Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de ‘ölümüne’ diye uğrunda bağırılıp çağırılan futbol, ancak ortada kazanılacak bir kupa varsa, binleri statlara çeken bir oyun. Asırlık büyüklerin bile iddiası kalmadığında statlar boşalmaya başlıyor. Memlekette futbolun edebiyatı da çok satmaz. Pek okur yazar değildir bizim futbolseverimiz. Lakin Sunay Akın, ilk basımı 50 bin olan bir futbol kitabıyla karşımızda: ‘Kalede 1 Başına’.
Bu sayı, şu günlerde Süper Lig’in zirvesinde yer alan Başakşehir ile Kasımpaşa’nın stadına gelen toplam seyirciden bile katbekat daha fazla!
“Demek futbol kitabı satabiliyormuş, değil mi?” diyeceksiniz. Hayır. Çünkü Akın’ın kitabı sadece bir futbol kitabı değil. Onun tüm kitaplarında her mevzunun bir ‘bağlacı’ vardır. İşte bu kitabın bağlacı da kaleci. Bunun güzel örneklerinden birini de beş parasız kaldığı için Gülhane Parkı’nda yatan Yaşar Kemal’in hayatından bir kesiti okuduğunuzda anlayacaksınız...
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan ve 29+1 öyküden oluşan kitap, bir-iki istisna hariç, her defasında bir kaleciyle kesişiyor... ‘+1’ nedir peki? Son yazı Akın’ın kendisine yönelik bazı iftiralara verdiği uzun bir yanıttan oluşuyor.
Vecihi Hürkuş da, Yaşar Kemal de, Can Yücel de, Che Guevara da, Edip Cansever de, Terzi Fikri de, Abidin Dino da, Uğur Mumcu da, Aziz Sancar da, Fatma Girik de ve daha nice isim bu kitapta illaki bir kaleciyle karşı karşıya kalıyor...
Sunay Akın, artık bir popstar gibi ünlü. 1989’da Hasköy’ün kalesini korurken cebinde ilk şiir kitabı ‘Makiler’i taşıyan o genç şair adayı, bugün aynı zamanda isminin önünde ‘araştırmacı-yazar’ da bulunan ve sahnelerde öykülerini, stand-up şeklinde turneden turneye koşarak anlatan bir edebiyatçı...
‘Kalede 1 Başına’da yer alan gerçek hayat öykülerinin birçoğuna ben, yıllar evvelinden aşinayım. 1995 ile 1999 yılları arasında yayın yapan Yaşam Radyo’da bir radyocuyken çoğunu dinlemiş, hatta kaydını yapmıştım. Evet, Sunay Akın bir yandan Evrensel gazetesinde yazarken, diğer yandan da Yaşam Radyo’da ‘Veşaire Veşaire’ isminde şahane bir radyo programı yapıyordu; ağırlığı Kızılderili müzikleri eşliğinde... Bu isimde bir de kitabı bulunuyor...
EDİP CANSEVER’İN BÜYÜK KOMPLEKSİ
Evlilik ve nişan derken, 60 kez parmağına yüzük takan Varol Ürkmez ile büyük bir aşk yaşayan Fatma Girik’in babasıyla olan bir hatırasında da, Terzi Fikri’nin 12 Eylül cuntası tarafından öldürülen şoförü olan eski kaleci Sadi Ekiz’in trajedisinde de gözyaşlarımı tutamadığımı itiraf edeyim. (Sevgili Uğur Vardan, ben de yaşlanıyorum galiba...)
Babasının iş insanı olmasını istediği kaleci Sabri Dino’nun hayatını köprüde bitirirken artık bir iş insanı olduğunu ilk kez öğrenecek okuyucu da ağlayacaktır, muhtemelen...
Bir de tebessümlere misal: Edip Cansever de futbol tutkunudur ama onun forma şansı bulması lastik topu sahibi çocuk olmasından mütevellittir ! Cemal Süreya, ‘Edip’ diye hitap ettiği büyük şairin bundan ötürü yaşadığı kompleksi yıllarca içinde taşıdığını söyler...
Sadece bu toprakların kalecilerini anlatmıyor Sunay Akın...
Albert Camus’ya illa bir şut çekerken, sahada hayatını yitiren John Thomson’dan, ilk eldiven giyen kaleci Amadeo Carrizo, heykeltıraş kaleci Eduordo Chillida ve de 150 kiloluk William H. Foulke’ye değin, yerli-yabancı kotası uygulamadan, bir solukta okunacak bir şiir, öykü, sanat, müzik ve futbol kitabı sunuyor bize...
Kendisinin de bir kaleci olduğunu söylediğim Sunay Akın, sahadaki futbolcular içinde arkadaşlarına sırtını dönmeyen tek oyuncu olarak tanımlıyor kaleciyi. Ve ona göre kaleci, futbolun kilit oyuncusu; hatta ta kendisidir.
Dino’lardan kaleci olanı; Sabri’ye adanan kitaba dair kelamlarımı Sunay Akın’ın anısıyla bitirmek istiyorum. Akın ailesi, İstanbul’a taşındığında Yeşilköy’de Lefter Küçükandonyadislere komşu olur. Ve Sunay Akın’ın mahalle takımında Lefter ile aynı adı taşıyan oğlu da vardır. Bugünlerde çokça ihtiyacımız olan bir naiflikle biten bu atağı Sunay Akın sonlandırsın: “Babam, futbol takımı kurduğumuzu komşumuz Lefter Küçükandonyadis’ten öğrendiğinde ‘Formalar benden’ demişti. Bir akşam, elinde iki büyük paketle geldi eve. Formaların sarı-lacivert renklerde olduğunu görünce ağabeyim de, ben de çok şaşırdık. Trabzonluyduk ve bordo-mavi forma almasını ısrarla istemiştik babamızdan. Babamın, futbolun kardeşlik ve dostluk olduğunu anlayamayanlara söylenecek, güzel cümlelerinden birisi kulaklarımda hâlâ: ‘Oğlum, sizin takımda Lefter var. Onun farklı renkte forma giymesi yakışık almaz.”
Kalede 1 Başına
Sunay Akın
İş Bankası Kültür Yayınları, 2018
192 sayfa, 15 TL.