İstanbul'a 'Turbo' bakış

Güncelleme Tarihi:

İstanbula Turbo bakış
Oluşturulma Tarihi: Ekim 25, 2022 16:15

Türkiye’de grafitinin ilk temsilcilerinden Tunç ‘Turbo’ Dindaş, küratörlüğünü Nilgün Yüksel’in yaptığı ‘İstanbul’ başlıklı sergisiyle Gümüşsuyu’ndaki Brieflyart’a konuk oluyor. Eserlerinde İstanbul’un imgelerle ironiyi birleştiren Turbo, “Sadece Instagram’da birileri önünde resim çekilsin diye yapılan işleri sevmiyorum” diyor.

Haberin Devamı

Grafiti denilince akla gelen ilk isimlerden birisiniz. Biraz başa dönmek istedik, sokaklarlarla, duvarlarla nasıl kesişti yolunuz?
80’lerin ortalarında Break Dance plaklarının kapaklarında gördüm ilk graffitileri. Çocukluğumdan beri resime yeteneğim vardı. Gördüklerimi bilmeden kağıtlara kopyalamaya başladım. Daha sonra ‘Beat Street’ adlı filmi seyredince graffitinin ne olduğunu anladım. Bende yapmak istedim. 1985’ten beri duvarlara graffiti yapmaya devam ediyorum.

Turbo nick’i nereden geliyor?
Break dance yaptığım dönemlerden. ‘Breakin’ diye bir film vardı. Oradaki bir karakterden. Mahallede ”Tunç ‘Turbo’ gibi dans ediyor” diyorlardı. İsim üzerime kaldı. Ben de beğendim açıkçası. Turbo’nun anlamı dünyanın heryerinde Turbo çünkü. Kullanmaya devam ettim.

Haberin Devamı

Grafiti sanatçısı kimliğinizin yanı sıra reklamcı kimliğiniz de var. İkisinin kesişim noktaları ya da zıtlıkları oluyor mu?
İş hayatıma televizyon kanallarında grafiker olarak başladım. Daha sonra reklam sektörüne geçtim. Büyük markalar için televizyon reklamları yaptım. Aslında graffiti benim tarzım oldu. Yaptığım motion video reklamlarda graffiti, street art stilini çok kullandım. Gençlerin dikkatini çekmek isteyen markalar benimle çalışmak istediler. Hiçbir zıtlık olmadı. Motion videolar dışında birçok büyük marka için kurumsal graffitiler ve tasarımlar yaptım.

Türkiye’de sokak sanatına, sanatçılarına, grafitilere ve hiphop kültürüne yönelik bazı önyargıların hâlâ yıkılmadığını söyleyebiliriz. Siz nasıl tanımlarsın sokağı ve sokak sanatını? Başladığınız dönemle bugünü kıyasladığınızda nasıl değişimler görüyorsunuz?
İlk dönemle tabi ki arasında çok fark var. İlk dönemlerde graffitilerimiz politik sanılıyordu. Çünkü eskilerden beri duvara yapılan her şekil ya da yazı politikti. Bunu kırmak zor oldu. Ama şimdi herkes graffitinin ne olduğunu biliyor. Altında politik bir şey aranmıyor. Sokağa yapılan işleri ben de bu şehirde varım ve bunu yapıyorum olarak görüyorum. Sokaklara iş yapan tüm arkadaşlar bu şehirde varolduklarını gösteriyorlar bence.

Haberin Devamı

Sosyal medyanın da pompaladığı estetik kaygısı, gözümüzün her an ‘güzeli’ aramasına neden oluyor. Sokaklarda da renkli, güzel ve aslında “Instagram’da paylaşabileceğimiz”, kurumlarca teşvik edilen çalışmalar da var artık. Bir nevi “Instagramlanabilen grafitiler” diyebiliriz buna. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz, grafitilere bakışı değiştirdi mi görünürlüğünü artırdı mı sizce?
Ben instagram ve sosyal medyayı o kadar sevmiyorum. Hatta hesaplarımın hepsine asistanlarım bakıyor. Kurumsal işler dışında instagram hesabımı yazmıyorum. Bir yerden sonra reklam işlerinde yazmanız gerekiyor. İşler bizim vitrinimiz oluyor. Ama sadece instagramda birileri önünde resim çekilsin diye yapılan işleri sevmiyorum. İnstagram graffitileri popüler etti bu bir gerçek ama ben ilgilenmiyorum. Eğer kurumsal bir iş ya da reklam ise yapıyorum.

Haberin Devamı

‘İstanbul’ başlıklı sergide neler bekliyor izleyicileri? Çalışmalarını ve üretim sürecindeki hislerini nasıl anlatırsın?

İstanbula Turbo bakış

Brieflyart galerideki sergimde İstanbul’u benim gözümden anlattım. Deniz altından, üstüne ve zaman katmanları ile geçmişten, günümüze bir yolculuk. İstanbul’un kaos’u aslında yaptıklarımı çok etkiliyor. İstanbul’un hızı, karışıklığı ve zaman boyutları inanılmaz. Roma döneminden, Osmanlı’dan kalma bir yapının önünde son model bir arabayı görmek bana zaman katmanlarının karışmışlık hissini veriyor. Bir yandan reklam imgelerini devamlı görmek tam bir görsel şok yaratıyor. Sergi fikri ve eserler pandemi döneminde atölyemde çok zaman geçirmemle başladı. Birçok işim Brieflyart’da sergilenmeden satıldı. O yüzden bazılarının dijital limitli baskıları var galeride.

Haberin Devamı

İmkânınız olsa İstanbul’da boyamak istediğiniz herhangi bir lokasyon var mı?
Boğaziçi Köprüsü’nün ayaklarını boyamak hep hayalimdi. Tarihi yarımada da eserlerim olsun istiyorum.
Tunç ‘Turbo’ Dindaş’ın ‘İstanbul’ başlıklı sergisi 12 Kasım’a kadar Brieflyart’ta görülebilir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!