Güncelleme Tarihi:
2003 yılının 14 Aralık gecesi, belki de hayatımın en mutlu anlarını yaşadım. O gün, İstanbul’da, “Yıldızım” dediğim insanla, Tülay German’la tanıştım. Hasan Saltık vesilesiyle gerçekleşen vuslatın bir de tanığı var: Heyecanla koştuğum buluşma noktasında, Tülay Hanım’ın yanında karşılaştığım, en az benim kadar heyecanlı bir genç kız. Tanıştırıldık: Aynur. O güne dek adını duymamıştım ama o geceden sonra hafızama mıhladım ve nerede yakaladıysam dinlemeye gittim. Ankara’dan Diyarbakır’a, İstanbul’dan Amsterdam’a uzanan bu yolculuklarda onunla birlikte olmak, iki saatlik konserlerde kendimi onun sesine ve şarkılarına bırakmak, kişisel tarihimin heyecanlı anları.
İlk albümü ‘Keçe Kurdan’, 2004 yılında yayımlandı. Aynur, tanıştığımız gece, Tülay German’la birlikte gittiğimiz stüdyoda, sabaha kadar bize o albümden şarkılar söyledi. Belki de ilk konserlerinden biriydi dinlediğim ve bu özel anlara tanıklık etmek, benim açımdan muazzamdı. Başka tanıklar da var ama bu, başka bir yazının konusu olsun. O geceyi anma sebebim, Aynur’un yeni albümünden söz etme bahanesiyle yazının başına oturmuş olmak.
Aynur, sonrasında art arda albümlere imza attı, Yo-Yo Ma’dan Kayhan Kalhor’a dünya çapında sanatçılarla çalıştı, önemli konser mekânlarında sahne aldı. Ödüllerinden hiç söz etmeyeyim zira saymakla bitmez. Onu ve sesini bir süre ‘uzaktan’ dinlemek durumunda kalmak, en büyük talihsizliğimiz. 2011 yılının 15 Temmuz gecesi Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda düzenlenen çirkin protesto sonrasında bir süre memleketine hasret kaldı; buradaki dinleyenleri onu yıllarca bekledi. Bu yüzden, yıllar sonra, geçen yılın 7 Ekim gecesi Gomidas anısına CRR Konser Salonu sahnesine çıktığında ellerimiz patlarcasına onu alkışladık. Sonrasında, bir Türkiye turnesi açıklandı ama kimi talihsiz olaylar ve içinde bulunduğumuz karantina koşulları, bu turnenin ertelenmesine sebep oldu. Bir hayalim vardı, turne boyunca onu izleyecek ve sonrasında izlenimlerimi yazacaktım. Bu da, hayat gibi bir başka bahara ertelendi ama umutsuz değilim: Aynur’u memleketinde izleyecek, onunla birlikte yollara düşecek, gördüklerimi ve duyduklarımı aktaracağım.
DERTLİ BAŞLIYOR, SONRA COŞUYOR
Aynur’un yanık sesi, diğer albümlerde olduğu gibi yine perişan ediyor. Umutsuz bir perişanlık hali değil ama bu: Şarkıların sözlerinde (onca acıya rağmen) umut var. Son şarkıda karşımıza çıkan Aynur imzalı sözler örneğin: “De rabe meke kale-kalî / Dinê diçerixe bi vî halî / Min guh da ser, kevir kuçik ne lal in / Bahê deng da qal û qirş û çali (Haydi kalk inleyip durma / Dünya dönüyor bu durumda / Kulak verdim, dağlar taşlar dilsiz değil / Rüzgâr ses verdi toprağa çalı çırpıya)”
Aynur’un yeni albümü yarına dair umutlarımızı tazeliyor, karantina koşullarında hepimize iyi geliyor. Gün gelecek, onu, kalabalık konser salonlarında yine alkışlayacağız ve şarkılarına, türkülerine eşlik etmeye çalışacağız. O zamana dek şarkılarını ezberlemek için karantina iyi bir fırsat.