‘Karnavalesk’ kadınlar

Güncelleme Tarihi:

‘Karnavalesk’ kadınlar
Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2017 14:13

Selma Gürbüz’ün ‘Karnavalesk’ başlıklı sergisindeki büyük boyutlu işleri, sanatçının oto-portresiyle bütünleşerek hem bireyselliği hem de anonimliği vurgulanan kadınlara dönüşüyor. Bir bakıyorsunuz vücudu sımsıkı zırhla örülü Jeanne d’Arc; bir bakıyorsunuz tek memeli Amazon...

Haberin Devamı

‘Freud, Totem ve ‘Tabu’ adlı önemli yapıtında, tanrının, totemlerin ve bu bağlamda tabuların ortaya çıkış süreçlerini araştırır. Tanrının yüceltilmiş bir babadan başka bir şey olmadığını söyler ama bu yüceltmenin öncesinde tüm kadınları kendine saklayan ve diğer erkeklere/oğullara baskı uygulayan babadan nefret edilip, öldürülmesi gerektiğini savunur. Freud da tıpkı, kuramlarını oluştururken sıklıkla yaslandığı Yunan mitolojisinde olduğu gibi eril bir dil benimser ve erkekler tarafından yazılmış olan efsanelerin, mitlerin peşinden gider. Oysa kadınlık salt, uğruna babanın öldürülüp sonradan tanrılaştırıldığı ilkel toplumlardaki gibi ikinci planda bırakılmış bir motif midir? Yoksa, kadın kültü katmanlı ve çok kültürlü pek çok anlamı olan gerçeklik bağlamında mı ele alınmalıdır?

Haberin Devamı

Sanırım, yaşadığımız coğrafyada her ne kadar eril bir dil hakim olsa da, hem görsel hem de sözel kültür kadın yaratıcının varlığını ağırlıklı olarak hissettiriyor. Bütün bu sözcükler karmaşasının içinde gerçek ‘söze’ kulak kabartmak ve tabii duymak bir pratik gerektiriyor kuşkusuz. İşte bu anlamlı sözleri çok uzun zamandır duymuş bir sanatçı Selma Gürbüz. Ama en önemlisi, süreklilik içinde, efsaneleri, mitleri ve hatta gelenekselleşerek klişeleşmemiş geleneklerin izlerini sürmesi ve ardına takıldığı gerçeklikten kendine has yeniyi çıkarabilmesi... Buradan kendi, biricik görsel ikonografisini oluşturuyor olması… Bu ikonografide kadın imgeleri her ne kadar öne çıksa da, simgesel anlamlar içeren motifler de var.
Selma Gürbüz’ün ikonografisindeki kadın imgeleri farklı kavramlara –cesaret, iktidar, güç, güzellik vb.- karşılık geliyor ve tarihteki kimi kült kadın figürleriyle kişileştiriliyor. Gürbüz’ün Rampa’da ‘Karnavalesk’ adını verdiği bu sergisinde, kendine özgü estetik dille ifade bulan büyük boyutlu işleri, sanatçının oto-portresiyle bütünleşerek hem bireyselliği hem de anonimliği vurgulanan kadınlara dönüşüyor. Bu kadınlar, bir bakıyorsunuz vücudu sımsıkı bir zırhla örülü Jean d’arc; bir bakıyorsunuz tek memeli yonca yapraklarıyla bezeli bir Amazon... Bu kadınlar tarihsel ve mitolojik bir figüre karşılık gelseler de aslında tek bir karaktere indirgenemeyecek kadar çok boyutlular. Bu bir bakıma bir izleyici olarak, sözcüklerin arasındaki sözü nasıl okuduğunuza bağlı: Jean d’arc, bir bakış sonrasında vakur bir Artemis olarak, Amazon kadını ise Athena’nın sureti olabilir pekala. Bu kadınların imgelerine sözsüz konuşma balonları eşlik ediyor ayrıca; yazıya gerek kalmaksızın kendi tarihsel tanıklığımıza doğru bir yolculuk bu. Dolayısıyla Selma Gürbüz bir bakıma hepimize ait olan, kolektif belleğimize sinen efsanelerin ve imgelerin arkeolojisini yapıyor. Bu nedenle onun resimlerinde izlediğimiz figürler hem tanıdık; hem düşsel, hem masalsı, hem de fazlasıyla gerçek... Tıpkı üslup olarak bir yandan iki boyutluluğu vurgulayarak bunun bir ‘resim’ olduğunu işaret etmek, bir yandan anlam katmanları üretmek ve diğer yandan illüzyon mantığına, optik yanılsamalara, birbirinin tekrarıymış gibi görünen ama aslında biricik olan motiflere, sanat tarihinin ikonlaşmış figürlerini çağrıştıran imgelere göndermelerde bulunması gibi…

Haberin Devamı

‘Karnavalesk’ kadınlar

Selma Gürbüz’ün kendine has estetik ve kavramsal bir sürekliliği var. Bir yanda üzerinde çalışmaktan ve farklı imgeler çıkarmaktan yılmadığı kadın olgusu, diğer yanda ise efsanenin, mitin ve geleneğin içiçe geçtiği ve tümüyle melez bir bağlama oturduğu tıpkı bu sergiye adını verdiği ‘Karnavalesk’ gibi taşkın bir biri içine geçme hali... Bu bağlamda ‘Karnaval’, geleneksel ya da dinsel ritüellerin nasıl dönüştüğü konusunda güzel bir örnek aslında bizim için. Çok ya da tek tanrılı dinsel geçmiş, ‘karnaval’da oyunsu maskeli sahte ama coşkulu ayinlere dönüşür. Tıpkı efsanenin, mitin, büyünün ve geleneğin asla yok olmaması başka bir şeye dönüşmesi gibi Selma Gürbüz de bu ayinsi ritüelden tamamen kendine has bir öykü kurulumu gerçekleştiriyor. Öyle ki galerinin içinde ayrı bir şapel/oda olarak düşünülen bu yerleştirme alanı hem bir bütün hem de bağımsız bir tekillikte anlamlandırılabilecek bir kurguya sahip. Bu odada Gürbüz’ün kurguladığı yarı masalsı, yarı ayinsel, yarı düşsel bir dünyanın müzikle, gölgeyle, kinetik heykellerle girdiği ilişki var. Gürbüz’ün serginin bütününe yayılan karnavalesk tavrı bir bakıma bu odacıkta bütün açıklığı ve yoğunluğuyla kendini gösteriyor. Serginin ana mekanındaki kadın figürleri bu odada yer alan tuvallerde siyah birer siluete dönüşürken bir yandan de tuvalin dışına taşıp bir tür özgürlük, bir tür dışarı açılma metaforu oluşturuyor. Odanın içinde kendi düşsel dünyalarını oluşturuyor.

Haberin Devamı

‘Karnavalesk’ kadınlar
FOTOĞRAF: MUHSİN AKGÜN
Selma Gürbüz müthiş bir tutarlılık ve inatla kadim bilginin, mitin –unutmayalım, eski Yunanca’da söz anlamına gelen üç sözcüğün ikisi mitos (mit) ve logostur (bilgi)- aydınlatıcı gücünden yararlanır. Bu bir bakarsınız onu Exekias’a bağlar; bir bakarsınız Boticelli’nin kadınları ona kalıtım yoluyla geçmiş, içselleşmiştir; böylece evrensel mit söylemi onun yapıtlarında yeniden dile gelir, ete kemiğe bürünür. Dolayısıyla görsel kültür ritüeli ve mitsel söylem bir sonraki evreye sanatçı tarafından ulaştırılarak devam ettirilir.
Selma Gürbüz’ün ‘Karnavalesk’ başlıklı sergisi 8 Nisan’a kadar Rampa Galeri’de. 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!