Kadın, toz, ter ve kan!

Güncelleme Tarihi:

Kadın, toz, ter ve kan
Oluşturulma Tarihi: Eylül 28, 2017 14:42

Kadınları içine bir türlü alamayan bir organizma şantiye. Ne kadar sert böğürse o kadar sıkı tutunan inatçı bir kadının yaşam hikâyelerinden oluşan ‘Tadilat Meselesi’, mimar Banu Burak’ın ilk kitabı.

Haberin Devamı

Sanki sihirli bir kelimedir o, söylerken bile insanı yükseltir: Mimar. “Aslında mimar olmak istiyordum” diyen doktor, mühendis, bankacı, müzisyen, avukat kaç kişi tanıyorsunuz? Cinsiyet eşitliğinin bolca irdelendiği şu çağda bile erkeklerin amaç edinip ulaşamadığı bu yüksek meslek, bir türlü kadına yakıştırılmaz. Toplumda aksi iddia edilir elbet. Ama o girmesi de çıkması da herkes için çok zor olan okullardan mimar çıkmış kadınlar bilir: Kadın bu mesleğin kara koyunudur. Kabul edilir olmalarının tek şekli, şık şıkıdım giyinip topukluları çekip muteber bir muhitteki ofiste bilgisayar başında çizim yapmalarıdır. Şantiyede bir kadın, herkes için öcüden beter bir şeydir. Ne işi vardır onun kadın başına tozun, pisliğin içinde, Allah’ın unuttuğu yerde, sabahlara kadar 50 erkekle?

Haberin Devamı


‘BANU ABİ’ OLDUM
Kadın, mimar ve şantiyeci Banu Burak, ‘Tadilat Meselesi’nde yaşanmış kısa hikâyelerini okuyucuyla buluşturuyor. Kendine has, aksak ritimli dili ve satır aralarına yerleştirdiği toplumsal, bireysel her türlü şablonculuğa getirdiği eleştiriler ile gülümseten; abartısız, güngörmüş klasik modern bir bina gibi gösterişsiz ama heybetli anlatımı; yer yer toza, tere, hatta kana bulanıp sonra aşkla berraklaşıyor. Yazar, önce “Kadın ne zaman kadın olduğunu düşünür? TIR şoförüyken mi, yatakta mı, mutfakta mı, inşaatta mı, çocuk doğururken mi? Bir kedi, kedi olduğunu düşünür mü ki, kadın bunu düşünsün? Mecbur kalırsa insan olduğunu düşünsün tabii... Evcilik oynamadım. Misket oynadım. Yanlış doğmadım, hepsiyle doğdum. Sonra hayat şantiye tozuna soktu. ‘Banu abi’ oldum” diyerek vuruyor okuyucuyu. “Kimse bize güzel hatalar yapmamızı öğütlemedi. Çirkin doğrularla öğrendik, ne öğrendiysek” sözleriyle ise yaşamın özünü avcumuza bırakıveriyor.
Banu Burak’ın inşaatlarda geçen gençlik yıllarını özetlediği hikâyelerde mekân duygusu, yoğunlukla insan betimlemeleri üzerinden sağlanmış. Naif, tecrübesiz genç bir kızın hayalleri, acemi azmi; usta, işçi, şef, patron ve müşteri karakterlerinin aynasından yansıtılıyor. Karikatürize edilmiş karakterler sürrealizm ve gerçekçilik arasında gidip gelen serbest bir anlatımla şekillendirilmiş. Hikâyeleri okurken sanki düzyazı değil de, bir karikatür kitabı okuyormuş gibi hissediyorsunuz. İnşaat kadar kütlesel ve gerçek bir olguya izlenimci bir bakış açısıyla yaklaşan Banu Burak’ın üslup yaratma kaygısı olmadan tamamen doğal bir akışta ilerleyen dili, zaman zaman belli görsel kodlara göre tepki ve kararları değişim gösteren insanı öne çıkarıyor. Bir örnekte mimar elde örülmüş kırmızı bir kazağın hissettirdiklerini yok sayamadığı için normalde hayır diyeceği bir işe evet diyor, bir diğerinde tiril tiril beyaz bir gömleğin iş hayatındaki algısına odaklanıyor.
“İnşaat işini yapılabilir kılan göçebeliğiydi bir yerde. Başka bir yerin kokusu, tadı olmasa, evet, olacak iş değildi” sözleri kitabın geneline hâkim olan farklı zaman-mekân-karakter ilişkisinin odağına oturuyor. Göçebe genleri bu kadar baskın bir milletin kalıcı yapılar yaparken ne kadar beceriksiz olduğunu, umursamazlığını ve hoyratlığını irdelerken bir yandan da toplumda her geçen gün büyüyen yenilik açlığını sorguluyor: “İnsanın kendine tahammülsüzlüğüdür tadilat, huzursuzluğudur. Acıklı bir yerleşik olma halidir. Esas değiştirmekten korktuğunu yapamamak, görmemektir. Acıklı bir yerleşik olma gayretidir. Dursa düşünse yapacağını, yıkıp dökerek yapmaya çalışır. Ekler, çıkarır, hep daha eksik olur. İnşaat, ‘büyük işler’ yapmanın en görünür kolay yoludur. Kolay olduğu için değil, öyle sanıldığı için. Erkekler de doğurabilseydi buralarda, belki kurtulurduk fazlasından. Olana iyi bakardık belki. Eskidi diye daha çok severdik. Eskiyi yeni tutardık. Belki.”

Haberin Devamı

Kadın, toz, ter ve kan

TADİLAT MESELESİ
Banu Burak
Dünyadan Çıkış Yayınları, 2017
87 sayfa, 16 TL.

 

BAKMADAN GEÇME!