Güncelleme Tarihi:
Karikatür çocukların çok yakın oldukları bir tür değil maalesef. Oysa mizah duygusunun çocuklara olumsuzluklarla baş etme, eleştirellik, esneklik, özgünlük, kavramsal ve görsel yorumlama gibi saymakla bitmez katkıları olduğu biliniyor. Kaldı ki sadece gülmek ve eğlenmek de karikatür sevmek için yeterince geçerli sebepler.
Emre Bilgiç’in şahane çizimler, hepsi birbirinden komik ve macera dolu hikâyelerle kaleme aldığı 'Afacanlar Sınıfı’ karikatürle henüz tanışmamış olanlar için harika bir başlangıç olabilir. Her çocuğun kendinden bir şeyler bulması kuvvetle muhtemel bir sınıftayız. Derslerden başını kaldırmayan en çalışkanı bile yeri geldiğinde maceranın en gizemlisine gözü kara atlayabilir.
Toplam 11 öykü bekliyor bizleri kitapta. Ama sınıfın en çalışkanı Zeliş’in başkan seçilmek için ödevleri iki katına çıkarmayı vaat ettiği, buna karşılık Şeref Öğretmen’inse gizli gizli diğer adaya yardım ettiği ‘Başkanlık Seçimi’ adlı öykü bir harika. Cam atölyesine geziye gidileceği günün öncesinde velilerin Şeref Öğretmen’i sorularıyla darladığı bölümse kahkahalara boğuyor. Halbuki adamcağız altı üstü boş bir soda şişesi istemişti.
Kısacası, evlere şenlik bir sınıf burası; aşı korkusuyla bayılan mı dersiniz, karantinadan kaçan mı? Yaz günü yün bereyle gezen de burada, maceranın peşine çocuklardan önce düşen öğretmen de.
AFACANLAR SINIFI
Emre Bilgiç
Ketebe Yayınları, 2020
80 sayfa, 34 TL.
BAŞKA BİR AİLE MÜMKÜN!
Haber bomba gibi patlıyor ve bütün kuşlar sırayla gelip çayırın en tuhaf ailesine bakıyor. Kimileri mutlulukla gülümsüyor onlara, kimileri şaşırıyor, bazıları da kızgınlıkla söyleniyor; “Böyle bir şey olabilir mi...”
Ahmet Büke, ‘Çayırın En Tuhaf Yuvası’ ile “Evet, böyle bir şey olabilir” diyor ve soy, kan, biyolojik, yasal bağ gibi organik bağlar olmadan da aile kurulabileceğini vurguluyor.
Peki, çayırın bu kimselere benzemez, kalıplara, normlara sığmaz ailesi kimmiş bakalım. Her şey minik serçenin kendine bir yuva yapabilmek için harıl harıl çalıştığı bir gün dala tünemiş üzgün bir kırlangıç görmesiyle başlar. Nasıl yuva yapıldığını ve hatta nasıl uçulduğunu bile unutan kırlangıç yapayalnız ve yuvasız öylece kalakalmıştır. Minik serçe onu yuvasına davet eder ve birlikte yaşamaya başlarlar. Birlikte o kadar mutludurlar ki yumurtlama zamanı gelip de kırlangıç yuvadan ayrılmaya kalktığında minik serçenin söyledikleri aralarındaki bağı anlatmaya yeter de artar bile. Kırlangıç, dostunu düşünerek, onun bir eş bulup yuvayı eşiyle paylaşabilmesi için ayrılmak ister ama minik serçe paylaştıkları zamanı “tadına doyulmaz” diyerek o kadar güzel tanımlar ki.
Bir kırlangıç ve serçenin birlikte yaşamasını aykırı buluyorsanız aralarına bir de guguk kuşu yumurtası eklendiğini, ona birlikte bakıp hayata getirdiklerini ve artık üç benzemezden oluşan bir aile olduklarını dinleyin, sonra da aykırılık konusunu bir daha düşünün derim.
Çünkü bu birbirinden şirin üç benzemez, bir yuva için aslolanın kalıplar değil sevgi bağı olduğunu anlatırken kendilerine kızgınlıkla bakıp söylenenlere sadece ve sadece dil çıkarıyor.
ÇAYIRIN EN TUHAF YUVASI
Ahmet Büke
Resimleyen: Vaghar Aghaei
Can Çocuk, 2020
40 sayfa, 18.5 TL.