‘Kadının kendini erkekten bağımsız gerçekleştirdiği yerli dizi neredeyse yok’

Güncelleme Tarihi:

‘Kadının kendini erkekten bağımsız gerçekleştirdiği yerli dizi neredeyse yok’
Oluşturulma Tarihi: Haziran 08, 2020 16:53

Tiyatro eleştirmeni, oyun yazarı ve akademisyen Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu yeni çalışması ‘Televizyon Dizi Pusulası/Dizi Eleştirisinin Temelleri’nde başta toplumsal cinsiyet olmak üzere yerli TV dizilerine bir eleştirmen gözüyle inceliyor. İpşiroğlu “Dizileri en çok izleyen kadınlar olduğu halde anlatılan hep erkeklerin öyküleri. Hep erkeklerin birbirleriyle mücadelesi, iktidar savaşı söz konusu, kadınlar bu sistemde sadece birer figüran” diyor.

Haberin Devamı

Kitabınız, dizilerle ilgili ciddi bir araştırma ve incelemenin sonucu. Televizyon dizileri üzerine yapılan diğer çalışmalardan nasıl bir farkı var bu kitabın?
TV dizileri üzerine çok değerli başka araştırmalar da var ama bunlar daha çok sosyolojik ağırlıklı. Bu çalışmanın diğerlerinden farkı dizileri bir tiyatro bilimci olarak yakından mercek altına almam. Tiyatro oyunlarını nasıl inceliyorsam dizileri de öyle inceliyorum, çok somut örneklerle. Ne anlatılıyor, nasıl anlatılıyor, senaryo, oyunculuk nasıl ve bütün bunların ardında nasıl bir ideoloji var... Bu soruların izini sürüyorum. Böylece izleyiciye de bilinçli izleme doğrultusunda somut ipuçları vermiş oluyorum.

Kitabınızda ağırlığı toplumsal cinsiyet konusuna vermişsiniz. Bu konuya yönelmenizin özel bir nedeni var mıydı?
Yıllardır bu konuda hem yazar hem de araştırmacı olarak çalışıyorum. Son yıllarda yazdığım tiyatro oyunları da yine kadınlarla ilgili. Tabii milyonları etkileyen dizilerde kadınların nasıl temsil edildiği konusu ilgimi çok çekiyor. Aslında diziler yaşadığımız toplumun aynası olmak bahanesiyle kendi ideolojisini dayatıyor. Böylece bizler farkında bile olmadan manipule ediliyoruz. Sözgelimi eril bakışın bizlere dayattığı bildik kadın klişeleri tekrarlanıyor; ‘güzel ve iyi kalpli kadın’, ‘alevere dalevere yapıp erkekleri parmağında oynatan cadı kadın’, ‘evde kalmış kadın’ gibi... Bir çok kadın hiç de böyle yaşamadığı halde böyle bu klişe rollerin içine itiliyor.

Haberin Devamı

Kadınla erkeğin eşit düzeyde temsil edildiği dizi pek yok galiba?
Ne yazık ki öyle. Dizileri en çok izleyen kadınlar olduğu halde anlatılan hep erkeklerin öyküleri. Hep erkeklerin birbirleriyle mücadelesi, iktidar savaşı söz konusu, kadınlar bu sistemde sadece birer figüran. Yani kadının erkekten bağımsız bir biçimde kendini gerçekleştirdiği bir dizi yok gibi.

Dizilerin konusu erkek olunca şiddet de vazgeçilmez oluyor öyle değil mi?
Ataerkil sistemin özelliği zaten otorite ve şiddete dayanması. Şiddet heyecan yaratma açısından da dizilerin olmazsa olmazı. Böylece sorunlar sadece şiddetle çözümlenebilirmiş gibi bir koşullanma yaratılıyor. Şiddet hep erkeğin tekelinde, kadın da onun koruması altında. Yani kadının kendini erkek olmadan var etmesi olanaksız gibi.

Haberin Devamı

‘Avlu’ ya da ‘Ufak Tefek Cinayetler’ gibi kadınların da şiddet kullandıkları diziler de yok mu?
Çok doğru. Şiddete dayanan ataerkil model bu sefer kadınların üstünden gösteriliyor. Ama ne şiddet ne de ataerkillik hiç mi hiç sorgulanmıyor. Bir dizide de bir istisna yapılsın da şiddetsiz bir direniş gösterilsin, bu nedense imkânsız gibi. Gerçi kimi dizide şiddete karşı duran tek tük karakterlerin olduğunu da görüyoruz ama onlar da bütünün içinde zayıf kalıyorlar.

Dizilerde özellikle anne karakterlerinin çok olumlu gösterildiğini görüyoruz. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?
Kadın anne olduğunda bir saygınlık kazanıyor, hele erkek çocuk doğurmuşsa saygınlığı daha da artıyor. Kadını sadece anne rolüne kilitlemeyi ataerkilliğin tipik bir göstergesi olarak değerlendiriyorum. Ataerkil sistemde anneye bu sistemi sürdürme görevi veriliyor. Özellikle babanın olmadığı ailelerde bu görevi anne sürdürüyor. Anne o kadar önemli bir konumdaki çocuklarının nasıl bir hayat süreceklerine ya da kiminle evleneceklerine o karar veriyor. Sonuçta bu sistemin sürmesinde annenin payı büyük.

Haberin Devamı

Bu sistemde ‘kadın kadının düşmanı’ olarak gösteriliyor diyebilir miyiz?
Aslında bu da erkeklerin uydurduğu bir şey. Öte yandan kadınlar arası dayanışma ve empati bu sistemin duvarlarının çatlamaya başladığını gösteriyor ki ki bunu ne yazık ki çok az dizide görüyoruz.

Kitabınızda aile teması da ağırlıklı...
Ailenin nasıl gösterildiğinin irdelenmesi çok önemli. Genellikle aile büyükleri özellikle ailenin ‘şefi’ konumundaki baba ya da babanın olmadığı durumlarda anne, çocuklar üzerine büyük baskılar uyguluyor. Bireysellik bilincinin gelişmemiş olduğu bir ortamda ailenin çıkarları her şeyden önemli olduğundan aile bireylerine yapılan baskılar sınırsız. Öte yandan çocuklar da büyüklere, özellikle de annelerine inanılmaz baskılar uyguluyor.

Haberin Devamı

Kitabınız akademik bir çalışma olduğu halde çok rahat okunuyor ve kolay anlaşılıyor.
Rahat anlaşılmasını istiyorum tabii. Aslında araştırma kitaplarımda en zor konuları bile kolay anlaşılır bir biçimde yazmaya çalışırım. Tabii bu kitap için bu özellikle söz konusu. Çünkü adı üstünde kitabın bir pusula işlevi görmesini istiyorum. Amacım dizi izleyicisinde bir tür farkındalık uyandırmak. Dizi bağımlısı olmamanın en temel koşulu bu. Öte yandan bilinçli bir izleyiciysek, yani eleştirel bakışımız gelişmişse nitelikli dizileri diğerlerinden ayırmamız da kolaylaşacaktır. Bu nedenle de eleştiri önemli.

Sizce nitelikli bir diziyi diğerlerinden ayıran özellikler neler?
Düşündürücü, ilginç bir konuyu ele alması. Senaryoda ard ardına sıralanan ve hiç inandırıcılığı olmayan rastlantılara dayanan olaylara, tekrarlara, karakter bile diyemeyeceğimiz klişe tiplere, mutlak iyi ya da mutlak kötü gibi tek boyutlu karakterlere yer verilmemesi, bir olayın, sorunun farklı bakış açılarından gösterilmesi, karakterlerin yaşamın akışı içinde gelişim gösterebilmesi , aşk ya da şiddet gibi dizilerin olmazsa olmazının dozunda kullanılması gibi ölçütler nitelikli bir diziyi diğerlerinden ayırıyor.

TELEVİZYON DİZİ PUSULASI

‘Kadının kendini erkekten bağımsız gerçekleştirdiği yerli dizi neredeyse yok’

DİZİ ELEŞTİRİSİNİN TEMELLERİ
Zehra İpşiroğlu
E Yayınları, 2020 
176 sayfa, 22 TL. 

BAKMADAN GEÇME!