthiş yaratıcı ve popüler işler; bunlardan yola çıkmalıdır Türkiye çağdaş ve güncel sanatı. Tam bu coğrafyanın, bu toplumun kendini ifade etmesinin sembolleridir. Genç sanatçıların bunları incelemesi gerekiyor. Elit sanatlara gelince, o zaten kendi yolunu açıyor diyebilirim. Ama bunlar
harika sürreel işler. Çok da yaratıcı. Zaten heykel sözcüğünü kullanmak şart değil. Herkes istediği cins çalışmayı yapsın yani” paylaşımını yaptı. Peki sanat dünyası, Komet’in bu fikrine ne diyor? İşte cevapları:
KITSCH BİR ZİHNİYETİN ÜRÜNÜ
Bedri Baykam (ressam): Komet’in neyi kast ettiğini çok iyi anladım, sonuçta sanatın şaşırtmasını istiyor. Tutucu, standart, olağan, beklendik heykeller, çalışmalar yerine absürd kaçabilecek ve halka “Bu da ne?” dedirtecek işlerin kapasitesini zorluyor. Aslında hepimiz biliyoruz ki, bazı işler “Bu da sanat mı?” dedirtebildiği için çarpıcı hale gelebiliyor. Ancak ortada başka bir gerçek var; bu işlerin yapılış niyet ve yöntemi Komet’in okumasıyla ele alabileceğimiz algıdan son derece farklı başka bir kitsch ve maddi, bazen oportünist gerekçeleri olan bir zihniyetle yapılmış. Bu durum bizi kaçınılmaz şekilde sanat eleştirisinde tarihsel göndermeli okumalarla, işin gerçek ortaya çıkışındaki yöntem ve zihniyetlerin çelişkisine taşıyor, ki bu da gazete sayfalarındaki görüşlerle ele alınabilir bir konu değil.
MICHELANGELO’NUN İNKARIDIR BU
Mehmet Aksoy (heykeltraş): Belediye başkanlarının zevklerinin tezahürüdür bunlar ve Türkiye’deki heykel kültürsüzlüğünü gösterir. Burada amaç dikkat çekmektir. Heykele faydacıl, yenilir içilir bir malzeme olarak bakmaktır. Bunlar Türk Pop Art’ı değil Türk b.k art’ı olabilir ancak. Madem ‘Türk Pop Art’ı bunlar, Komet’ciğim sen öncülük yap böyle bir sergi açıver! Eli gitmez, aldığı kültür, eğitim buna müsaade etmez. Kendisi arkadaşımdır, severim ama bu görüşünü ciddiye almıyorum. Bütün resimlerini, geçmişteki işlerini inkar ediyor, yeteneğini inkar ediyor. Mısır’daki o muhteşem heykellerin, Michelangelo’nun inkarıdır bu.
SANATTA DİBE Mİ VURDUK?
Genco Gülan (güncel sanatçı): Sevgili Komet, Ajda Pekkan ile düet yapsaydı hangi şarkıyı seçerdi? Üstadın cevabını neon harflerle İKSV binasının üzerine yazarsak Türkiye Pop Sanatı ile tanışabiliriz. Karpuz, kavun heykelleri ise başka bir şeydir ama hâşâ, rakı mezesi değildirler! Voltran’ın dinozor heykelleri sadece Yeni Ankara’da milyon dolar edebiliyor. Dolayısıyla farkına varmamız gereken, kültürlerin yükselebildikleri gibi çöküşe de geçebilecekleri. Yani, otomatikman ilerleme diye bir şey yok. Kırıldıkça parlayan mermerdir, kalplerimiz değil. Peki, daha da kötü olabilir mi? Dibe vurduk mu? Bu konuda bize cevabı sadece ve sadece rekortmen Şahika Ercümen verebilir!
BAŞKALDIRI OLMADIĞI KESİN
Ali Elmacı (ressam): Son dönem kamusal alanlarda görülen heykellerin akademik klasik eğitime bir başkaldırı sonucunda üretildiklerini düşünmediğimden, ortaya koyulan işlerin de Türkiye modern ve güncel sanatını temsil edecek yeterlilikte olduklarını düşünmüyorum. Bir eserin Pop Art olabilmesi için referanslarının okunması gerekir, kaldı ki bunlar yöre bürokrat ve belediye başkanlarının ısmarlaması sonucu üretilmişlerdir. Komet’e şu noktada katılıyorum; genç sanatçılar bu işleri inceleyebilir. Bunu yaparken de bu absürd ve kitsch işler onları kendi yaratım süreçlerinde besleyebilir. Kendi adıma ise bu işleri eğlenceli buluyorum.
ZANAAT BİLE SAYILMAZLAR
Rahmi Aksungur (heykeltraş, eski MSGSÜ Rektörü): Sanat olgusunu, elit sanat veya yöresel sanat gibi bir bakış açısı ile sınırlandırmayı doğru bulmuyorum. Elit ise elittir, yöresel ise yöreseldir. Bu durum toplumların kültür çeşitliliğine göre değişkenlik gösterir. Sanat evrensel noktalarda buluşabileceği gibi yöresel özellikler de taşıyabilir. Ancak böyle bir durumda bölgesel olanı dünya
sanatına entegre edebilmek söz konusu ise sanat eyleminden söz edebiliriz. Elbette insanların kolay algılayabileceği nesneleri kullanmak, zaman zaman iletişim açısından kolaylık sağlayabilir; ancak bir beldeye temsili olarak yapılan karpuz, çaydanlık gibi nesnelere sanat denebilir mi? Bence zanaat da sayılamazlar. Çaydanlık, karpuz, kavun gibi nesnelerin heykel sanatı içinde yer almadığı kuşkusuzdur.
POP ART DEĞİL POLİTİK POP
Hüsamettin Koçan (ressam, Baksı Müzesi’nin kurucusu): Bunlara olsa olsa Politik Pop denilebilir. Çünkü bunlar tabandan, halktan gelen bir şey değil doğrudan doğruya o kenti yönetenlerin beğenilerini ve kültürlerini yansıtıyor. Almanların kitsch ekolünden hep söz edilir. Bunlar arkasında herhangi bir estetik kaygı olmadan, ben yaptım oldudur. Toplumun içinden gelmediği kültürel bir yabancılaşmadır ve tamamen de ideolojiktir.
ELEŞTİRMEN GÖRÜŞÜ...
BU HEYKELLER TÜRKİYE’Yİ ‘DISMALAND’ YAPIYOR
Ayşegül Sönmez (sanat eleştirmeni, Sanatatak’ın kurucusu): Batı sanat tarihinden belirli akımlarla bazı karşılaştırmalar yapmak bana kalırsa epey demode. Böyle bir Pop Art, Türkiye şubesi estetiği arayıp bulmak gerektiğine inanmıyorum doğrusu. Bu söz konusu heykeller ‘yerli’ milli pop art eserleri olamaz, çünkü hiçbiri onları yapanlar tarafından tüketim nesnesiyle sanat nesnesi arasındaki sınırları ya da sınırsızlığı görünür kılmak niyetiyle yapılmadılar. Bence bu heykeller başlı başına canım ülkemin aslında nasıl doğal bir ‘Dismaland’ (Banksy) parkı oluşuna nice örneklerdir. Ve heykelleri sipariş eden her bir belediye başkanı için ‘acaba Banksy o mu’ dedirten güncel ruhunun...