Güncelleme Tarihi:
Abhazyalı fotoğraf sanatçısı Otto Lakoba’nın ‘The Lives of Others’ (Başkalarının Hayatları) başlıklı sergisi 2019 kasımında Sohum’da kurulan ve farklı disiplinlerden yedi sanatçının bir araya geldiği November 20 kolektifinin işbirliğiyle Fotoğrafevi’nde açılıyor. Bu akşam (17 Ocak Cuma) 18.30’da gerçekleşecek açılış sunumu Denef Huvaj tarafından gerçekleştirilecek. Yönetmenliğini Otto Lakoba’nın yaptığı ‘Equilibrium’ filminin gösterimi ise 20.30’da başlayacak. Filmin sunumunu yönetmen Ömür Atay yapacak. Sergi 29 Şubat’a kadar Fotografevi’nde görülebilir.
Otto Lakoba sergiyi şu ifadelerle sunuyor:
“Büyük şehrin koşuşturmasından köye kaçıyorum. Asfaltın yakıcı sıcağı dilime yapışıyor, boğazım otla kaplanıyor, kır manzarası dağılıyor. Garip durumdayım ben, kendi içinde bir yabancıyım. Bir yabancıya benziyorum zaten. Köyde büyümedim. Kendi halkımın dilini bilmiyorum. Ama onların benim gibi olduğundan ve benim onlardan geldiğimin farkındayım. Seçtiğim idrak şekli belgesel.
Abhazya’da, Karadeniz kıyısındaki selviler ve palmiyelerin arasında geçti çocukluğum. Sovyetler Birliği dağılmaya başladığı gibi savaşın yaklaştığını hissettik. Ama buna rağmen savaşın çıkacağına kimse inanmadı. Hayat olduğu gibi devam etti. Ve 1992’nin Ağustos ayında çocukluğum aniden bitti. Askeri havaalanından aceleyle tahliye edildik. 10 sene önce kendimi ve halkımı yeniden anlamak amacıyla anavatanıma döndüm. Elimden aldıklarını yeniden bulmak için ve ne bulduğumu anlatmak için fotoğrafı seçtim.
Karadeniz ve Kafkas Sıradağları arasındaki Abhazya, farklı zamanlarda Roma, Bizans, Hazar, Arap, Türk, Rus imparatorluklarının ilgisini çekti. Ülke sadece Antik Doğu’dan değil, Akdeniz Avrupa–Antik Yunan ve Rom ve Bizans kültürlerinden de etkilendi. 1. yüzyılda Havari Andreas ve Simon Zilot bu topraklarda vaaz veriyorlardı; 8-11. yy’da burada kudretli Abhaz Krallığı var olmuştu.
Modern dünya için Abhazya kapalı bir kutu, başka bir sıcak çatışma noktası. Ama Gürcistan - Abhazya savaşı 20 yıldan fazla önce bitti ve Abhazya bugün küçük bağımsız, çok uluslu bir ülke.
Bir yabancı için halkın özelliklerini anlamak çok zor. Burası öyle bir yer ki olayların akışı hissedilmiyor, bazen insanlar bugün haftanın hangi günü veya günün hangi saati bilmiyor. Abhazca çok metaforik bir dil, arkaik gırtlak sesleriyle dolu. Dilin 5 tane geçmiş zamanı var. Bu topraklarda şimdiki zamanın fotoğrafçısı olmak çok tuhaf bir şey. Ama ‘burada’yı ve ‘şimdi’yi tavsir edebilmek de anlamı olan tek şey.”