Güncelleme Tarihi:
‘Peri Masalı’nın başkarakteri ve anlatıcısı Charlie Reade, annesini küçük yaşta bir trafik kazasında kaybeder. Bu da yetmezmiş gibi, çektiği acıya dayanamadığından kendini içkiye veren, işinden kovulup hayata küsen babasıyla ilgilenmek zorunda kalır.
Babası içkiyi bırakıp yeniden çalışmaya başlayınca Charlie bir nebze olsun rahatlar ama bu kez de kendi geleceğine yatırım yapmak, iyi bir üniversiteye gidebilmek için daha çok çalışması gerektiğini fark eder.
Bay Bowditch’le yakınlaşması da bu sıralarda gerçekleşir. Eski püskü bir evde, kendisi gibi ihtiyar bir köpekle beraber yaşayan aksi, asosyal bir adamdır Bay Bowditch. Öyle ki mahalleli bu evi Psycho’daki Norman Bates’in evine benzetir.
Charlie bir gün yolda yürürken Bay Bowditch’in köpeği Radar’ın havlamalarını işitir, gayri ihtiyari bir merakla evin bahçesine girip sese doğru ilerleyince, Bay Bowditch’i bacağını kırmış bir halde acıyla yerde yatarken bulur. Hemen ambulans çağrılır, Bay Bowditch hastaneye kaldırılır, Charlie de Radar’a bakmak için evin anahtarını alır.
Charlie ile Bay Bowditch’in ilişkisi büyük güvensizlikler, aksi tavırlar ve kötü cümlelerle başlasa da Bay Bowditch çok geçmeden gardını indirir. Ancak yine de Charlie’nin kendisine neden bu kadar iyi davrandığını sorar. Charlie esas nedenin, babasının içkiyi bırakması karşılığında Tanrı’ya vaktiyle verdiği bir söz olduğunu söylemez tabii, kemküm edip geçiştirir.
Bay Bowditch günün birinde kalp krizi geçirip ölünce, aralarındaki yakınlıktan ötürü, evi olduğu gibi Charlie’ye bırakır. Charlie evde bulunan gizli kasayı açtığında, kasanın içinde birkaç kaset bulur. Bay Bowditch sesini kaydettiği bu kasetlerde kendisiyle ilgili pek çok sorunun cevabını açıkladığı gibi, Charlie’nin ilk günden bu yana merak ettiği ama asla giremediği bahçedeki kulübeye dair de olağanüstü bir gerçekten bahseder.
EMPİS: YERİN ALTINDAKİ DÜNYA
Charlie heyecanla kulübeden içeri girdiğinde, yeraltına inen sarmal basamaklarla karşılaşır. Bu basamaklar Empis adlı bambaşka bir dünyaya açılmaktadır. Üstelik bunu Charlie’den başka bilen tek bir kişi dahi yoktur.
Charlie hem Bay Bowditch’in vasiyetini yerine getirip yaşlı köpek Radar’ı güneş saati yardımıyla gençleştirmek için hem de 17 yaşın verdiği o merakla bilinmeze doğru yola çıkar. Böylece -masallarda olduğu gibi- ‘Peri Masalı’ da kahramanın başlattığı gizemli yolculukla heyecanlı bir hale evrilir.
King, roman boyunca pek çok masalın ismini anar, pek çoğuna gönderme yapar ama içlerinde en çok karşımıza çıkan masal ‘Jack ve Fasulye Sırığı’dır. Zaten Charlie de bir yerde, “Ben de ‘Jack ve Fasulye Sırığı’nın bir versiyonuydum” der. Jack sarmaşıklara tırmanarak göğe yükselirken, Charlie de basamaklardan inerek Empis’e ulaşır.
Ancak ne Empis ne masal atmosferi tahmin ettiğimiz gibidir. King, Guillermo del Toro’nun sinemada yaptığı gibi, masal fikrine farklı bir yerden yaklaşıyor, böylece ortaya daha tekinsiz, daha karanlık bir macera çıkıyor.
‘Peri Masalı’nın en dikkat çekici yönlerinden biri de karakterleridir. Örneğin eşini kaybettikten sonra Charlie’nin babası kendine içkiye verir ama bu -bildik karakterlerin aksine- dışa yönelik değil, içe yönelik bir şiddet yaratır. Baba, kendini simgesel ölüme mahkûm ederek toplumdan soyutlar ve fiziksel ölüme doğru ağır ağır yol alır. Charlie de burada devreye girer ve babasını yeniden hayata döndürmek için büyük bir uğraş verir. Yani evdeki roller değişiverir; Charlie baba olur, baba da çocuk.
Bu da bize Charlie’nin erginlenme yolculuğunun aslında masal âleminde değil, daha ilk sayfalardan itibaren başladığını düşündürtür. Charlie önce kendi küçük dünyasındaki kaosu düzeltir, babasının içkiyi bırakıp yeniden işe girmesine yardımcı olur, sonrasında da yeraltı dünyasındaki kaosa sıra gelir.
KAHRAMANIN YOLCULUĞU
King, verdiği bir röportajda, ‘Peri Masalı’nı pandemi döneminde yazmaya başladığını söylüyor. Evin altından başka bir dünyaya yolculuk yapma fikrinin, evlerimizden çıkamadığımız pandemi günlerinde yazılması kitabı daha anlamlı bir yere oturtuyor kuşkusuz. King, roman fikrinin birkaç görsel imgeden ortaya çıktığını belirtip ekliyor: “Uçsuz bucaksız ıssız bir şehir gördüm - ıssız ama canlı. Boş sokakları, perili binaları, sokakta devrilmiş yatan bir canavar kafasını gördüm. Parçalanmış heykeller gördüm (neye ait olduğunu bilmiyordum ama sonunda öğrendim). Uçları bulutları delecek kadar yüksek cam kuleleri olan devasa, yayılan bir saray gördüm. Bu görüntüler anlatmak istediğim hikâyeyi ortaya çıkardı.”
Diğer bir deyişle; tıpkı Charlie’nin Empis’teki yolculuğuna benzer şekilde, King’in de bu tekinsiz masal diyarında bir yolculuğa çıktığını anlıyoruz. Ancak Charlie, King’in aksine büyük bir şey yaratma kaygısında değildir; tek amacı Radar’ı gençleştirip geri dönmektir. Ne var ki Empis’te karşılaştığı şeylerin sonucunda kendini tehlikeli bir görevin içinde bulur: Böylece zorba bir tirana karşı Prenses Leah’nın tahtı geri alma mücadelesi de en az Radar kadar önemli bir hale gelir.
Joseph Campbell’ın ‘Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nu okuyanlar bilirler; kahraman bir düzen içerisinde yaşarken bir sebepten dolayı kaos başlar, kaosu yatışmak için de bir yolculuğa çıkmak zorunda kalır. Yolculuk boyunca yaşanan irili ufaklı çatışmaların ardından son engeli de aşıp kaosu ortadan kaldırır. Nihayetinde erginlenmesini tamamlamış biri olarak mutlu günlerin keyfini sürer. ‘Peri Masalı’ da bir masal matematiği üzerine kurulduğu için Campbell’ın bahsettiği aşamaları tamamlıyor ama buna yeni dokunuşlar eklemeyi de ihmal etmiyor. Buna Stephen King mührü de diyebiliriz sanırım. ‘Peri Masalı’nın King evreninin unutulmayacak romanlarından biri olacağını şimdiden söylemek mümkün.
‘Peri Masalı’nda, diğer King kitaplarının aksine kan, vahşet ve büyük korkular bulunuyor. Kitabın böyle bir kaygısı da yok. Ancak buna rağmen merakından ve gizeminden hiçbir şey kaybetmeden okuru 700 sayfalık bir maceraya davet ediyor.
Bitirmeden ekleyeyim; ‘Peri Masalı’nın da hemen her King kitabı gibi sinemaya uyarlanacağı haberi basınla paylaşıldı. Yönetmen koltuğunda Jason Bourne serisinin yaratıcılarından Paul Greengrass’ın oturacağı konuşuluyor. Şimdiden hem bu filmi hem de King’in şu sıralar yazmayı bitirdiği ‘Holly’ adlı romanı merakla bekliyoruz.