Güncelleme Tarihi:
Çeşitli toplantılar yapılıyor, hepimiz buluşmalara gidiyoruz. Ayrılırken de bir kart veriliyor. Üzerinde bilgiler var, ulaşabilmemiz için. Bence bu kartvizit alışkanlığının devamı sayılmalı.
Kartvizit Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat’tan sonra başladı. İstanbul’da insanların kendilerine kartvizit bastırmaları, bu kartvizitleri birbirlerine vermeleri 1890’lı yılların başına rastlar. Kartvizitler hakkında yazı yazanlardan biri de Ahmet Mithat Efendi’dir. ‘Avrupa Görgü Kuralları Yahut Alafranga’ yazısında bakın ne demiş:
“Avrupa’ya giden biri için kart dö vizit bulundurmak zorunluluktur. Kart dö vizit birinin asıl resmi hüviyeti demek derecesinde mühimdir.”
Kitaplarda verilen bilgiye göre kartvizit Osmanlılar için medeniyetin vazgeçilmezleri arasına girmiştir. Kartvizitlere (Falan Efendi) veyahut (Falan Bey, Filan Paşa) diye unvanlarını isimleriyle birlikte yazdırmaktadırlar.
Peki, Avrupa’da nasıl kullanılıyordu, kuralları neydi? Kartvizitlere nelerin, nasıl yazılacağını bile kitaplar yazmaktadır.
Osmanlı’da 1803’te yayımlanın bir haberde, New York’ta iki ciltten oluşan bir kartvizit koleksiyonu kitabının yayımlandığına yer verilmiştir. Bu koleksiyon incelendiğinde, toplumsal ve sosyal değişimin somut yansımalarını öğrenmek mümkündür.
İş için gönderilmiş kartvizitler de çok kullanılır:
“Hamili kart yakınımdır.”
Cep telefonlarının, internetin olmadığı dönemlerde ev sahibi evde bulunmazsa kartvizit bırakılırdı.
Kartvizitler nasıldı?
Kartvizitler genel olarak düz beyaz ya da hafif krem rengi Bristol kartonlardan yapılır. Kimisi de kartvizitlerini sentetik parşömenlerden yapar, bunlar daha ince olur ve taşınması daha kolaydır.