Güncelleme Tarihi:
Ekümenopolis: “Tüm galaksiyi kaplayan şehir” anlamına gelen bu kelime İstanbul’u tanımlıyor. Baron de Tott, İstanbul için “Dünyanın başkenti olarak tercih edilebilecek tek yer İstanbul’dur; aynen kâinatın merkezidir” demişti. ‘Yedi tepeli şehir’, bazıları için ‘kaos’, bazıları içinse ‘ev’ demek. Yüzyıllardır sanatçılara, yazarlara, yönetmenlere, modacılara, müzisyenlere ilham kaynağı olmuş bu ‘çokkültürlü’ baş döndürücü şehrin jeopolitik ve coğrafi önemi ise bambaşka bir konu. Orient Express, 1888 yılında ilk Paris-İstanbul seferini yapar ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Birçok sinema ve reklam filminde gördüğümüz Doğu Ekspresi’nin kompartımanları İstanbul ile tanışmak isteyen yolcularla dolup taşar. Pera Palas Otel, Konstantinopolis ve ‘Şark’ı keşfetmeyi arzulayan bu misafirleri ağırlamak için inşa edilir. ‘Doğu Ekspresi’nde Cinayet’in yazarı Agatha Christie bu romanı kaldığı odanın penceresinden görünen Haliç manzarasına karşı yazmış olsa gerek...
Pera Palas Otel’in sırasında bulunan Pera Müzesi, şu sıralar iki Bizans sergisine ev sahipliği yapıyor. Bizans sanatı uzmanı Brigitte Pitarakis’in küratörlüğündeki ‘İstanbul’dan Bizans’a: Yeniden Keşfin Yolları, 1800–1955’, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ndeki Bizans eserlerini odağına alıyor ve Bizans araştırmalarının İstanbul’daki gelişimine ışık tutuyor. İstanbul’un 1800-1955 yılları arasındaki ekonomik, kültürel ve siyasal değişimlerinin Bizans mirasına etkisini, Bizans’ın yeniden keşfini ve bu mirasın geniş bir ilgi alanına dönüşümünü aktaran sergi, birbirinden çok uzak görünen çeşitli sanatsal üretimleri kesiştiren Konstantinopolis’e dair tarihsel temelleri de olan ama günümüzde yoğunlaşan motifleri irdeliyor. Böylece sergi hem üretim mecrası hem de arkasındaki ideolojileri birbirinden farklı Konstantinopolis’leri, ortak noktaları da dikkate alarak yansıtıyor.
Pera’daki diğer sergi ‘İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm! Popüler Kültürde Bizans’ ise postmodern olarak stilize edilmiş bir Ayasofya görseliyle izleyiciyi karşılıyor. Video oyunlarından modaya, edebiyattan çizgi romana, sinemadan ‘Bizans müziği’ denilen heavy metal’e popüler kültür alanındaki Bizans motifinin izini süren sergi, envanter çıkarmakla değil, bu üretimlerin dönüşen ideolojik motivasyonlarıyla ilgileniyor. Küratör Emir Alışık, “Serginin tasarımında neon ışıklar yoğun bir biçimde kullanıldı. Ayasofya’nın şematize edilmiş ve neon ışıklarla bezenmiş ana kubbesi PATTU Mimarlık’ın sergi tasarımının bir parçası. Neon, hem sergilenen spekülatif Bizans (cyberpunk, fütüristik, fantastik) betimleriyle bağ kuruyor hem de sergi kataloğunda Roland Betancourt’un kaleme aldığı ‘Neon Bizans: Las Vegas’ta İkonografiden Yoksun Estetik’ makalesinde ortaya konan fikirleri yansıtıyor. Neon kubbe, seyirciyi Bizans’ın olağandışı yorumlamalarıyla karşılaşmaya hazırlıyor” diyor.
Ağustos 2021’de İstanbul’da yapılması planlanan, fakat 22-27 Ağustos 2022 tarihine ertelenerek Venedik Padova’ya taşınan 24. Uluslararası Bizans Çalışmaları Kongresi’ne eşlik edecek bir kültürel etkinlik olarak tasarlanan bu iki sergi, birlikte kurgulanmış. Küratör Alışık, sergilerin iç içeliğini, “‘İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm!’, ‘İstanbul’dan Bizans’a’ fikrinden ortaya çıktı. Diğer sergide şahit olunan, Bizans arkeolojisinin bir akademik disiplin olarak 19. yüzyıl İstanbul’u merkezli olarak gelişimi, ‘İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm!’ sergisinde görülen tüm kurgusal üretimlerin temelini oluşturur. Ancak bu arkeolojik ve tarihsel gelişmeler sayesinde İstanbul’un Bizans varlığı yeniden keşfedilir ve bu sefer sanatsal olarak uluslararası bir camiayı etkileyebilir. Örneğin video oyunlarında gördüğümüz Ayasofya veya hipodrom tasvirleri, doğruluklarını ve konu seçimlerini akademik literatüre borçludur” sözleriyle anlatıyor.
‘İstanbul’dan Bizans’a: Yeniden Keşfin Yolları, 1800-1955’ ile ‘İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm!: Popüler Kültürde Bizans’ sergileri 6 Mart’a kadar Pera Müzesi’nde.