Nilüfer Şaşmazer nsasmazer@gmail.com
Oluşturulma Tarihi: Haziran 02, 2017 13:26
Cappadox festivali kapsamında ‘Dünyadan Çıkış Yolları’ temasıyla düzenlenen sergisi, Kayadokya’nın benzersiz coğrafyasında izleyiciye sıra dışı bir güncel sanat deneyimi sunuyor. Fulya Erdemci, Kevser Güler ve Ilgın Deniz Akseloğlu küratörlüğünde düzenlenen sergi 11 Haziran’a kadar görülebilir.
Bu seneki başlığını 2012’de kaybettiğimiz ressam ve şair Sami Baydar’ın 1990 tarihli “Dünyadan Çıkış Yolları” adlı kitabından alan Cappadox güncel sanat sergisi, 16 sanatçının eserleri ve “Kapadokya’dan Kişisel Arşivler” başlıklı bölümüyle 11 Haziran tarihine dek izlemeye açık kalacak.
Uçhisar kale meydanı, Göreme’de bulunan Keyişdere Vadisi ve Avanos’a yayılan sergi; şiirsel eylemin imgesel alan açabilme, bireyi maddesel gerçekliğin ötesine taşıyabilme ve “dünyayı yeniden kurabilme” gücünü araştırıyor. Festivalin bu edisyonuna ilham veren “Dünyadan çıkış yollarını yalnızca odalara kapatılan çocuklar bilir” cümlesi akla ister istemez bugün içinde bulunduğumuz gerçekliği, sosyo-politik sıkışmışlığı ve şiirsel eylemin bireyi bunlardan kurtarmadaki rolünü akla getiriyor. Sanat dünyayla ilişki kurmanın bir yöntemi, evet, ama aynı zamanda bir oyun ya da bir tür kaçış da olabilir mi? Sanatçıların birbirinden farklı pratikleri her izleyiciye ayrı bir alan açarak bu sorunun cevaplarını çeşitlendiriyor şüphesiz. Diğer taraftan Kapadokya’nın özel coğrafyası festivalin yalnızca müzik, gastronomi ve açıkhava etkinliklerinin değil, -hatta belki bunlardan daha çok- güncel sanat işlerinin de bambaşka bir atmosferde deneyimlenmesini sağlıyor.
'Uzay Mültecisi', Halil AltındereAvanos’taki eserlerin kimi nehir kıyısındaki parkta, kimileri ise
Hacı Nuri Bey Konağı’nda yer alıyor. Parkta bulunan işlerden,
Héctor Zamora’nın yerel tuğlalarla inşa ettiği labirenti, içine giren izleyiciyi mekanın empoze ettiği bir içebakış sürecine davet ediyor.
Yasemin Özcan ise bölgedeki çömlekçilik geleneğini farklı atölyelerin üretimleriyle öne çıkararak kamusal bir heykel ortaya koymuş. Bu anıt-heykel sanat ve zanaatı karşıtlık değil, bir arada duruş ihtimalleri üzerinden ele alıyor. Özcan’ın konakta gösterilen videosu, yine yerel bir atölyedeki ustaların hikayesi üzerinden toprağı odağına alıyor. Konakta
Lara Favaretto, Serkan Taycan, Annika Eriksson’un bölgeyle toprak, su ve hayvanlar üzerinden doğrudan ilişkilenen çalışmalarının yanı sıra bir de “Kapadokya’dan Kişisel Arşivler”e yer verilmiş. Bu bölüm, bölgenin ilgi çekici tarihini insanlar ve mimari üzerinden izleyicilere tanıtan, yerel halkı da festival ve kitlesiyle yakınlaştıran bir bölüm olmuş. Avanos’taki bir diğer iş ise
Halil Altındere’nin bugün İstanbul’da mülteci olarak yaşayan Suriyeli bir kozmonotun hikayesinden yola çıkarak kurguladığı “Uzay Mültecisi” adlı, Sofa Otel’de izlenebilen video ve yerleştirmesi.
Mehmet Ali Uysal devasa boyutlarda ürettiği kağıt kayığını Uçhisar kalesinin tepesine, kağıt uçağını ise hemen meydana yerleştirerek bölgeyi bir oyun alanına çeviriyor. Guillaume Bijl’in yine meydanda, kale girişine yerleştirdiği “Şöhret Yolu” adlı çalışması ise ‘bugünün popüler arkeolojisini’ kayıt altına alma iddiasıyla yola çıkıyor ancak bölgeyle ve temayla ilişkisi nispeten zayıf. Karin Sander’in iki farklı noktadaki performansları yerli işbirlikçiler ile gerçekleşti.
'Karşılaştırmalı Belirsizlik', Erdağ AkselSerginin sayısal ve coğrafi anlamda en büyük bölümünü oluşturan Keyişdere vadisi, Kapadokya’nın doğası ile incelikli ve güçlü bir şekilde etkileşime geçen işlere ev sahipliği yapıyor.
Nermin Er’in “Dinle” serisine ait, (bir parçası da Avanos’ta nehir kenarında yer alan) heykel yerleştirmeleri; izleyiciyi yanından fark etmeden geçip gittiği toprağı, suyu, havayı dinlemeye davet ediyor. Er’in vadideki ikinci çalışması, küçük bir mağaranın duvarlarındaki oyuklara yerleştirilen “Yanyana” başlıklı kağıt iskeleler. Bu minüskül yapıtlar, Chapuisat Kardeşler’in bölgede yaşayan arılar için kurduğu ‘tatil köyü’ ile sahip oldukları zarif düşünce düzleminde duygusal bir paralellik kuruyor.
'Tahribat', Yaşam ŞaşmazerGüvercinlerin mesken edindiği bir mağaraya hibrit heykellerini yerleştiren
İris Ergül, bu “Acaibü’l Mahlukat” ile yeterince garip olan coğrafyaya şamanik öznelerini geri verirken Deniz Gül de izleyiciyi, kiremitlerden ürettiği iki kanadı mitolojik bir varlığa dönüştürmeye çağırıyor.
Erdağ Aksel ise ”Karşılaştırmalı Belirsizlik” adlı dev marangoz metresiyle ölçü-ölçek-algı kavramlarını düşündürüyor.
Yaşam Şaşmazer’in vadinin (adı dönüşmüş olsa da) ilk sahipleri olan keşişleri akla getiren, küçük bir mağaranın içine doğaya teslim olmuş pozisyonda yerleştirilmiş heykeli ile
Alper Aydın’ın festivalin üçüncü gününde gerçekleştirdiği performansından arda kalan, elleriyle kendi üzerine inşa ettiği çamur ‘Barınak’, insan-doğa arasındaki ilişkiyi ele almalarının yanı sıra bir kozayı hatırlatmaları nedeniyle vadideki çoğu oyuncu işlerden farklı olarak dünyadan kaçış yollarına daha münferit bir dönüşüm perspektifinden bakıyorlar denebilir.
Vadettiği deneyim bu yazıdan daha büyük olan sergiyi havalar güzelken kaçırmamakta fayda var. 11 Haziran’a kadar...
'Acaibü’l Mahlukat', İris Ergül'Arzunun Kanatları', Deniz Gül