Güncelleme Tarihi:
Başyapıtı sayılan ‘İhtiyar Çılgın’ romanıyla tanıdığımız Juniçiro Tanizaki, 1886’da varlıklı bir ailenin oğlu olarak Tokyo’da doğdu. Zaman içinde ailesi yoksullaşınca üniversite eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Üniversitedeyken 1909’da tek sahnelik bir tiyatro oyunu yazan Tanizaki, bir yıl sonra yayımlanan ilk öyküsüyle adını duyurmayı başardı. Bu dönemde Batı kültürü ve edebiyatından etkileniyordu. 1923’teki Büyük Kanto Depremi’nden sonra yerleştiği Osaka’da Batı’ya ilgisini yitirmiş, Japon kültürü ile ilgilenmeye başlamıştı. Ancak Batılı teknikleri kullanmayı sürdürdü, ki bu onun yapıtlarına özgünlüğünü veren en önemli özelliklerden birisidir. 1958’de sağ eli felç olan Tanizaki, 1960’tan itibaren hayatını hastanede geçirdi. Bunlara rağmen, 1962’de, birbirinden ilginç cinsel fantezilerini kaleme alan yatalak bir hastayı konu edinen son romanı ‘İhtiyar Çılgın’ı tamamladı. 1965’te geçirdiği kalp kriziyle hayata veda etti.
Kadın sayısı üç olmalıydı
Çok sayıda dünya diline -özellikle de İngilizceye- tercüme edilmiş birçok eseri sayesinde Tanizaki, batıda Japon edebiyatını tartışırken ilk akla gelen isimler arasında sayılır. ‘Bir Kedi, Bir Adam ve İki Kadın’ ise, uzun hikâye formunda yazılmasına rağmen Tanizaki’nin en sevilen eserlerinden birisidir. Bu hikâye, 1956 yılında Japon yönetmen Shiro Toyoda tarafından sinemaya da uyarlanmış ve büyük ilgi toplamıştı.
Hikâye, bir kadından diğerine -Shozo’nun ilk karısı Şinako’dan Shozo’nun yeni karısı Fukuko’ya- gelen bir mektupla başlıyor. Mektubun nedeni Şinako’nun evin kedisi Lily’yi almak istemesi. Kediden zaten hoşlanmayan Fukuko için bu bir nimet olabilirdi. Ancak kedinin Shozo için çok değerli olması işleri biraz karıştırıyor. Aslına bakarsanız işler zaten karmakarışık. Hikâyenin adı ‘Bir Kedi, Bir Adam ve İki Kadın’ ama kadın sayısının üç olması daha doğru olacaktı. Çünkü novellanın başkarakteri Shozo iki karısı kadar annesi tarafından da kolayca etkilenen ve yönlendirilen 30 yaşına gelmiş ama olgunlaşmamış bir adam; “Çok uysaldı, hatta ona omurgasız demek daha doğru olacaktı, birisi gelip bu kadın şundan daha iyi dese daha oracıkta iyi olanı almaya meylederdi. Ama mevcut karısını postalayıp yerine yenisini bulacak kadar da becerikli değildi.”
Şinako’nun kedi sevgisinden değil kediyi kullanarak eski kocasının yeni evliliğine nifak tohumları saçmak amacında olduğunu tahmin etmişsinizdir. Nitekim tohumlar filizlenecek, hayatta en çok sevdiği varlık olan kedisinden ayrılmak Shozo’nun yeni karısını ve annesini sorgulamaya başlamasına yol açacaktır...
Tanizaki’nin mizahı
‘Bir Kedi, Bir Adam ve İki Kadın’da kullandığı temalar Tanizaki’nin sonraki yıllarda yazdığı roman ve öykülerinde değişik durumlar ve karakterler üzerinden sürekli işlenmiştir. Kötücül güzellik ya da güzelliğinden çıkar sağlayan çekici kadınlar, erotizm, sadizm ve mazoşizm gibi temalardan söz ediyorum. Bunlara kadınlar karşısında edilgin, sorumsuz, haz peşinde koşan çocuksu erkekleri de eklemek gerekir ki bu hikâyedeki Shozo tam da bu tipin temsilcisidir.
Tanizaki’nin tensel hazlar peşinde koşan erkek kahramanlarının düştükleri durumlarla -reddedilme, aşağılanma, mazoşizm- birlikte, sevgi ve acı arasındaki salınıma odaklanan hikâyeleri yakıcı bir hal alır. Öyle ki bazı eserlerinde saplantıya dönüşen cinsellik, kahramanları için yıkıcı sonuçlar doğuracaktır.
Japon edebiyatında -çağdaşları arasında- erotizme, erotik fantezilere en çok yer veren yazar Tanizaki olmuş ve eserleri bir hayli tartışma yaratmıştı. Ancak Tanizaki’nin bu ilgisinin nedeni ilgi çekmek değil Japon toplumunda ve aile yapısındaki değişimleri sergilemektir.
Tanizaki’nin eserlerinde kimlik tartışması genellikle Batı kültürüne yakınlaşmış aristokratların ya da üst sınıfa mensup kişilerin üzerinden yapılır. Ancak ‘Bir Kedi, Bir Adam ve İki Kadın’da Tanizaki aristokratlara değil sıradan insanlara yer vermiş. Cinsellik ve erotik saplantılarsa hikâyenin konusu değil. Onun yerine kadınlar ve erkekler arasındaki güç ilişkilerine, kadınlar arası çekişmelere ve çıplak bir sevgiye odaklanmış, yani bir insan ve bir hayvan arasındaki sevgiye. Şimdi buradan Tanizaki’nin insanlararası ilişkilere bakışının karamsar olduğu sonucuna varabiliriz. Ne var ki tam bu noktada Tanizaki’nin hınzır mizahı devreye giriyor. En yakıcı ve ölümcül arzuların hüküm sürdüğü romanlarında bile mizahı elden bırakmaz Tanizaki. Roman kahramanlarının içine düştüğü durumun trajedi gibi algılanmasının önüne geçen ironik anlatısıyla bu insanların yücelikten uzak, arızalı kişilikler olduğunu hatırlatır. Zayıftır, kusurludur Tanizaki’nin kahramanları, çünkü onlar insandır. Ama sonuçta sevgi kazanacaktır; her ne kadar nesnesi bir kedi olsa bile...
‘Bir Kedi, Bir Adam ve İki Kadın’da olaylar geliştikçe, Shozo’nun annesinin oğlunun evliliğini bozmak için çevirdiği dolaplar da dahil olmak üzere, hikâyede yer alan tüm insanların entrikaları ve kusurları birer birer açığa çıkar. Ve aynı zamanda Shozo’nun kişilik zayıflığı daha belirginleşir. Buna karşılık Shozo’nun çevresindekilerin istediklerini elde etmek için yapmaya hazır oldukları aşırılıklar hem eğlenceli hem de acınacak hal alır. İşte o zaman hikâyenin dinamiğinin Tanizaki’nin ironik üslubunda, o hınzır mizahında gizli olduğu çıkar ortaya. Sürprizler hazırlar, oyunlar oynar, en dramatik anların arkasındaki yalanları yakalar. Anlatımı güçlendiren diğer etken karakterlerin çok iyi tasvir edilmeleridir ki hem gerçeklik duygusu verir hem de hangi sınıftan veya hangi kültürden olursa olsun, tüm insanların evrensel kaygılarını da yansıtır.
Japon edebiyatı belli meseleler etrafında dönen, durgun ve ağırbaşlı metinler ürettiği için eleştirilmiştir. Tanizaki coşkusu ve mizahı ile bu kalıpları alt-üst ediyor.